7

96 12 4
                                    

Jaehyun'un Jeno ve Donghyuck'u tanıştırmasının üzerinden çok uzun olmasa da biraz zaman geçmişti.

Artık Donghyuck ile Jeno neredeyse her gün buluşuyor, konuşuyorlardı. Birbirlerinden habersiz geçirdikleri dakikalar çok az denilebilirdi.

Bu buluşmalar Donghyuck'un hem derslerine hem de sosyalleşmesine olumlu bir etki göstermişti. Jaehyun gelişmelerden memnundu.

İkilinin buluşmalarıyla birlikte Jaehyun ile Mark da çok sık görüşmeye başlamış ve iyi arkadaşlar olmuşlardı, en azından şimdilik.

Bugün yine bir hafta sonuydu ve Jaehyun odasında oturmuş kitabını dinliyordu. Kapısının çalınmasıyla telefonunu kapadı ve gelen kişiye içeri girmesini söyledi.

Gelen Jeno'ydu.

"Hyung, müsait misin? Rahatsız etmedim, değil mi?"

"Hayır hayır, rahatsız etmedin tabii ki. Gel otur."

Eliyle yatağının boş kısmını pat patladı. Jeno da onun sözüne uzayarak yatağın boş olan kısmına oturdu.

"Ee, ne derdin var bakalım?"

"Hyung... Ben ne söylersem söyleyeyim, ne açıklarsam açıklayayım, benden nefret etmeyeceğine, aşağılamayacağına söz verebilir misin?"

"Tabii ki söz veririm. Çünkü sen benim kardeşimsin. Ne olursa olsun yanında olacağım. Bu dünyadaki en kötü şey olsa bile."

Kardeşi derince bir nefes aldı.

"Ben... Kızlardan hoşlanmıyorum. Yani, sevgili anlamında. Hem cinslerimden hoşlanıyorum. Gayim."

Jaehyun gülümseyerek cevap verdi.

"Bunun zaten farkındaydım. Hem de yıllardır. Sadece kendinin fark edip bana kendi isteğinle söylemeni bekledim."

"Nasıl..? Nasıl fark ettin?"

"Birincisi, aptal değilim. İkincisi, erkeklere bakarken sanki onları yiyecekmiş gibi bakıyordun. Kızlara bakarken de ilgini çekmediği gayet belliydi benim için. Sana bir sır vereyim mi?"

"Sır mı? Çok severiim."

"Ben de erkeklerden hoşlanıyorum."

"Gerçekten mi? Bana niye daha önce söylemedin?"

"Çünkü daha küçük olduğunu düşündüm."

"Anladım... Hyung bir de başka bir şey daha söylemem gerek."

"Söyle tatlış kardeşim."

"Eeeeeee şimdi senin öğrencin olan Hyuck var ya"

"Bu aralar yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmeyen Hyuck, evet."

"İşte ben ondan biraz hoşlanıyor olabilirim yani belki bir nebze, küçücük azıcık"

"Onu gördüğünde nasıl hissediyorsun?"

"Her gördüğümde kalbim çok hızlı atmaya başlıyor. Her söylediği sözcükte gözümü ondan alamıyorum ve kadife gibi yumuşacık sesi kulaklarıma dolduğunda eriyecek gibi oluyorum."

Jaehyun Jeno'ya sarıldı.

"Benim minik kardeşim büyümüş de birisinden de mi hoşlanırmış, hm?"

"Ya hyung! Utandırıyorsun beni."

"Merak etme, onun da sana karşı boş olmadığını hissediyorum ben. Neden bu konuyu ona açmıyorsun?"

"Nasıl açabilirim? Direkt söylemeli miyim yani ondan hoşlandığımı?"

"Hayır, öyle değil. İlk başta ağzını aramalısın. Yani, onun bu konuyla ilgili ne düşündüğünü öğrenmelisin. Mesela eşcinsellikle ilgili bir konu aç. Eşcinsellere yapılan baskıların ne kadar kötü olduğundan bahset. Eğer destekçi ya da birey ise kesinlikle bu konuda konuşmaya devam edecektir. Homofobikse, ki böyle bir ihtimal olduğunu bile düşünmüyorum, konuyu kapatmaya uğraşacaktır. Bu şekilde ilerle ve onun da sana karşı duyguları olduğunu hissettiğinde açıl."

"Teşekkür ederim hyung. Deneyeceğim."

"Buraya mı geliyor?"

"Abisiyle birlikte geliyorlar. İzin günüymüş bugün Mark hyungun."

Jaehyun ona başını salladı.

"Onlar gelene kadar ben biraz uyusam, beni uyandırabilir misin geldiklerinde?"

"Tabii hyung, iyi uykular."

Jeno odasından çıktığında Jaehyun Mark hakkında düşünmeye başladı. Onunla konuşmak çok zevkliydi, sıkılmıyordu asla.

İyi yanlarını düşünürken tuhaf bir duygu hissettiğini fark etti. Mark'tan mı hoşlanıyordu yani? Her gece rüyasında kendisini bulmayı istediği prens görünümlü çocuğa ne olacaktı peki?

love is blind//jaemarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin