Evden bir şeyin düşme sesi geldi. Kadın gözlerini araladı ve oğluna baktı. Gözleri onu bulamayınca kadın doğruldu. Tekrardan bir şeyin düşme geldi. Kadın sesin geldiği yöne baktı ve oğlu yerde kanlar içinde yatıyordu. Kadın korkuyla yataktan sıçradı ve oğluna koştu. Oğlunu eline aldı ve istemsizce göz yaşları akmaya başladı. Bebek kafasındaki gözyaşlarını hissetti ve gözlerini araladı. Annesini görünce ellerini ona doğru uzattı ve gülmeye başladı. Annesi gülme sesini duydu ve gözlerini açtı. Açar açmaz bebeğe baka kaldı. En sonunda derin bir nefes aldı ve gülmeye başladı. Oğlunu alıp yatağa ilerledi. Oğlu yaşadığı için ne kadar sevinse de aynı zamanda babasına benzediği için gerilmişti. Kadının kocası askerlerden biriydi. Her ne kadar onu çok sevse de bazen şakaları korkunç olabiliyordu. Kadın oğlunu yatağa bıraktı ve mutfağa ilerledi. Kadın yemek yapmak için malzeme aradı ama bulamadı. En sonunda oğlunu giydirip , göğsünün gösterilmemesine özen göstererek onu kucağına aldı. Askılıkta bulunan çantayı aldı ve evden dışarı çıktı. Pazar bölgesine doğru ilerledi. Pazar bölgesine ilerlerken kadına herkes selam veriyordu. En sonunda istediği bölgeye ulaştı ve hemen alışverişe başladı.
2 buçuk saat sonra
Kadın sonunda alışverişi tamamlamıştı. Oğlu uykuya dalmıştı. Kadın evlerine yol aldı ama askerlerin oradan geçtiğini görmedi. Askerler kendi aralarında konuşurken aralarından biri "Silvio şuradaki senin karın değil mi" diye sorarken kadını gösterdi. Ardından kucağındaki bebeği görüp "Silvio sanırım Azura'nın kucağında bebek var" dedi. Silvio karısının kucağında çocuk olduğunu duyunca sevinç saçan gözlerle kadına baktı. Aniden kafasına dank etti , eğer çocuğu olmuşsa neden Azura ona haber vermemişti. Sadece aklına 2 tane seçenek gelmişti. 1.si zamanı olmamıştı , bebek ilgi bekler. 2.si o çocukta sorun var ama Silvio bu olasılığı düşünmek istemedi ve kendisini zamanı olmamıştır , zamanı olsa mutlaka söyler diye kendisini avuttu.
3 Hafta sonra Sarayın Asker yatakhanesinde
Azura hiç bir şey göndermemişti hemde hiç bir şey. Silvio artık dayanamadı ve aklına olmaksızın her türlü düşünce geliyordu ama içlerindeki en kötü düşünce çocuğun iblis olmasıydı. Silvio bu düşünceyi düşünmek bile istemiyordu ama Azura ona sebepler veriyordu. En sonunda kafasındaki sese yenik düşüp yatağından fırladı. Daha zırhını bile çıkarmadan üstüne pelerin aldı. Bu sayede kimse uzaktan görse onu tanıyamazdı. Saraydan emin adımlarla çıkarken arkasından biri daha çıkıyordu. Kraliçede saraydan çıkmıştı. Silvio hızlı adımlarla evine giderken kraliçe Amelie onu takip ediyordu. Silvio sonunda evini görünce sevindi ve yavaşladı. Bunu gören kraliçe Amelie'de yavaşladı , aralarında 20 metre vardı. Silvio evin kapısına yöneldi ve içerideki sesleri dinledi.
"Hadi yavaş ye tamam mı?"
"Agagu"
"Aferin benim oğluma"
Silvio sesleri dinledikçe içi huzur doluyordu ama en son söylediği oğlum lafı onu daha çok sevindirmişti.
"Oğlum ben nasıl söyleyeceğim"
"Agugaga"
"Ehe sende haklısın ama nasıl söyleyeceğim senin efsanedeki iblis olduğunu"
Silvio duyduklarına inanamadı. Kafasındaki en kötü ihtimal gerçekleşmişti. Oğlu bir iblisti ve Silvio ne yapması gerektiğini biliyordu. İstemeyerek kapıyı tıklattı. "Benim Silvio , aç kapıyı Azura"dedi , sesi korkmuş ve soğuk geliyordu. Azura bunu duyar duymaz oğlunu eline aldı ve kapıya yöneldi. Elini kapı koluna tuttu ve kapı kolu parlayıp "Klink" sesi geldi. Kapıyı yavaşça açtı ve karşısında soğuk ve merhametsiz duran Silvio vardı. Silvio titreyerek "Neden bana oğlumuz olduğunu söylemedin." dedi ve Azura'ya bir adım attı. Azura biraz gerileyerek "Unutmuşum biliyorsun daha bebek olduğu için ilgi istiyor."dedi sesi çok titremişti. Silvio bir adım daha atarak Azura'nın dibine geldi. Elini kadının yüzüne koydu ve çenesini okşadı " Bana yalan söyleme Azura." dedi sesi çok sert gelmişti. Azura'nın kucağında duran bebek ellerini adama doğru uzattı ve gülmeye başladı. Silvio bebeği görünce tavrı değişmedi ve bebeğe doğru eğildi. Onu kucağına aldı ve elini oğlanın kafasına sonrada boynuna koydu. Silvio bunu yaparken şefkatli baksa da eli boynuna gidince yüzünde merhametsiz bir ifade oluştu. Azura ne yapacağını anladı ve Silvio'nun kolunu tutup "Yapma" diye bağırdı bir kaç kez ama Silvio bunu umursamadı ve bebeğin boynunu sıkmaya başladı. Kadın her ne kadar yalvarsa da Silvio durmadı. En sonunda eli titreyince bebeği camdan sert bir şekilde fırlattı ama amacı onu duvara fırlatmaktı ama camdan gitmişti. Azura bunu görünce hemen cama koşmaya çalıştı ama onun önünü bir kol engelledi. Azura ne kadar debelenirse kol onu o kadar güçlü sarıyordu. En sonunda kadın diz üstüne çöküp ağlamaya başladı. Silvio'da ona sarılmak için yere oturdu. Kadın çok fazla göz yaşı dökmüştü. Bu sırada evde olanları gören Kraliçe dışarı fırlatılan bebeği gördü. Bebek duvara çarpınca kemik kırılma sesleri geldi. Kraliçe biraz durdu evdekilerin geleceğini umdu. Bu sıra bebek duvara çarpınca bazı kemikleri kırıldı ve yere düştü. Bebek ağlamıyordu ama canı çok yanmıştı. Sanki içinde bir ateş yanıyordu ve bu ateş her saniye artıyordu. O anda göğsündeki taş yavaş yavaş içine göçmeye başladı sanki bataklığa batan bir taş gibi içine batıyordu. En sonu da bebek acıyı öğrendiği için taş şimdilik vücudun içinde saklanacaktı. Kraliçe ne kadar beklese de kimse gelmedi. Kraliçe dayanamadı ve bebeği kucağına aldı ve yaşayıp yaşamadığını kontrol etti. Yaşıyordu. Kraliçe sevinçle olduğu yerden kalkıp hızla saraya koştu. Yaşıyordu ama zar zor nefes alıyordu. Kraliçe saraya varınca onu gören hizmetçiler kadının elindeki bebeğe anlam veremedi. Kraliçe " Artık bundan sonra bu bebek burada kalacak ona bir yuva vericeğiz. Onu iyileştirin ve temizleyin." dedi ve hizmetçiler kraliçenin elinde duran bebeği alıp yukarı çıktılar. Bebeği yatağa yatırıp hizmetçilerden biri onu iyileştirmeye başladı , bir diğeri de bebeğe kıyafet bakıyordu. Bebek iyileşince derin bir nefes aldı. Bu sırada kral ve kraliçenin odasında.
" Demek eve bilmediğin bir çocuğu getirdin."
" Evet ama onu o halde görsen sende getirirdin."
"Şu durumda onu nasıl saraya getirirsin ya efsa-"
Sözü içeri gelen hizmetçi kesti. "Efendim bebek uyandı onu getireyim mi" diye sordu. Kral Harbin getir manasında elini salladı. Hizmetçi çocuğu getirirken kraliçe Amelie dayanamayıp bebeğin yanına gitti. Bebek o kadar şirindi ki gözleri mas maviydi , saçları kahve rengiydi. Kraliçe elini çocuğun kafasına koydu ve okşamaya başladı. Kral Harbin şaşkınlıkla Amelie'yi izliyorudu. Kraliçe Harbin'in yanına gidip kolundan tuttu ve tekrardan bebeğin yanına geldi. Harbin bebeğe bakınca dona kaldı. Sanki onu kendi çocuğumuş gibi elini bebeğin başına koydu. Bebek kafasına değen sıcaklığı hissettiği an gülümsedi. Kral ve kraliçe uzun zamandan sonra ilk defa mutlu olmuşlardı.
Merhaba ben Kuro .
Umarım seversiniz çünkü ben sevdim. Yorum yazarsanız çok sevinirim. Bir daha ki sefere daha uzun tutmayı deneyeceğim. Şuanda her şey planladığım gibi gidiyor. Umarım bu hikayeyi seversiniz. Sorna ki bölümde tekrardan görüşme dileği ile.
Sevgilerle Kuro
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İblis
Mystery / ThrillerNaoupa krallığında her türlü yaratık vardır ama sadece efsanevi diye bilinen ve herkesin korktuğu yaratık yoktur. Efsaneye göre dünyaya iblis gelicek ve sadece insanlar kalana kadar tüm yaratıkları temizleyecek. İblisten tüm dünya korkar ve gelmemes...