|Bölüm 17|

36 5 3
                                    

"Gökhan şimdi şöyle yapıyoruz. Ben gidiyorum ve kendimi gösteriyorum. Bu işi de tamamen kökten kesmiş oluyoruz." dedim ve kimseye bir şey söylemeden odadan çıktım. Tabi ki peşimden Gökhan da gelmişti. Hızlı yürüdüğümden kaynaklı yetişmek için koşmuştu. Yanıma geldiğinde,

"Su Hanım, bekleyin biz hallederiz. Siz misafirleri bırakmayın. Hem daha yeni hastaneden çıktınız." Yürümemi durdurmamıştım. Halledebileceklerini biliyordum ama beni görmeleri gerekiyordu. Onu dinlemeyeceğimi anlayınca Gökhan hemen birkaç kişiye oraya gittiğimi haber verdi. Akıl edip kahvaltı salonunun önüne de adam göndermişti. Otoparka inen asansöre gelmiştik. Son kez şansını denedi.

"Su Hanım lütfen biz halledelim. Konuşmak istediğiniz kişileri önünüze getiririz. Hastaneden yeni çıktınız. Yine bir şey olursa pişmanlıktan geberirim." Asansör gelmişti. Binmek yerine Gökhan'a döndüm. 

"Bir şey olmayacak." dedim ve asansöre bindim,  yanıma geldi hemen. Sesler gelmeye başlamıştı. Gökhan kapıyla arama geçti. Kapı açıldığında ne göreceğimizi bilmiyordu. Eline bir silah aldı ve bir tane de bana uzattı. Gerekmeyeceğini düşünsem de aldım. Kata geldiğimizde kapı açıldı. Gökhan'ın cüssesinden pek bir şey göremesem de kurşun seslerinden olayın büyük olduğunu anlamıştım. Aklımda bir fikir vardı ama arabalardan birinin açık olması gerekiyordu. Telefonumla bağlanmam gerekiyordu. Bize en yakın arabanın önünde 3 kişi vardı bizden. Gökhan'ın kolundan çektim ve bağırarak arabanın açık olması gerektiğini söyledim. Kafa salladı, önüne döndü ve hemen planını kurdu. Islık çalarak o 3'lüye seslenmeye çalıştı. Biri duyup bize doğru döndü. Beni görünce kaşları havaya kalkmıştı. Gökhan el hareketleriyle arabayı çalıştırmasını söyledi. Hemen arabanın içine girdi. Anahtarı sanırım üstündeydi çünkü hemen çalıştırabilmişti. Telefonumla arabanın bluetoothuna bağlandım ve yüksek sesle Killer Queen şarkısını açtım.

 Tabii şarkının ismi de anlamlıydı ama amaç ses çıkarıp onları durdurmaktı. Şarkı başlar başlamaz afallayıp herkes çevresine baktı. Sıra ortaya çıkmaktaydı. Şarkının sesini kısıp ortadaki boşluğa doğru yürümeye başladım. Gökhan hemen önüme geçip elinde silahla yürümeye başladı. Beni gören karşı taraftakilerin yüzündeki şaşkınlık çok belli oluyordu. Karşı taraftan da bana doğru yürüyen biri vardı. Artık Gökhan hariç herkes silahını indirmişti. Bana doğru yürüyen adam artık kalabalığı aşmıştı yavaş yavaş yüzünü görmeye başlamıştım tanımıyordum ama fena cins bir tip olduğu kesindi. Gökhan tam ortada adamın önünde durdu. Bende Gökhan'ın arkasından çıkıp adamın burnunun dibinde durmuştum. 

"Merhaba Su Hanım, sizi ölü biliyorduk."dedi dalga geçer bir sırıtmayla. Ona eşlik edip güldüm. 

"Kim demiş öldüğümü, işte karşınızdayım." dedim. Gözünü dikmiş bana bakıyordu. Elini kaldırıp yüzüme yaklaştırdı. Bir adım geriye gittim. Gökhan sinirli bir nefes verdi. Herkes duymuştu. 

"Haddinizi aşmayın Bay...?" diyerek yüzüne baktım.

"Adım Buğra ama bana Ruh Adam derler Kraliçe. Ve ben haddim olmayan bir şey yapmam. Yaşadığınızdan emin olmak için sadece dokunacaktım." dedi yine sırıtarak. Daha fazla uzatmayacaktım bu konuşmayı.

"Peki. O zaman işiniz bittiyse gidebilirsiniz. Önemli bir kahvaltıdan kalmak zorunda kaldım, beni bekliyorlar." Geriye dönüp bir adım attıktan sonra beni kolumdan tutup eski yerime çekmişti. Bu hamleyle tüm silahlar yine havaya kalkmıştı. Gökhan'ınki adamın kafasına dayalıydı. Elimi uzatıp Gökhan'ın silahı indirdim. 

KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin