Annemle bütün gece konuşmayı her şeyden çok istesem de çok yorgun olduğu yüzünden okunuyordu. Onu, alt kattaki misafir odasına yerleştirip kendi odama çıktım. Başımı yastığa koyar koymaz uykuya dalmıştım. Sabah beş buçukta alarmın sesiyle uyandım. Güzelce yogamı yaptıktan sonra kısa bir duş aldım ve saçlarımı kurulayıp üzerime kollarımı kapatan, ince ve uzun kollu elbisemi giydim. Şansıma bugün hava yağmurlu gösterdiği için kimse giyimimi sorgulamayacaktı. Saçlarımı şekillendirip rujumu sürdüm.
Alt katın merdivenlerini inerken "Siz kimsiniz?" diye adeta hırlayan annemin sesini duydum.
Buna karşılık "Brandon Vincent, peki ya siz kimsiniz hanımefendi?" diye sorduğunda sesindeki alaycılık ve öfkeyi bana bile hissettirmişti.
Koşar adımlarla merdivenleri inerken annemin "Sana ne," diye terslediğini duydum. Merdivenlerin bitiminde, holdelerdi. Annem mutfak kapısının önünde elinde tavayla duruyorken Brandon ise salonun olduğu tarafta, eli ensesinde anneme öfkeyle bakıyordu.
"Ne oldu burada?" diye sordum Brandon'a doğru endişeli bir şekilde koşarken.
"Az kalsın kafamı patlatıyordu bu kaçık kadın," dedi Brandon.
Annem tavayı iyice havaya kaldırarak "Dua et insaflı davrandım," diye çıkıştı.
"Bu adam benim nişanlım Brandon," dedim anneme ve hemen arkasından Brandon'a dönerek "Bu kaçık kadın da benim annem," dediğimde ikisi de şokla birbirine bakıyordu.
Annem tavasını arkasına saklarken "Eve elini kolunu sallayarak girince hırsız olabileceğini sandım," dedi ve hemen arkasından "Özür dilerim, aklımın ucundan geçmedi,"
Brandon ensesini sıvazlarken "Ben de özür dilerim, oldukça kaba konuştum," diye karşılık verdi.
"Size kahvaltı hazırlayayım o zaman," dediğinde ikimiz de aynı anda başımızı iki yana salladık. Benim iştahım yoktu, Brandon ise bu saatlerde buradaysa kahvaltısını çoktan yapmış olmalıydı.
"Biraz yürüyelim mi?" diye sordu Brandon bana dönerek.
"Tabi,"
Çantamı portmantoya bıraktım ve Brandon ile birlikte evden çıktık. Uykulu, yorgun ve darmadağın görünüyordu. Bu görünüşü hiç hoşuma gitmemişti çünkü sevdiği kadın olan, ben, sağlıklı ve ayaktaydım. Yorgun görünmesine ya da bitkin durmasına gerek yoktu.
"Eva hastanede, kolundaki kırık ve birkaç bere dışında gayet iyi," dedi.
Gülümseyerek on döndüm "O halde sıkıntı yok," dedim ancak Brandon gözlerinin içine bakarak gülümsememe rağmen bana gülümsemiyordu.
Boğazını temizledi ve yürümeye devam ederken "Şikayetçi olmakta kararlı," dediğinde bu kez gülümsemem alaylı bir tıslamaya döndü.
"Hazır yanına gitmişken yanaklarını öpüp şikayetini geri almasını isteseydin," dediğimde onun arkasında kalmıştım. Öfkeyle bana döndüğünde ağzımdan çıkan kelimelerin yeni idrak ediyordum.Öfkeyle parlayan gözlerinden gözlerimi çekerek "Eğer şikayetçi olursa bazı..." boğazımı temizledim ve garaj çıkışına baktım "...bazı ifşaları yayımlanacak," dedim.
Bana doğru bir adım attı "Ne gibi ifşalar?" diye sorarken sesindeki tedirginliği işitmemek mümkün değildi.
Gülümsedim "Merak etme, önemli bizi ilgilendirecek bir şey olsaydı Jennifer bana söylerdi," dedim ve uzanıp kolunu sıvazlayarak ona sokuldum "Brandon, söylediklerim için üzgünüm," dedim ve ellerini tuttum. Yüzüğü hala parmağındaydı, tıpkı bende olduğu gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle | Vincent Serisi 3
General Fiction❃ Vincent Serisi - Üçüncü Kitap. ❝ Akıntıya karşı yüzüyorduk. Bugüne kadar yaptığımız her şeyden çıkardığım tek sonuç buydu. Akıntıya karşı yüzüyorduk ve ben artık tam manasıyla yorulmuştum. Arkadaşlarımla birlikte eğlenmek, dinlenmek istiyordum. Ya...