3. Bağ : BM / Matthew KimSiyah ve bordo renkleri hüküm sürmüş, kulak kanatacak derece sesli olan müzik kaplamıştı az önce bomboş ve sessiz olan yeri şimdi.
Bütün gördüğü yüzler sadece üç şeyin peşindeydi.
Alkol, uyuşturucu, seks.
Alkolü seven biri, hatta abartılı denecek derecede tüketen biri olarak onlara iğrenerek bakması saçmaydı belki. Ama yinede etrafa olan bakışları değişmedi. En azından o az önce gördüğü adam gibi her 'kadın' olan varlığı köşeye sıkıştırarak tecavüz edecek kadar iğrenç değildi.
Ya da insanları kandırarak uyuşturucuya bağımlı hale getirmiyor, sarhoş beyniyle olay çıkartmıyordu. En azından bu kadar değilim diye geçirdi içinden. Kendini avutma çabaları çoktan başlamıştı.
"Bırak!" Tanıdık gelen tınıyla elindeki bardağı bırakıp etrafına bakınmaya başladı. Loş ortam yüzünden önce gözleri kısılırken gördüğü görüntü yüzünden açılmak zorunda kalmışlardı.
Az önce iğrenerek baktığı adamlardan biri ona tecavüz etmeye çalışıyordu.
Güzeline. Onun güzeline.
"Bırak onu, şerefsiz piç!"
Sarhoş beyniyle kavga çıkaran mı olacaktı? Bu seferlik olabilirdi. Kimse sevdiği kadına dokunamazdı. Kimse onun hala kirlenmemiş bedenini zorla kirletemezdi. İzin vermezdi. Kendine bile izin vermezdi.
Yumruklarının altındaki yüzü göremiyordu, kandan dolayı. Önemli değildi. Daha çok vurdu. Sevdiğine dokunduğu gözünün önüne gelince daha da sertçe vurdu.
Bardaki müzik kesilmiş, çoğu kişi sessizce bu öldürmek ister gibi altındaki bedeni döven adamı izliyordu.
Tabi, yiyişenler hala vardı.
"Matthew, lütfen dur!"
Ağlamaktan kesik kesik çıkmış sesiyle durdu. Öldürmek istediği, zaten üzere olduğu adamın üzerinden kalkıp sarıldı ağlayan kıza. Onu ayıramayan görevliler rahatlamış bir şekilde nefes vermiş ve dövülen adamı dışarı çıkarmışlardı. Buranın sahibi, aynı zamanda Bm'in arkadaşı olan adam herkesi toparlamaya çalışıyordu.
...
"Güzelim, özür dilerim ben." Göğsüne gömülen kızın saçlarını elleri arasına alıyor, ara sıra öpüyordu. Kendinden nefret etmişti ilk defa.
"Şey ya! Boşver beni. İyiyim ben. Sana bunu vermeye geldim." Akan rimelini elinin tersiyle silip küçük çantasını aldı kucağına. Dışarıda oldukları için saçları hafifçe uçuşuyordu rüzgarda. Rüzgar onları alıp götürmek istiyor gibiydi. Elleriyle tuttu Matthew onları. Gitsin istemiyordu ama kendisi gidecekti.
" Sana anlatacağım hikayeyi çok seveceksin. "Geriye sadece küçük iç çekmeleri kalırken buna inat gülümsedi. Karşısındaki genç daha da aşık oluyordu ona. Güçlüydü sevdiği kadın. Çok güçlü.
" Gökyüzü gökyüzüne aşıkmış bilmeden."
Bedenini yanındaki bedene yaslarken yan bir şekilde sarıldı. Elleri sıkıydı. Gidecekti ve gitsin istemiyordu. Elleri ona anlatır mıydı ki bunu? Özleyeceğini anlatırlar mıydı ona? Gökyüzünün gökyüzünü özlemesi gibi çok özleyeceğini anlatmaya güçleri yeter miydi? Belki, bir gün. Bir gün hep orada kalabilirler miydi utanmadan, sonsuza dek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙎𝙞𝙭 𝘿𝙚𝙜𝙧𝙚𝙚𝙨 𝙊𝙛 𝙎𝙚𝙥𝙖𝙧𝙖𝙩𝙞𝙤𝙣 | ʸᵐ ✔️
Short Story"𝑫𝒖̈𝒏𝒚𝒂 𝒖̈𝒛𝒆𝒓𝒊𝒏𝒅𝒆𝒌𝒊 𝒉𝒆𝒓𝒌𝒆𝒔𝒆 𝒔𝒂𝒅𝒆𝒄𝒆 𝒂𝒍𝒕𝜾 𝒂𝒓𝒌𝒂𝒅𝒂𝒔̧ 𝒖𝒛𝒂𝒌𝒍𝜾𝒌𝒕𝒂𝒔𝜾𝒏𝜾𝒛."