Kızarık eklemler,

129 28 22
                                    

"Wooyoung-ah" Başımda dakikalardır sızlanıp duran Mingi'ye derin bir nefes vererek baktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Wooyoung-ah"
Başımda dakikalardır sızlanıp duran Mingi'ye derin bir nefes vererek baktım.
"Anlamıyor musun?"
Dedim çözmeye çalıştığım test kitabını sertçe kapatarak.

"Ya sadece bir kere!
Yalnız bırakma beni o çocukla!"
Kafasını sıraya gömmüş, kalın ve boğuk sesiyle bağırmıştı.

"Ya!"
Omzuna çok sert olamamak üzere vurmuştum.
"Fizik sınavı diyorum! İki gün sonra diyorum hala inat ediyorsun."

"Çalışsanda kalacağını biliyorsun değil mi? Fiziğin 4 senedir bokum gibi."

"En azından çabalıyorum gerizekalı."

Omzunu silktim ve kafamı cama doğru çevirip, dışarıyı izlemeye başladım.
Okul çıkışı Jongho onu bir şeyler yapmak için davet etmişti. Mingi, dışarıdan soğuk ve özgüvenli durmasında rağmen içine baktığında utangaç bir aptaldı. O ise utandığı için tek gitmek istemiyordu ve beni de yanında götürmeye ikna etmeye çalışıyordu.
Ben ise iki gün sonraki fizik sınavı için bir taraflarımı yırtıyordum.

"Ah! Hay anneni sikeyim."

Gelen küfürle kafamı Mingi'ye çevirdim.

"Ne oluyor be?!"

İşaret parmağını sıkıca tutup oturduğu yerde sızlanırken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım.
Sıranın üzerine baktığımda kağıdı parçalara ayırmış, kağıttan şekiller yapmaya çalıştığını anladım.

"Aptal, ne bakıyorsun?!
Kusacağım şimdi git ve yara bandı al!"

"Kendi aptallığınla bana niye patlıyorsun ki."

Söylenerek yerimden kalktım ve sandalyemi arkaya ittirerek Mingi'nin arkasında geçtim.
Revir öbür binada olduğu için çokta yakın sayılmazdı.
Hızlı adımlarla bahçeye çıkıp koşarak öbür binaya geçtim.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde içeride kimse yoktu. Hemşire öğle yemeğine çıkmış olmalıydı.

Pencerenin yanında duran beyaz dolabı açtım ve raftan yara bandı paketini aldım.

Revirden çıkıp aşağı, bahçeye indim ve seni gördüm San.

Bankta tek başında eğik bir şekilde oturmuş ellerinle oynuyordun.
Tek başına olman şaşırtmıştı.
O an öyle saf duruyordun ki, aramızda geçen her şeyi bir anlığına aklımdan sildim ve hiçbir şey olmamış gibi yanına ilerledim.
Yanına oturduğumda ellerinle oynamayı kesip, bana ne yaptığımı sorarmış gibi baktın.

Dudağımı büzüp omuzlarımı silktim ve bahçedeki insanları izlemeye başladım.
"Nasılsın?"
dedim sessizliği bozmak adına.

"İyiyim, sen nasılsın?"

Gülümseyip cevap verdim.

"İyiyim."
kafanı sallamakla yetindin sadece.

Kafamı sana çevirdiğimde tekrar eski pozisyonuna dönüp ellerinle oynadığını gördüm ve sessizce izledim.
Eklemlerin kızarmıştı Choi San.
Güzel ellerinde kızarıklıklar görmeye alışkın değildim.

Elimde tuttuğum yara bandını sana uzattım nazikçe.
"Al."

Bir şey söylemeden aldın ve öylece elinde tuttun.
"Endişelenme,
Stresten yapıyorum."
Dedin.

"Yapma."

Küçücük bir gülümseme oturdu yüzüne.
Yara bandını paketin içinden çıkartıp birkaç eklemine yapıştırdın ve geri verdin.

Birkaç dakika daha öylece oturduktan sonra kalktım yanından.
Okula doğru ilerlerken dediğin şey kalbimi hızlandırmaya yetmişti.

❝ Eskisi gibi olalım.❞

Annenizi sikim cok yalnizim

Şiirler ve Asık suratlar, woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin