Şirkette herkes öğle yemeğine çıkmışken en üst kat olan Jaehyun'un odasının katına çıkarken beni neden bu saatte çağırdığını merak ediyordum.
Odasına kapıyı çalmadan girdiğimde beni bekliyormuş gibi oturduğu yerden doğruldu ama yanıma gelmedi. Yanına gidip elimdeki dosyayı ona verirken üzerine eğilmemle yutkunduğunu fark ettim.
Kafasını dosyadan kaldırıp beyaz gömleğimin açık bıraktığı beyaz boynuma gözlerini dikti.
'Ee?' diye sordum. 'Ne zaman...'
Sözlerimi bitirmeden beni kucağına çektiğinde küçük bir çığlık atarak kucağına oturdum. Düşmemek için ellerimi boynuna doladığımda gülümseyerek belimden tuttu ve beni kucağına yerleştirdi.
'Acaba toplantımıza böyle mi devam etsek? Ne dersiniz Bay Lee?'
'Jaehyun... Cidden...'
Kafasını boynuma gömdüğünde hareketsiz kaldım.
'Aynı parfümü mü sıktın? Tanrım... Taeyong beni neden bu kadar zorluyorsun?'
Nefesi ve konuşmasıyla sertleştiğimde onun da sertleştiğini hissetmiştim. Kafasını boynumdan çekip yüzüme bakarken ellerini sanki ilk defa görüyormuş gibi yüzümde dolaştırdı, yara izimde, dudaklarımda, saçlarımda...
Beni öptüğünde ona karşılık verdim, çünkü bu o anlık ihtiyacım olan tek şeydi. Dudaklarım yıllar sonra tekrar onun tadına kavuştuğunda onu özlemle kendime çektim. Kendime verdiğim sözü de, anlaşmayı da unutmuştum.
'Taeyong...'
Jaehyun beni masaya oturttuğunda boynuma ertesi gün kapatmaya uğraşacağım morluklar bıraktı. Pantolonumu ve iç çamaşırımı üzerimden atarıp minik aletimi kavradığında minik deliğimin onun için ıslandığını hissettim ama Jaehyun bunu umursamış gibi görünmüyordu.
Elimi şişliğine bastırıp ona baktığımda ne istediğimi bildiğine emindim. Beni masaya dayayıp dilini ıslak deliğimin etrafında gezdirdiğinde çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Jaehyun kemerini çıkarıp pantolonunu ve baksırını sıyırdığında arkamı döndüm ama beni tekrar masaya dayadı.
'Görmek istiyorum.'
'Fazla zamanımız yok Taeyong.'
'Jaehyun!.' Onu arkamda hissederken inledim.
'Ne istediğini sesli bir şekilde söylemeni istiyorum.'
'Seni içimde istiyorum. Şimdi.'
Beni ikiletmeden uzun damarlı üyesinin neredeyse yarısını içime soktuğunda inledim. Gözlerim dolmuştu ama daha fazlasını istiyordum.
'Çok sıkısın. Tanrım. Çocuk gibi daha sokmadan geleceğim.'
'Devam et.' Ona fısıldadığımda tamamını içime sokmasıyla o kadar sesli bir şekilde inledim ki bütün ofisin yankılandığına emindim. Jaehyun alışmam için bekleyip boynumu emerken:
'Ne olur devam et.' diye yalvardım. Ama o elinden geldiğinde yavaş yapıyordu.
'Hızlan! Jaehyun! Hızlan! Yalvarıyorum!'
'Sözleşmeyi imzalamalısın Taeyong?'
'Ne?'
Tatlı noktama vurduğunda inledim. 'Bunu yapmamızı istiyorsan sözleşmeyi imzalamalısın güzelim.'
'Jaehyun, lütfen.'
Tatlı noktama tekrar sertçe vurduğunda tekrar inledim.
Elime bana en yakın olan kalemi alırken dosyayı açıp altına imzamı attım.
'Devam et.' diye fısıldadım gözlerim dolarken. 'İmzaladım işte.'
Jaehyun dilini vücudumda gezdirip hızlanırken defalarca kez inledim. Sonunda adını inleyerek masaya geldiğimde o da içime gelmişti. İçimden çıktıktan sonra sandalyesine oturarak beni kucağına aldığında başımı boynuna gömerek ağladım. Saatlerce ağladım ve o hiçbir şey yapmadan sadece parmaklarını sırtımda gezdirip sakinleşmemi bekledi.
Onca sene kendimi güçlü sandıktan sonra tekrar ona yenilmek beni incitiyordu ama ona deli gibi muhtaçtım ve yapabileceğim bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chanel | jaeyong ✓
FanfictionJung Jaehyun, Chanel'in yeni sahibi ve artık yeni koleksiyonları tasarlayan tasarımcıydı. Lee Taeyong ise ünlü markalarla çalışan bir modeldi fakat Jaehyun'la olan geçmişi yüzünden sözleşmesinin süresi dolduğunda yenilemek yerine sözleşmeyi feshetm...