Kısım İki | Bölüm On

73 2 0
                                    

Ertesi gün her şey harika başladı, öyle de gitti. Kostanjog-lo seve seve on bin ruble verdi: Adi bir makbuz karşılığında, kefilsiz ve faizsiz!.. Mal mülk edinmeyi, zengin olmayı kafasına koymuş herkese yardım etmeye hazırdı o. Bu yetmezmiş gibi, toprakları ona göstermek, gerekli açıklamalarda bulunmak için Hlobuyev'in çiftliğine dek Çiçikov'a eşlik etti. Güzel bir kahvaltıdan sonra üçü birlikte Çiçikov'un arabasına bindiler, Kostanjoglo'nun hafif yaylısı da boş olarak arkadan onları izledi. Yarb, kuşları kaçıra kaçıra önden koşuyordu. On beş versta boyunca iki yanda Kostanjog-lo'nun ormanlarının, tarlalarının arasında uzanan bir yoldan gittiler. Ormanları otlaklar izliyor, sonra yeniden ormanlar başlıyordu. Hiçbir şey rastgele değildi burada, ne yana baksan cennet bahçelerini andırıyordu. Ama Hlobuyev'in toprakları başlayınca hepsini bir sessizlik aldı. Hayvanların yağmaladığı ormanlar kel çalılıklara dönmüştü, tarlalarda hastalığın kırdığı cılız çavdarlar seçiliyordu. Derken çevrelerinde çit bile olmayan iki ev gördüler: Biri büyük ve yeniydi, ama tamamlanmamıştı, malzeme yokluğundan samanla kapatılmış çatısıyla birkaç yıldır yarım durduğu belliydi. Öbürü küçük ve eski bir evdi. Ev sahibi henüz uyanmış gibiydi, gözleri uykulu, üstü başı yağlı, yırtık, ayağındaki çizmeler delikti.

Koşarak, yıllardır görmediği kardeşini karşılar gibi sevinçle karşıladı konuklarını. Neden sevindiği belli değildi.

— Şeref verdiniz Konstantin Fyodoroviç! Platon Mihayloviç, babacığım! Gözlerime inanamıyorum, benim buralara artık tek bir Tanrının kulu uğramaz diye düşünüyordum. Vebalıymışım gibi herkes kaçıyor benden. Kendilerinden borç isteyeceğimi sanıyorlar. Ah, ne kadar zor durumdayım Konstantin Fyodoroviç! Biliyorum, bütün suç bende! Neylersin, tam bir domuz gibi yaşadım! Sizi böyle bir üst başla karşıladığım için özür dilerim: Çizmelerim, gördüğünüz gibi delik. Emredin, ne ikram edeyim size?

— Lütfen birbirimizi ağırlamayı bırakalım, –dedi Kostanjoglo.– Açık konuşacağım: Buraya iş için geldik. Topraklarınızı almak isteyen Pavel İvanoviç Çiçikov'la tanıştırmak isterim sizi!

— Çok sevindim tanıştığımıza. Verin elinizi sıkayım.

Çiçikov iki elini birden uzattı.

— Bendenize ait bu güzel ve dikkate değer toprakları size gezdirmeyi çok isterim saygıdeğer Pavel İvanoviç... evet baylar, bu arada karnınız nasıl, yemek yediniz mi?

Konstanjoglo kestirip attı:

— Karnımız falan tok! Hiç uzatmadan hemen çiftliği görelim!

— O zaman buyurun!

Hlobuyev kasketini eline aldı. Konuklar şapkalarını giydiler, hep birlikte yürüyerek köyü dolaşmaya başladılar.

Hlobuyev:

— Buyurun baylar, –dedi,– benim yolsuz, çamurlu, berbat köyümü görün bakalım! Yemeğinizi yemekle aslında çok iyi etmişsiniz. İnanır mısınız Konstantin Fyodoroviç, evde tavuk bile yok, durumumun perişanlığını anlayın. Resmen bir domuz yaşamı sürüyorum!

Derin derin göğüs geçirdi, Konstantin Fyodoroviç'in katı biri olduğunu, onda acıma duyguları uyandıramayacağını anlayınca, Platonov'un koluna girdi, kolunu göğsüne bastırarak onunla yürümeye başladı. Kostanjoglo'yla Çiçikov geriden onları izliyorlardı.

Hlobuyev, Platonov'a yakınmaya başladı:

— Ah, ne kadar zor durumda olduğumu mümkün değil gözünüzde canlandıramazsınız Platon Mihalıç, mümkün değil! Para yok, yiyecek yok, giyecek yok! Biraz genç ve yalnız başıma olsaydım vız gelir tırıs giderdi bütün bunlar. Ama bütün bu yıkımlarla insan yaşlandığında, üstelik başında karısı ve beş çocuğu varken karşılaşırsa, hepten ne yapacağını şaşırıyor. İster istemez derin bir kedere gömülüyor insan.

Ölü CanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin