Rüzgar tatlı tatlı eserken üzerimdeki elbise savruluyordu. Etraftaki ağaçların çiçeklerinin yaprakları etrafımda savrulurken ben Brandon'ın evine doğru yürüyordum. Arabamı geride bırakmış, vereceğim haberin acelesiyle yürümek istemiştim oysa şimdi çimlerin üzerinde ona doğru koşarken arabayı alsaydım daha hızlı yetişeceğimi düşünerek kendime kızıyordum.
Brandon'ın evini gördüğümde çıplak ayaklarım ıslak ve kaygan yere bastığında durup ayaklarıma baktım. Ayaklarımın altında çamurlu su, beyaz elbisemin eteklerini ve ayaklarımı kirletmişti. Yine de bu beni durdurmadı. Çamurlu suya aldırmadan eve yürüdüm.
Evin kapısını arkamdan kapatırken bulutsuz hava yerini puslu, karanlık ve soğuk bir geceye bırakmıştı. Kapıyı kapattım ve oturma odasına yürüdüm, alt kattaki hiçbir odada yoktu Brandon. Üst katlara bakmak için yeniden hole döndüğümde burasının Brandon ile tanıştığımız, onun yıkılan evi olduğunu anımsadım.
Merdivenleri üçer beşer tırmanırken destek aldığım trabzanlara baktığımda onların da çamur içinde olduğunu görmek beni ürkütmüştü. Ellerimi üzerime silerek Brandon'ın odasına koştum ancak odasında değildi. Odaların arasında dolaşırken bu kapısı aralık olan eski odamı fark ettim. İçeriden sarı ışık adeta parlıyordu.
Yavaş adımlarla yürüdüm. Kapıya dokunmak için elimi uzattığımda ellerimde yine çamur vardı. Ellerimi üzerime sildim ve kapıyı parmak uçlarımla ittirdim. Kapı boydan boya aralandığında oda tamamen boştu. Yerdeki halı biçimsiz daire şeklinde kana bulanmıştı ve ortasında Brandon dizlerinin çırılçıplak üzerinde oturuyordu. Karşısında dizlerinin üzerinde oturan kadın Brandon'ın ellerini tutmuş, başını onun omzuna yaslamıştı. Kızıl saçları temiz görünse de saçlarının ucundan kan damlıyor, sırtından düzülerek halıya dökülüyordu.
"Brandon," diye seslendiğimde tepki vermedi. Yüzünün her yeri kanla kaplıydı, kanlı saçları yüzünü örterken karşısına diktiği yeşil gözlerini bir kez ayırıp bana bakmıyordu. Kızın ellerini daha da sıktığında avuçlarından kan oluk oluk aktı.
Yutkundum ve bir kez daha "Brandon," diye seslendiğinde başını omzuna koymuş olan kadın gözlerini gözlerime dikti. O kişi bendim. Gözlerimi diktiğim boşluktan alıp karşımdaki Brandon'a baktım. Yeşil gözleri şimdi gözlerime değiyordu. Gözlerini kırptığında yanaklarından aşağı birer kan damlası daha süzüldü. Sıkıca tuttuğu bileklerimi kaldırıp baktığımda ikisinde de dikine kesikler vardı ve oluk oluk kan akıyordu. Brandon tekrar bileklerimi tuttuğunda ağlamak istedim.
Brandon'ın arkasındaki aynadan kafasının arkasındaki yarayı fark ettiğimde ürperdim. Kafasındaki kemiklerin kırıklarını görebiliyor ve hatta sayabiliyordum. Bu kez gözlerimi kendi arkamdaki adama çevirdim. Gri takım elbisesi, düzgün saçlarıyla Sagar bana aynada gülümsüyordu. Elindeki beyzbol sopasını havaya kaldırırken etrafta siren sesleri duyulmaya başlamıştı.
Beyzbol sopasının acısıyla sıçrayarak yatağımda sıçrayarak doğruldum. Kalbim göğsümde deli gibi çarparken elimi saçlarımın arasına daldırıp rüyamda darbe yediğim yeri yokladım. Sağlamdı. Bu kez bileklerimi kontrol ettiğimde ne kan ne de kesik vardı. Uzanıp siren sesini andıran alarmı kapattım ve kendimi yatağa bırakıp tavandaki aynadan kendime baktım. Yatağın çarşafı altımda dağılmış, yastıkların hepsi yerdeydi. Terden alnıma yapışan saçların bir kısmı yatağa dağılmış, hala üzerimde dünkü kıyafetler ve alnımın ortasında akşamdan kalma bir ağrı vardı. Uzanıp saati kontrol ettiğimde hazırlanıp çıkmak için yarım saatim olduğunu gördüm. Çabucak bir duş alıp saçlarımı saç kurutma makinesiyle yarı yarıya kuruttum.
Girinme odama girip beyaz bir tişört ile kot pantolon ve kot ceketi üzerime geçirdim. Hala nemli olan saçlarımı tepede sıkı bir şekilde toplayıp makyaj masamın yanına bırakılan sırt çantamı, telefonumu ve şarj aletimi alarak alt kata indim. Mutfak dolaplarını uzunca bir süre kurcalayıp çekmecede bulduğum ağrı kesici paketini ve dolaptaki su şişesini alarak garaja indim. Aerton'ın anahtarını bulamadığım için LX 570'in anahtarını ve garajın yedek anahtarını alıp koşar adımlarla arabaya koştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle | Vincent Serisi 3
General Fiction❃ Vincent Serisi - Üçüncü Kitap. ❝ Akıntıya karşı yüzüyorduk. Bugüne kadar yaptığımız her şeyden çıkardığım tek sonuç buydu. Akıntıya karşı yüzüyorduk ve ben artık tam manasıyla yorulmuştum. Arkadaşlarımla birlikte eğlenmek, dinlenmek istiyordum. Ya...