1 yıl sonra
Aradan tam bir yıl geçmişti. Ben tamamen iyileştim. Hayatımda tek bir sorun vardı... Bu sorun ne miydi? Sevgilimin yokluğu... Yaşam sebebimin yokluğu...Onsuz geçirdiğim günlerde hep ağlamıştım aralıksız, duraksız... Göz yaşlarımın her biri birer inciye dönüşmüştü. onun için akıttığım her göz yaşı... Anne ve babam iyileşmeden oraya geri dönemeyeceğimi söyleyip duruyorlardı. Haklıydılar ama ben ne olursa olsun gitmeye kararlıydım.
Beni bir yıl ancak suda tutabildiler ve en sonunda izin vermeye karar verdiler.
O gün gelmişti artık. Tamamen iyileşip prensime kavuşacağım an...
Şu an saat gece yarısını geçmişti ve etrafta hiç kimse yoktu. Buraya geri dönmeden önce sipariş ettiğim giysiler öylece bir bankta duruyordu. Hızla sudan çıktım ve bankın üstündeki kıyafetleri alıp giydim. Ardından sessiz Paris sokaklarında yürümeye başladım. Açık bir kuyumcu arıyordum. En azından bu gecelik bir otelde kalmam gerektiği için.
Yaklaşık on dakikalık bir yürüyüşün ardından karşıma bir kuyumcu çıkmıştı ne kadar şanslı olduğumu düşünerek içeri girdim.
"Merhaba efendim ben inci satmak istiyordum da."
Masanın üzerine beş tane inci çıkarttım. Adam bir süre incileri inceledi.
"Bu incileri nereden buldunuz acaba?"
"Bunları bana annem verdi. Şu anda biraz sıkışığız da"
"Anlıyorum..."
Neyse ki kuyumcu işleri pek fazla karıştırmadı. Paramı alınca direkt bir otel bulmaya gittim. Sokaklarda kalamazdım. Burada tanıdığım çok olmasına rağmen onların hiç biri beni tanımıyordu. Bu biraz koyuyordu doğrusu.
Neyse çok fazla yürümedim karşıma hemen bir otel çıkmıştı. Otel pek de büyük değildi ve kimlik kartım olmadan kalabileceğim bir yerdi.
Resepsiyondan bir oda aldım ve yukarı çıkıp odama girdim.
...
Sabah kalktım ve otelden çıkışımı yaptım. Yolda öylece boş boş yürüyordum. Bir balıkçını önünden geçerken bir deniz kızına rastlamayı hiç beklemiyordum doğrusu.
Benden küçüktü ve karnının aç olduğu çok belli oluyordu.
"Merhaba sende benim gibisin öyle mi?"
"E-evet..."
"Hadi gel benimle yemek yiyelim ben çok acıktım."
"Ta-tamam..."
Onu balıkçıdan içeri soktum. Bir an kaçmaya çalıştı ama kaçamadı. İçeri girdik. Ben ikimize iki balık söyledim.
Balıklarımız gelince kız elleriyle yemeye yeltenince eline vurdum.
"Burada böyle yiyemezsin çatal, bıçak kullan. Bunu senin iyiliğin için söylüyorum yoksa hor görülürsün."
Elime çatalımı ve bıçağımı aldım ve ona nasıl kullanacağını gösterdim. Çabucak kapmıştı. Onunla yemeğimiz bittikten sonra ona göz yaşlarımızın değerli olduğunu da söyledim ve yollarımızı ayırdık. Bana ilk sudan çıktığım anımı hatırlatıyordu...
...
Yoldan bir taksi çevirdim ve Agreste malikanesine gitmesini istedim. oraya varınca parasını ödeyip taksiden aşağı indim. Kapının önüne geldiğimde içime bir korku düşmüştü. Ya beni hatırlamazsa. Ya ben hafızasını gereğinden iyi silmişsem. Ya beni hatırlamasa bile benden nefret ederse ne yapardım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızı ve Kara Kedi Aşkı ✓
Fanfiction5 gün öncesine kadar deniz kızlarının varlığına bile inanmazken şimdi sevdiğim kız, bir deniz kızı. (İkinci kitap vardır ve tamamlanmıştır) ~~~ Başında ❇️ işaret olan bölümler sonradan düzenlenmiştir.