4

102 12 0
                                    

Yürüyordu. Yavaş ancak kendinden emin sert adımlarla yürüyordu. Yine o hahçeye ulaşacağından emindi. O prense benzeyen tatlı çocuğu görebilecek miydi?

Yanılmamış denilebilirdi. Bir çiçek bahçesinde değildi ancak kiraz ağaçlarıyla dolu bir yerdeydi. Kiraz ağacının çiçekleri açmış her yer bu pembeli görüntüyle mükkemmel bir şekilde süslenmiş gibi görünüyordu.

Etrafına bakınarak çocuğu görmek istedi. Fakat ortalıkta kimse görünmüyordu. Herhâlde bu sefer o çocuğu göremeyeceğim diye düşünerek suratını astı.

Birkaç dakika daha çocuğa bakındı. Sonunda umudunu kaybederek ağaçlardaki çiçeklerin renklerini daha yakından görmek için bir ağaca yaklaştı. Çiçekler alt dallarda bol olduğundan çok yakın bir şekilde bütün renkleri görebiliyordu. Bu renkler eskiden gördüğü bütün renklerin çok üstünde bir güzellikteydi.

Çiçekleri incelemeye dalmışken omzuna dokunan bir el ile irkilerek geriledi. Onun bu hâline güldü karşısındaki çocuk. Geçen gördüğü çocukla aynı kişiydi. Görünümü... çok etkileyiciydi.

Jaehyun hâlâ çocuğa bakakalmışken çocuk onun ellerine uzandı. İkisini birlikte tutup kocaman gülümsedi. Sonrasında elini Jaehyun'un elinin üzerinde gezdirerek bir şeyler yazdı. Anladığı kadarıyla geçenki ile aynı yazıydı. Yani, bul beni.

Gözlerini ellerinden çektiğinde çocuğun gitmiş olacağını düşünmüştü. Fakat yanılmıştı. Hâlâ elleri Jaehyun'unkilerle birlikteydi ve suratına bakıp kocaman gülümsüyordu. O da ona karşılık olarak gülümsedi. İşte Jaehyun'un bu hareketiyle birlikte gülen tatlı çocuk karanlığa karışmıştı, tabii çok güzel açan çiçekleriyle bir sürü ağacı barındıran bahçe de...

Bugün alarmla uyanmamıştı. Çünkü hafta sonuydu, erken uyanmasına gerek yoktu. Yapacağı iş tüm gün evde ailesiyle birlikte vakit geçirmekti.

Yatağından kalkıp lavaboya gitmek için odasının dışına doğru ilerledi. Odasından çıkar çıkmaz kardeşiyle çarpıştı. Başının acımasıyla elini oraya götürüp biraz ovaladı.

"Özür dilerim hyung. Fazla uykulu olduğumdan görmedim seni."

"Sana da günaydın Jeno. Hoş, günün pek aymamış söylediğine göre ama olsun."

"Günaydın. Şey nereye gidiyordun?"

"Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayacaktım. Anladığım kadarıyla sen de oradan çıkıyordun?"

Jaehyun ile lavabo karşı karşıyaydı. O yüzden de böyle bir tahmin yürütmüştü.

"Evet, yine tahminlerinde yanılmıyorsun hyung."

"Bir Jaehyun asla yanılmaz Jeno. Bunu hâlâ anlayamadın mı sen?"

İkisi de güldü.

"Haklısın, benim hatam olmalı. Bu arada kahvaltı hazır. Benden duymuş olma ama annem çok sevdiğin şeylerden yaptı."

"O zaman sohbet etmeyi hemen kesiyoruz ve kahvaltı masasında buluşuyoruz."

"Görüşürüz."

Hafta sonları yapılan kahvaltı Jaehyun'un en sevdiği şeyler listesinin başlarında yer alabilirdi. Tabii annesinin çok sevdiği yiyecekleri yapması da bu eylemi sevme nedenlerinden sadece biriydi.

Lavaboda işini bitirdikten sonra hızlıca mutfağa yöneldi. Burnuna dolan krep kokularıyla gülümsedi. Annesini gerçekten çok seviyordu.

Masadakilere selam vermiş ve sonrasında oturup kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı. Bir yandan sohbet ederek bir yandan da yemek yiyerek geçirdikleri güzel bir kahvaltı olmuştu.

love is blind//jaemarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin