4 : Deliriyorum, Özleminin Dozajı Ağır Gelmeye Başladı.

97 14 44
                                    


4. Bağ : Sungjae

Aşağıdan gelen sesler yüzünden duştan çıktığı gibi aşağı indi Yoongi. Üzerine rastgele birkaç şey geçirmişti sadece. Siyah saçlarının arasındaki su taneciklerinden bazıları önüne doğru akıyorlardı.

"Çok mükemmelim ya! Ne kadar da süperim! Bir numarayım!" Jiwoo'nun koltuğa çıkmış, daha önce tanıştığı ama pek konuşamadıkları kıza ve elini tutan daha önce hiç görmediği yapılı çocuğa bağırdığını görmüştü.

Hoseok'sa gülümseyerek onları çekiyordu. Zaten anlamamıştı. Hep bir şeyleri çeker olmuştu bu aralar. Özellikle de kendisini. Sorduğu zamanda sadece ileride göreceğini söylemiş, saçlarını karıştırmıştı.

Kısaca kameraya bakıp ıslak saçlarını karıştırdı. Damlalar özgürlüklerine doğru uçmuş gibi hızla yere düşüverdiler.

"Ne oluyor ya?" Öğlen olmasına rağmen hala uykusu vardı çünkü dün gece hiç uyuyamamıştı. Yetiştirmesi gereken şarkı sözleri ve bestelemesi gereken şarkılar hala vardı. En azında dünkü kadar değildi...

Açık olan tek gözüyle hissiz bir şekilde gelen kişileri ve Jiwoo'yu süzerken önüne gelen yapılı bedeni anlaması biraz uzun sürmüştü. Hatta sarıldığını anlamayıp kendisini döveceğini düşünmüştü ilk.

"Yoongi! Teşekkür ederim!"

Ne oluyordu? Kimdi, adını nereden biliyordu, burada işi neydi ve neden bu kadar sıkı bir şekilde sarılıp kendisine teşekkür ediyordu?

"Matthew! Korkutma çocuğu!"

Haklıydı. Yoongi'ninde kasları vardı ama sadece belli olacak şekilde. Bu çocuk ise kas yığını gibiydi. Az sonra boks ringine çıkacak dövüşçülere benzetti genç onu. Korkmuştu biraz.

"Ah haklısın..." Gülerek ayrıldığında elini uzattı kendisine anlamazca bakan minyon çocuğa. "Ben Matthew. Bu da tanıyorsun zaten, sevgilim Somin."

Dediği şeye güldü. Sevgilim demişti ona. Hemde karşısındaki çocuk yüzünden.

Tuttuğu elinden yeniden çekip kendine bastırdı küçük bedeni. "Çok teşekkür ederim!" Diğerinin aksine bu sefer hemen ayrılırken kameraya bakıp orayada teşekkür etti. Hoseok'un ne yaptığını biliyordu. Bilmeyen tek kişiydi Yoongi.

"Ne oluyor be?!" Sesi boğuk çıkarken yumruk yaptığı elleriyle gözlerini ovuşturdu. Hala ayılamamıştı.

Çıplak ayakları, büyük gelen alt eşofmanı, onu tamamlayan bol bir tişörtü ve ıslak saçları... Henüz açılamayan gözleri ve mızmız tavırlarıyla tam da küçük bir çocuk gibiydi.

"Gökyüzü Yoon'un bu görüntüsüne aşık olacak..." Diye geçirdi içinden, Hosoek. Haklıydı. Öyle olacaktı.

"Aigoo! Oppamın çok mu uykusu varmış? Ne yapımışta gece uykusu varmış?" Sinirlendirmek amacıyla imalı çıkardığı sesine göz devirdi genç. Hala koltuğun üzerinden inmeyen kızı yere indirdi ve kendini boşalan yere attı. Başı yorgunlukla geriye doğru düşmüştü.

Sadece dün gece olsa iyiydi, bu bir haftadır devam ediyordu. Şirketi büyüyordu ve bir sürü yeni grup dahil olmaya başlamıştı. Yapacak işleri artmıştı ve yetişemiyordu işte Yoongi. Kendini beceriksiz gibi hissediyordu.

𝙎𝙞𝙭 𝘿𝙚𝙜𝙧𝙚𝙚𝙨 𝙊𝙛 𝙎𝙚𝙥𝙖𝙧𝙖𝙩𝙞𝙤𝙣 | ʸᵐ ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin