Başlamadan önce kısa bir NOT: Amerika da insanlarla konuşurken İngilizce konuştuklarını belirtmedim ama hem İngilizce hem Türkçe yazmak da saçma geldi. İyi okumalar :)
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Uçağa binmek için havaalanına gelmiştim. Babam çok ısrar etse de amacım kafa dinlemek olduğu için tek başıma gidiyordum. Ha tek başımayım demek benim dünyamda yanımda kimse yok demek değil. Gökhan ve Aslan da benimle geliyordu. Ece'yi yeni ev çalışmaları için, Hakan'ı da ona yardım etsin diye bırakmıştım. Özel uçağın kalktığı bölüme doğru VIP koridorundan ilerliyorduk. Neyse ki uzak değildi. Uçağa bindiğimde 12 saatlik yolculuk için kendimi hazır hissetmeye çalışıyordum. Neyse ki uyuyabilecektim. Benim için hazırlanmış yatağa direkt geçiş yaptığımda hemen uyumak için uğraştım ve uçak kalktıktan bir süre sonra uyuyabildim.
-*-
*-*
-*-
Uyandığımda hala havadaydık. Saate baktığımda daha yolun yarısı geçmişti. Gündüz olmuştu. Gökhan'la Aslan'ın olduğu bölüme ilerledim. Uyuyorlardı. Beni gören bir hostes yanıma geldi.
"İstediğiniz bir şey var mı efendim?" diye sordu.
"Yemek ve bir kadeh şampanya lütfen." dedim ve yerime geçtim. Aslında acıkmış sayılmazdım ama sıkılmıştım. Karşımdaki televizyondan bir talk show açıp iyice koltuğa yayıldım. Kısa süre sonra yemeğim ve içkim de servis edildi. Dünkü olayları düşünmeye başladım. Babamın ona neler yaptığını bilmiyor ama merak da etmemeye çalışıyordum. Babam hallederdi. Tatil yapma amacıyla çıktığım ilk saatlerde kendimi sıkmayı başardığımı fark edip televizyona ve yemeğime konsantre olmaya çalıştım. Neyse ki konu sarmıştı ve bir süre televizyonu izleyebilmiştim ama bölüm bittikten sonra tekrar canım sıkılmaya başladı. Artık neyse ki inişe geçmek üzereydik. Gökhanlar da uyanmıştı. Kalkıp toparlandım, eşofmanımı çıkartıp kılıfla getirdiğim kıyafetleri giydim. Saçımı düzelttim, at kuyruğu yaptım. Hafif makyajımı da yaptığımda artık kesinlikle hazırdım. Biraz da Gökhanlarla sohbet ettim ve sonunda iniş yaptık. El çantamı alıp uçaktan indim. Gökhan ve Aslan valizlerle arkamdan geliyorlardı. Ne kadar duracağımı bilmediğim için 4 valiz almıştım. Havaalanından çıktığımda elinde soyadımı kağıtla tutan bir adam fark ettim. Zaten o da beni fark edip yanıma geldi.
"Efendim merhaba, beni Faruk bey size burada şoförlük yapmam için görevlendirdi. Ben Jacob." dedi. Türkçe konuşuyordu. Babam birinden bahsettiğini hatırlıyordum ama o sırada tam onunla ilgilenmediğim için aklımdan çıkmıştı.
"Pekala, Jacob. Bunlar Gökhan ve Aslan. Korumalarım ayrıca kardeşlerim sayılır." dedim. Diğerleriyle selamlaştı ve arabaya doğru ilerledik. Jacob koşup bir arabanın kapısını açtığında tank büyüklüğündeki Rolls Royce'u görüp aşık oldum ve hemen aracın açık kapısından kendim içeri attım. Olağanüstüydü. Gökhanlarda arkamızda ki siyah olanına binmişlerdi. Babamın her şeyi düşünmesi özelliğine tekrar aşık olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe
General FictionKral mafyanın varisi Kraliçe'nin aşk hikayesi. ••==••==••==••==••==••==••==••==••==••==••==••== Düşecekken belimden tuttu. "Özür dilerim. Salak gibi önüme bakmıyordum." "Önemli değil. Sıkı tuttunuz sorun yok. İyi akşamlar." Yanından ayrılmak için bi...