6

100 12 0
                                    

Koşuyordu yine. Ancak her zamankinden daha hızlı. Gül bahçesindeydi. Renkleri eşsiz olan bir gül bahçesi. Aynı kiraz ağacındaki çiçeklerin rengi gibiydi, belki de biraz daha koyusu.

Durdu. Önünde onu engelleyen bir duvar varmış gibiydi. Ancak hiçbir şey yoktu. Elini uzattı. Duvarı hissetmeye çalıştı, başarısız oldu. Yavaş yavaş adım atmaya çalışırken karşısında yine o çocuk belirdi. Bu sefer gülümsemiyordu. Üzgündü. Elindeki kağıdı ona uzattı yine.

Jaehyun elini uzatıp kağıdı almak yerine çocuğu kendine doğru çekti. Çocuk onun bu hareketine karşılık olarak afalladı. Ne olduğunu anlayamadan kolları arasındaydı Jaehyun'un.

Jaehyun bu hareketi yaparken onun kaybolacağını düşünmüştü. Ancak yanılmıştı. Hiç gitmemesini istercesine sıkıca sarıldı.

"Gitmeni istemiyorum. Rüya olduğunu biliyorum, illaki uyanmam gerekeceğini de biliyorum. Ama yine de burada kalmanı istiyorum. Hep burada, bu şekilde kalalım ve asla ayrılmayalım."

Çocuk onun sözlerini sonuna kadar dinledikten sonra sırtını sıvazladı. Birkaç dakika hiçbir şey demeden öylece kaldıktan sonra geriye çekilip ellerinin arasında duran kağıdı Jaehyun'un ellerinin arasına bıraktı. Ona el sallayarak gül bahçesinde kayboldu.

Her şey yerini karanlığa bırakmadan önce Jaehyun elindeki kağıdı açtı, içindeki yazanları okudu.

"Mutsuzluğumu giderecek mutluluğum olacaksın Jung Jaehyun."

Gördüğü rüyanın tuhaflığıyla birlikte uyandı. Alarmı da çalıyordu yine tabii ki. Ama şu anda aklını karıştıran şey rüyasındaki çocuğun verdiği kağıtta yazan şeylerdi. Bir insana nasıl mutluluk olabilirdi ki? Ne yapabilirdi de birinin mutsuzluğunu giderebilirdi?

Aklındaki soruları bunun sadece bir rüya olduğuna kendini inandırmaya çalışarak geçiştirmeye uğraştı. Yatağından kalkıp hazırlandı ve okula gitti.

Çıkış zili çaldığında aklına Donghyuck'u onlara götüreceği geldi. Abisiyle konuşmasının ardından konuyu Jeno'ya açmış ve kendisini şaşırtmayarak kardeşi bunu seve seve kabul etmişti. Gerçekten iyi kalpli bir kardeşe sahip olduğu için şanslı hissediyordu kendini.

Son dersi zaten 10-A ileydi. Donghyuck'un bugün onlara geleceğinden haberi olduğunu düşündüğünden herkesin çıkmasını bekleyip yalnız kaldıklarında konuştu.

"Donghyuck, bugün seni bize götüreceğimden haberin var değil mi? Abin sana söylemiştir umarım."

"Evet hocam, abim söyledi. Kardeşinizle tanışmam için götürecekmişsiniz."

"Aynen öyle."

"Hocam... Benim için kardeşinizi uğraştırmanıza gerek yok. Kendi kendime çalışarak dersleri halledebilirim. Hem... ya kardeşiniz beni sevmezse diğerleri gibi?"

Jaehyun Dongyuck'un yanına ilerledi ve elini omzuna attı.

"Jeno gerçekten öyle biri değildir. Nasıl biri olduğunu onu tanıdıkça anlayacaksın. Hem ben inanıyorum sizin iyi arkadaşlar olabileceğinize."

"Siz öyle diyorsanız... Olmak için uğraşacağım hocam."

"Hadi gidelim artık geç olmadan."

İkisi birlikte okuldan çıkıp sessiz bir şekilde Jaehyun'un evine geldiler. Kapıyı açan annesi olmuştu ve Donghyuck'u görür görmez hemen içeriye buyur etmiş, yemesi için bir şeyler getirmişti. Teşekkür edip aç olmadığını söylese de annesi ona zorla bir şeyler yedirmişti.

Donghyuck'un bu yeme zorunluluğu Jeno'nun gelmesiyle sona ermişti.

"Geç kaldığım için üzgünüm, hocamız bir proje hakkında toplantı yaptı son anda."

Jeno ile Donghyuck tanıştıktan sonra odasına gidip ders çalışmaya karar vermişlerdi.

Hissedebiliyordu, ikisinin arasındaki elektriği ve bir Jung Jaehyun asla yanılmazdı.

love is blind//jaemarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin