Düzenlenecek.
☘
Her insanın bu fani dünyada en az bir defa canı yanardı. Ya ağlayıp içine gömerdi o katran bulaşmış duyguları, ya gün yüzüne çıkmasına izin verir onlarla yaşamayı öğrenirdi. Bazen utanır kimseye söylemek istemezdi yaşadıklarını, bazen yaşadıklarından ders çıkarıp bağıra bağıra anlatırdı bir daha kimseye güvenmeyeceğini. Peki ben hangisini yapmıştım? Yaşadıklarımı sineye çekip hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam etmiş ve kimseye olanlardan bahsetmemiştim, Özge hariç. Ta ki bu geceye kadar. Bana söylenen güçlü sözlerden sonra damarlarımda çağlayan bir şelale gibi bütün bedenimi sinsice ele geçirmişti cesaret duygusu. Patır patır korkusuzca, utanmadan anlatmıştım aldatıldığımı. Sahi, ben neden utanıyorum ki utanması gereken kişi belliyken bana ne oluyordu. Gerçi doğru, bunu söylerken pişmanlık hissetmeyen adam utanmaktan ne anlardı öyle değil mi?
Sürekli ikimiz için bir şeyler yapan bendim. Aramız bozulmasın, o üzülmesin diye alttan alan bendim. Bir şeyleri çabalayan, ailemizi ayakta tutmaya çalışan bendim. Şimdi konuşunca farkediyordum da biz diye bir şey yoktu. Biz yoktuk, ben ve Kıvanç vardı. Biz bittik diye bir şey de diyemezdim, hiç varolmamıştık ki bitelim. Evlilikte eşler birbirine destek olmalı, hastalandığında başında durmalı, sıkıntısı olduğunda 'ben varım' deyip elini sıkı sıkı tutmalıydı. Aileyi ayakta tutmak için yardım edip, bana destek olması gerekirken bir tekme atarak dengeyi bozmuş ve benim bu toz pembe rüyadan uyanmamı sağlayıp gerçekleri görmeme neden olmuştu. Aslında bu yönden ona teşekkür etmem gerekirdi. Sonuçta gerçekleri görmeme neden olmuştu.
Efdal'ı kafede bırakıp Özge'yle beraber eve döndüğümüzde hızla çantasını bir yana ince hırkasını bir yana savurarak kendini koltuğa atmış ve bana neler olduğunu hızlıca sormuştu. Kucağımdaki Kıvanç'ı yatağa güzelce yatırdığımda evin içi sıcak olduğu için bundan rahatsız olduğunu belirten kıpırdanmaları başlamıştı. Sürekli elini boynuna getiriyor, tişörtünü çekiştirip duruyordu. Onu uyandırmadan üzerinden tişörtünü ve ayağındaki gri eşofmanını çıkarıp beyaz zıbınıyla kalmasını sağladım. Bebeksi bir mırıltı çıkarıp uyumaya devam ettiğinde tombul yanağına kuru bir öpücük bırakıp kokusunu içime çektim. Sanırım Efdal haklıydı. Kokusu o kadar huzur doluydu ki insan ister istemez mayışıyordu. Onu daha fazla rahatsız etmemek adına geri çekildim ve ne olur ne olmaz diye düşünerek sağına ve soluna yastık koydum.
Daha ne yapabilirim diye düşünürken Özge'nin adımı seslenmesiyle alt dudağımı gerginlikle dişleyip kapıya baktım. Aslında asıl amacım biraz burada durup zaman kazanmak ve sorgulama yapmasını unutup koltukta uyumasını sağlamaktı fakat Özge bu numaraları yemeyecek kadar akıllı bir kadındı. En azından Şahkan'a yaptıklarından sonra bunun kanısına varmıştım. Normalde saf gibi görünsede içinden çıkan canavarı görmüş ve ruhunun altında şeytan beslediğine şahit olmuştum. Olsundu, her insanın içinde az da olsa bir şeytan yatıyordu. Bu onu kötü biri yapmazdı, aksine zeki biri olduğunu gösterirdi. Düşüncelerime dayanarak ilerlediğim vakitte genellikle beni yanıltmayan şeylere rastladığım için bu kadar bilgi sahibi olmuştum sanırım. Yeni farkediyordum bu deneyimi. Eh, çok ta bir şey katmamıştı bana ama bilemezdim ileride işe yarayıp yaramayacağını. Onu zaman gösterecekti. Umarım böyle bir şey başıma gelmezdi ve görmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oyun bozan | tamamlandı
ChickLit"Aldatılmış bir kadın, intikam yeminleriyle bilenmiş bir bıçaktır." 🩹 (+18 içerik barındırmaktadır.) | Tamamlandı