Kısım İki | Bölüm Sekiz

65 3 0
                                    

Son derece ilginç bir yüzü vardı Kostanjoglo'nun. Güneyli gibiydi sanki. Saçları, kaşları gür ve esmerdi, gözleri kor gibi yanıyordu. Yüzü anlam yüklüydü ve kesinlikle uykulu denebilecek bir hali yoktu. Ama sinirli, gergin bir şeyler de seçiliyordu. Hangi ulustandı acaba? Ruslar arasında başka halklarla karışmış öyle çok insan vardı ki!.. Ancak Kostanjoglo tam bir Rus ruhuna sahipti. Yine de kendisi bu köken konusuyla hiç ilgilenmiyor ve bunun yürütmekte olduğu çiftçilik işlerini hiç mi hiç etkilemeyecek bir konu olduğunu söylüyordu. Rus olduğuna emindi; zaten Rus-çadan başka dil de bilmiyordu.

— Biliyor musun, ne yapacağım Konstantin? –dedi Pla-tonov.

— Ne?

— Bütün Rusya'yı il il dolaşacağım. Bu belki can sıkıntıma iyi gelir?

— Bakarsın hem de çok iyi gelir!

— Pavel İvanoviç'le birlikte yolculuk edeceğiz.

— Harika! –dedi Kostanjoglo, sonra incelikle Çiçikov'a doğru döndü:– Nerelerden başlamayı düşünüyorsunuz?

— Doğrusunu isterseniz, –dedi Çiçikov, başını yana eğmiş, eliyle de koltuğun kolluğunu tutuyordu zarif bir şekilde,– şu anda bir başkasının isteklerini karşılamaya yönelik bir gezi yapıyorum. Yakın dostum, hayırsever insan General Betrişçev akrabalarını ziyaret etmemi rica etti benden. Tabii dostumun akrabalarını dolaşma işi var, ama öte yandan kendim için de gezdiğimi söyleyebilirim, çünkü bildiğiniz gibi basura çok iyi gelir gezip dolaşmak. Ayrıca dünyayı görmek, tüm renkleriyle insanları tanımak, nasıl söyleyeyim, canlı bir kitap ya da bilim gibi bir şeydir.

— Evet, yaşadığınız yerden başka yerleri dolaşmak fena fikir değil.

— Fena fikir değil: Ne güzel ifade ettiniz! –dedi Çiçikov.– Görmediğiniz şeyler görür, tanımadığınız insanlar tanırsınız. İki çift laf etmenin altın değerinde olduğu sizin gibi insanlar vardır. Kimileriyle konuşmak altın değerindedir, tıpkı şu anda, benim yaşamakta olduğum şu fırsatta olduğu gibi. İşte size doğru koşuyorum saygıdeğer Konstantin Fyodoroviç: Öğretin bize, yetiştirin bizi. Gerçeklere duyduğum susuzluğumu giderin! Sizin tatlı sözlerinizi bir ilaç gibi bekliyorum.

Kostanjoglo şaşırdı.

— İyi de... ne öğretebilirim ki ben size? Yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğru dürüst bir eğitim bile alamadım ben.

— Bilgeliğiniz, Konstantin Fyodoroviç, bilgeliğiniz yeter sizin! Çiftliğinizi yönetişinizdeki bilgeliğiniz, helal para kazanma konusundaki bilgeliğiniz, hayallere bile sığmayacak bir mal varlığı edinmeniz, en önemlisi de bütün bunları gerçekleştirmekle bir yurttaş olarak herkesin saygısını kazanmanız!

Kostanjoglo, Çiçikov'un yüzüne düşünceli düşünceli baktı:

— Bakın ne yapalım -dedi.– Bu gece burada kalın. Size çiftliği gezdireyim, her şeyi anlatayım, bu işte bilgelik falan olmadığını anlayacaksınız.

Ev sahibesi de kardeşine dönerek:

— Gerçekten de bugün bizde kalsanıza, –dedi.

— Benim için hava hoş, –dedi Platonov, kayıtsızlıkla.– Önemli olan, Pavel İvanoviç'in ne diyeceği.

— Bundan büyük onur duyarım, –dedi Çiçikov.– Ah şu işim olmasaydı... General Betrişçev'in yakınlarını ziyaret etme zorunluluğum... Albay Koşkarev diye birini ziyaret etmek zorundayım.

— Ama o... nasıl desem... sersemin... delinin tekidir!

— Bunu ben de duydum. Aslında benim kişisel olarak kendisiyle bir işim yok. Ama General Betrişçev, yakın dostum, büyük hayırsever... ona karşı hoş olmaz.

Ölü CanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin