30. Bölüm

859 92 44
                                    

ZENA VİCTOR

Şaşkınlıkla kapının dibinde bekleyen üç bedene bakakalmıştım. İçimden bilmem kaçıncı küfürümü ederken gözlerim Yoongi'nin gözlerinde takılı kalmıştı.

"Hayır, hayır yanlış bir zaman değil. İçeri geçin." Zeus onlara içeri geçmelerini söylerken Yoongi'nin elindeki poşeti Jungkook'a verdiğini gördüm.
"Ben gitsem iyi olacak. İşlerim vardı zaten." Yoongi arkasını dönüp giderken hızla Zeus'a döndüm. "Siz içeri geçin, ben hemen geliyorum." Başını salladığında evden çıkıp kapıyı kapattım. Çıplak ayaklarıma aldırmadan Yoongi'nin peşinden gittim.

"Bekle, Yoongi bekle!!" Arabasına binmek üzereyken kolundan tutup kendime çevirdim. Tuttuğum kolunu sertçe çekmesi beklediğim bir hareket değildi. Yine de peşini bırakmayacaktım.
"Daha ne kadar yalan söylemeyi düşünüyorsun? Sana yüzlerce kez sordum ve sen her defasında aranızda bir şey olmadığını söyledin. Biraz önce cevabımı aldım ben, hiç merak etme."

Kaşlarım hızla çatılırken bedenini kenara iterek arabanın kapısını kapattım. "Sen neyden bahsediyorsun ya? Neden beni dinlemiyorsun? Neden gördüğün her şeye, anlamadan dinlemeden inanıyorsun? Sen aptal mısın?" Sinirle konuşurken gülmeye başlamıştı.

"Asıl aptal olan sensin. O herifin sende gözü var ve sen hâlâ bunu anlamıyorsun. Madem aranızda bir şey yok ona göre davransın o zaman. Bu evinde çıplak gezebileceği anlamına mı geliyor?" Haklı oluşu karşısında bir şey diyememiştim. Zeus'un gereksiz rahatlığıydı işte. İkiz olduğumuzu bilseler bir şey demezdim ama kapıyı da çıplak açmazsın be.

"Tamam, haklısın ama ne yapabilirim ki? Duş almak istedi ben de..." bir anda gülmeye başladığında durup ona bakmıştım. Ne oldu şimdi?
"Beraber mi duş aldınız?"

"Hassiktir oradan, tabii ki de öyle bir şey olmadı. O duştan çıktıktan sonra ben girdim Yoongi. Beraber almadık yani." Ulan benim sana açıklama yapmam bile bir lütuf be. Sen hâlâ trip atıyorsun. Neden trip attığı da ayrı bir muamma gerçi. Orasını bir türlü anlamadım.

Bir anda kollarını bedenime sarıp başımı göğüsüne yasladığında bedenim kas katı kesilmişti. Şimdi, neden sarılıyordu bana? Sertçe yutkunurken sol göğüsümdeki anormallik yine kendini göstermişti.

Bir dakika, o ses... benden gelmediği kesindi. Başımı göğüsüne biraz daha bastırdığımda kulağıma dolan kalp ritimleriyle, nedeni bilinmez, gülümsemiştim. Çok hızlıydı. Bir an kulağımı delip geçecek sanmıştım.
"Hadi gidelim."

Geri çekileceği sırada kollarımı beline doladım. "Bekle bir dakika."
"Ne oldu?"
Güldüm. "Kalbin çok hızlı atıyor." Bedenimi sertçe ittiğinde az kalsın yere düşecektim. "Ne oldu ya?"
"Hızlı attığı falan yok, gayet normal. Kapa çeneni ve yürü."

Omuzlarımdan iterek eve doğru yürümeye başladığında neden aniden garip davrandığını sorgulamaya başlamıştım.
Vardı bir şeyler ama anlamamıştım.

ERTESİ GÜN

Duştan çıkmış üzerimi giyinirken sonunda işe gideceğimin mutluluğunu yaşıyordum. Nihayet şu lanet evden çıkabilecektim. Zeus'la anneme söylememesi konusunda anlaşmıştık ama o ite güvenemiyordum. Her an bir itlik yapabilirdi.

Saçlarımı da kuruttuktan sonra silahımı alıp belime sıkıştırdım. Özlemişim yemin ederim. Cüzdanımı ve telefonumu da aldıktan sonra deri ceketimi üzerime geçirdiğim gibi evden çıktım.
Sonunda... özgürdüm. Yalnız ben böyle gidiyorum ama bir de gidince bütün gün boş boş oturursak çok üzülürdüm. Bir vaka falan olsun, ne bileyim. Böyle deyince de tuhaf oluyor evet ama ne yapabilirim ki? Heyecan istiyorum.

Slutty Detective || Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin