|Bölüm 19|

31 4 2
                                    

Her yerim ağrıyordu. Kemiklerimin sızlamasıyla gözlerimi açtım. Çok şükür bu sefer hastanede değildim. Annemlerin evinde büyük odadaydım. Olanları hatırladım ve birden ayağa kalktım. Başım dönmüştü ama hemen annemleri bulmam gerekiyordu. Özellikle de babamı. Kapıya ulaşmayı başarıp dışarı çıktım. Koridordaki küçük masada Gökhanlar oturuyordu. Hemen yanıma koştular. 

"Babamın yanına gitmem lazım. Hemen." Aslan kolumdan tutup destek verdi. O an ayakta zor durduğumu anlamıştım. 

"Önce bir şeyler yiyin lütfen açsınız saatlerdir. Sonra gideriz." dedi Aslan. Haklıydı ama babamla konuşmam gerekiyordu.

"Babam çıkalı kaç saat oldu?" diye sordum. 

"Sanırım 2" dedi Hakan.

"Telefonla konuşayım o zaman." dedim. Gökhan hemen telefonunu çıkartıp babama ulaşmaya çalıştı tam o sırada annem koridorun karşısındaki odadan çıktı. Bana doğru koştu. Bizimkiler hemen alt kata inmek için hareketlenmişlerdi bile. Annemle uzun duygusal sarılmamızdan sonra ayrılmamız çok zor oldu. İkimizde konuşmadan dakikalarca ağladık. Elimden tuttu ve birlikte aşağı indik. Büyük masaya oturduk. Annem bana kahvaltı hazırlamalarını söylemişti. Elimi bırakmıyordu. Elimi masanın üstüne koydu hala tutuyordu, ikimizin elini alnına dayadı ve özür dilemeye başladı. Fısıldayarak özür diliyordu. Elimi yavaşça çektim, çenesinden hafifçe kaldırıp bana bakmasını sağladım.

"Canım annem, özür dileme. Ben iyiyim. Sayende güçlü bir kadınım, kimse bizi bu kadar üzmemeli. Çökmemelisin, her zaman dik durmalıyız." dedim yüzümdeki gülümsemeye uyum sağlamaya çalışıp hafiften gülümsedi. Kafasını da kaldırmıştı. Masaya kahvaltılıklar gelmeye başlamıştı. Annemle güçlü kadın rolünü oynuyorduk. Gözlerimiz birbirine değdiğinde ağlayacak gibi olsa da toparlanıyordu. Kahvaltı hazır olduğunda hizmetçiye bizimkileri çağırmasını söylemiştim.  Şimdi hep birlikte kahvaltı yapıyorduk. Saat kahvaltı saati olmasa da akşama doğru kahvaltı yapmayı severdim. Kahvaltı bittiğinde artık gerçeğe dönme vaktiydi.

"Telefonum nerede?" diye sordum ortaya. Gökhan iç cebinden çıkarıp uzattı. Babamı aradım. İlk çalmada açtı.

"Baba, neredesin?" diye sordum hemen.

"Sahildeki bardayım, ama buraya gelme başka yerde buluşalım." dedi. 3 saniyelik sessizlik sonunda aklıma bir yer gelmişti.

"Sahildeki her zamanki bankta bekliyor olacağım seni." kapattım. Telefonumu cebime koydum. Hemen yola çıkıyordum. Gidip hızlıca montumu giydim. Benim arabalardan biri burada olmalıydı. Tek başıma gidecektim. Arkamdan bana yetişmeye çalışan üçlüye döndüm. 

"Gelmiyorsunuz." dedim. Tabi ki durmamışlardı. Tekrar arkamı döndüm.

"Yemin ederim yine bir sinir krizi geçireceğim. Gelmiyorsunuz. Nokta." dedim. Evin otoparkından arabama bindim. Gökhan pencereye yaklaştı. 

"Birimiz geliyoruz peşinizden."dedi. Harbi pişkindi bunlar. "Gökhan her zamankinden daha da ciddiyim. Gelmeyin." dedim ve gaza basıp uzaklaştım. Babama her şeyi anlatacaktım. Düşüncelerle dolu olduğum için yol çok çok kısa sürmüştü. Babamdan önce vardım ve banka oturup bekledim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Hissettiğim şey neydi onu da bilmiyordum. Korku mu? Olabilir. Ama kendimi hep hiçbir şeyden korkmayan olarak nitelendirirdim. Onu görmem mi beni böyle yapmıştı? Kesinlikle. Bana iyi davranması bile içimi ürpertiyordu. Peki Asil'e ne demeliyim. En ihtiyacım olduğu dönemlerde trip atıyordu. Onunla düzgün bir konuşma yapmam gerekecekti ama bunun gerekmesi beni Asilden baya soğutuyordu. Yine düşünce havuzumda boğuluyordum ki babamın yanıma oturmasıyla kendime geldim. Beni kendine çekti ve sarıldı. 

KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin