♪♪♪
♪♪♪
03/02/2006
"anne! anneciğim. sence tanrının elleri var mı?"
küçük seonghwa çizgili pijamasına bakarak yatağında bağdaş kurmuş oturuyordu.
"bu nereden çıktı seonghwa? tanrı bizim gibi değil."
"ama babam tanrının tüm servetini aldığını söyledi. tanrı babamın paralarını kıskanıp onları almadı mı? o yüzden iflas etti babam."
"tanrı paraları babana verdi ama baban aklını yeterince kullanamayınca o paraları kaybetti seonghwa."
"tanrının büyük bir kasası mı var anne?"
"hayır tanrının sihirleri var oğlum."
küçük seonghwa bu cümleden oldukça etkilenmişti ve yatağına hemen uzanmıştı. annesi oğlunun üstünü örterek onu öptü ve kendi odasına gitti. kasvet dolu o dört duvar arası ona bitmek bilmeyen bir hüzün veriyordu.
bay park iki yıl öncesine kadar oldukça zengin bir iş adamıyken bir anda hisse senetlerini kaybetmişti ve kendini uyduruktan bir mahallede yaşarken bulmuştu. aslında daha iyi refah seviyesi daha yüksek bir evde kalabilirlerdi ama herkesten uzak olmayı o seçmişti.
bay park kötü bir insan değildi, yalnızca fazlaca hırslıydı ve bu hırsı onun başına bela açıyordu. bazen de akıllıca davranmak yerine parayla besleniyor ve onun şeklini alıyordu.
para onun şekline bürünüyordu. bay park oğlunun mutluluğunu sadece parayla sağlayacağını düşünüyordu, bundandır ki aylarca ona gülümsememişti.ertesi sabah bayan park sabahlığını giymiş bir şekilde ailesine yemek hazırlarken bir şarkı mırıldanıyordu. bu oğlunu uyutmak için her gece söylediği şarkının melodisiydi.
birden bağırıp çağıran bay park'ın sesini duyarak olduğu yerde sıçradı ve arkasına döndü. bay park telefonda çok hararetli bir şekilde biriyle tartışıyordu ve bu öfke onun yüzüne yansıyordu.
"o şirkette benim de hakkım var, bu yaptıklarınızı gerçekten ama gerçekten çok kötü ödeteceğim size. tanrı belanızı versin."
"kes sesini artık. tembel bir adam olmaktan başka neye yararsın sen? işlerin rast gitti diye kendine başarılı diyebileceğini mi zannediyorsun? bir iki yıla toparlanıp o şirketin başına geçeceğim ve sen de benim masamı temizleyeceksin. tembel boş teneke seni."
telefonu yere doğru fırlatarak dumanlar soludu burnundan. bayan park herhangi bir şey demeye çekiniyordu.
seonghwa seslere uyanmış ürkek bir şekilde kapı arkasında onları dinliyordu.