nine

756 54 17
                                    

'Gelmediğin her dakika boyunca bileğime bir çizik atacağım.'

Attığı mesaja tüylerim diken diken olurken iyi bir ikna ediş yöntemi olduğunu düşündüm. Jaehyun insaların duygularını iyi kullanıyordu ve ben, mesajına tıkladığım andan beri onun yanına gideceğimi biliyordum.

'Geldin.' dediğinde şaşırmamış gibiydi.

'Ne istiyorsun benden? Yaptıkların yetmedi mi?'

'Seni bıraktım Taeyong, canımı yaka yaka seni bıraktım, sırf seni cezalandırmak için ama döndüğümde seni bıraktığımdan daha da iyi bir hâlde buluyorum.'

'Bunu bana neden yapıyorsun Jaehyun?' diye sordum gözlerim dolarken.

'Çünkü ben seni bırakmadan önce sen beni aldattın, ve hâlâ bütün suçu bana atıyorsun Taeyong?'

'Ne?'

'Yalan mı?' diye sorduğunda kafamı iki yana salladım. 'Eğer bu oyun ikimizden birinin ölmesiyle bitecekse neden ölen ben olmalıyım Taeyong?'

'Seni aldatmadım. Seni hiç aldatmadım.' dediğimde güldü.

'Mesajlarını gördüm. Biriyle konuşuyordun. Doyoung diye biriyle.-'

'Seni aptal. O sadece yakın bir arkadaşımdı. Beni bunun için mi terk ettin? Bana sormadan? Bunun için mi sekreterine gidip sırf markanın mankeni olmaya devam etmek için altına girdiğimi söyledin?'

'Seni bir şekilde cezalandırmam gerekiyordu.'

'Biliyor musun Jaehyun? Yoruldum ben artık.' Lavabonun orada duran keskin jileti elime aldığımda gözleri korkuyla açıldı. Koluma bir kesik açtığımda çıkan kanı seyrettim.

'Bana yaklaşma.'

'Taeyong...'

'Bana yaklaşma dedim.'

'Bırak onu elinden.'

Tenimi başka bir kesik kaplarken gözlerimi ona diktim.

'Beni senin yapacaksan yapman gerekiyordu Jaehyun. Benimle böyle oynamamalısın yoksa kaybeden sen olursun.'

'Taeyong, özür dilerim.'

'Tek yaptığın şey özür dilemek. Artık özürlerini istemiyorum.'

Yanıma gelip keskin aleti elimden aldıktan sonra kolumu sardı. Eli yüzümü okşarken:

'Sana söyledim.' dedi. 'Birbirimize zarar verip duruyoruz, bu oyundan sağ çıkamayız Taeyong. Ama sen olmadan yaşayamıyorum da.'

'Birlikte olamıyoruz Jaehyun.' derken sesim titriyordu. 'Ama birlikte olmadan da yaşayamıyoruz. Beni bırakman gerekiyor ve benim de seni bırakmam gerekiyor. Ta ki yeterince olgunlaştığımız zaman başka bir zamanda ve başka bir yerde karşılaşana kadar.'

'Gidecek misin?' dediğinde başımı salladım. Beni yumuşak bir şekilde öptüğünde ona karşılık verdim. Evden çıkmadan önce ona gülümsedim ve arabaya bindikten sonra bile gülümsemeye devam ettim.

Arabayı yolun kenarına çekip kafamı direksiyona yaslayarak koluma bakıp ağlarken Jaehyun'u düşündüm.

Bu ikimiz için de atılması gereken bir adımdı. Çünkü Jaehyun bensiz yaşayamasa da benim oyunumdan sağ çıkamazdı ve ben, ikimizin de zarar görmemesi için gidecektim.

'Sicheng...' Beni arayan kişiyi açıp telefona doğru fısıldadığımda endişeli sesleri kulağımı doldurdu.

'Taeyong! İyi misin! Neler oldu!'

'Bir süreliğine yurt dışına çıkıyorum.'

'Ne?'

'Sonra konuşuruz.'

Telefonu kapatıp menejerimi arayarak ondan bilet ayarlamasını istedim. Birkaç saat içerisinde her şey tamamdı.

Jaehyun beni değişmem için burada bırakıp Amerika'ya gitmişti. Değişmiş miydim, belki? Şimdi onun değişmeye ihtiyacı vardı ve ben, onun bana yaptığı gibi onu terk ederek Amerika'ya gidiyordum.

chanel | jaeyong ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin