1

209 16 2
                                    

Jaehyun sabahın erken saatlerinde uyanmış ve stajına gitmek üzere arabasına binmişti. Bir lisede staj yapıyordu tarih öğretmeni olarak. Son senesiydi bu sene. Mezun olabilmesi için de bu stajdan geçmesi gerekiyordu. Başka çaresi yoktu. Ya geçecek ya da geçecekti.

Öğretmen olmak Jaehyun'un çocukluğundan beri hayaliydi. Mahalledeki çocuklarla oyun oynadığı zaman o öğretmen olur, diğerlerine bir şeyler öğretiyormuş gibi yapardı. Çok fazla vazgeçirmeye çalışmışlardı, öğretmen olma hayalinden. Ancak o herkese karşı kulaklarını tıkamış ve hayaline giden yolda yürümeye devam etmişti. Hiç vazgeçmemişti.

Uykulu hâlini üzerinden atmak istiyordu. Böyle araba kullanması pek de sağlıklı değildi. Evde kahve kalmadığından yaklaşık 10 dakikalık mesafedeki kahve dükkânından hazır kahve alması gerekliydi. 10 dakikalık -belki de daha kısa- yolu giderken başına ne gelebilirdi ki?

Herkes yanlış kararlar verebilir, hatalar yapabilir. Fakat hepsinin bir sonucu olur. Jaehyun'un 10 dakikalık yere varabileceğini düşünerek arabayı sürmeye çalışması da onun hatalarının belki de en büyüğüydü. Çünkü ondan büyük bir şey kopardı, görme yetisini.

Şimdiki aklı olsa kesinlikle o gün arabaya binmezdi. Ancak o zamanlarda böyle bir şey olacağı aklının ucundan bile geçmemişti tabii ki. Geçse neden bile bile görme yetisini kaybetmeyi bir kahve uğruna göze alsındı?

O, arabayı çalıştırdıktan sonra -biraz da uykusunun olmasının etkisiyle- karşı taraftan gelen arabayı fark edememiş ve çarpışmışlardı.

Arabanın sürücüsü olay yerinde hayatını kaybederken Jaehyun birkaç kemiğinin kırılması ve görme yetisini kaybetmesiyle hayata tutunmayı başarmıştı.

İlk zamanlarında psikolojisi gerçekten çok kötüydü. Yanında kimseyi istemiyor, herkesin onunla alay ettiğini duyuyor gibi oluyordu. Bütün dostları, ailesi kısacası sevdikleriyle arasına mesafe koymuştu. Kendini şarkı dinlemeye adamış, sadece şarkı dinleyerek günlerini geçiriyordu.
Kardeşi Jaemin onun için fazlaca endişeliydi. Her gün abisine yemekleri o getiriyor ve azarlanacağını bilse dahi konuşmaya çalışıyordu.

Jaehyun onu dinlemeden kovsa da bir gün Jeno yararlı bir fikirle gelmişti.

"Abi bu sefer kovmadan önce söylemem gereken önemli bir şeyler var."

"Ne var Jeno? Yine terapist önereceksen kovmamı beklemeden çek git."

"Hayır hayır. Bu sefer onlarla alâkalı değil. Okulla, daha doğrusu mesleğinle alâkalı."

"Neymiş?"

"Şimdi hükûmet bir karar almış. Görme engelli okul çağındaki çocukların normal derslerini öğretmenler sözlü olarak anlattıklarından özel sınıflarda değil diğer öğrencilerle birlikte karma bir eğitimde oluyordu ya, onu değiştiriyorlar. Görme, işitme engellilere özel bir okul açacaklar ve burada engelli insanlar çalışacak. Amaç toplumdan soyutlamak değil, yalnız olmadıklarını göstermek insanlara."

"Peki bunun benimle ilgisi ne?"

"Ben sana sormadan öğretmen alımları için ön başvuru yapmış olabilirim."

"Ama bu çok mantıksız. Ben stajımı tamamlamadım. Yani doğal olarak mezun olmuş sayılmıyorum."

"Evet öyle. Bu senin stajın olacak ve bu senenin sonunda mezun olmuş olacaksın. Daha sonrasında da öğrenciler senden memnun olursa kalmaya devam edebileceksin."

Jaehyun kardeşine henüz bir şey söylememiş olsa da bu fikri beğenmişti. 3 yılı boşuna okumamıştı. Tarihlerini öğretecekti kendi gibi insanlara. Yalnız olmayacaktı. Bu... Gerçekten içine huzur veren bir histi.

"Abi lütfen hemen reddetme. Bu senin hep istediğin şeydi, bu fırsatı kaçırmanı istemi-"

"Tamam, yapacağım Jeno."

İşte Jaehyun'un hayatında solan çiçekler açmaya başlamıştı.

love is blind//jaemarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin