6.BÖLÜM: Neden Bu Kadar İyisin?

9 1 0
                                    

Medya: bölüm şarkısı. Dinlemenizi tavsiye ederim bana da çok değerli bir arkadaşım önerdi :)

"Ne demek sen bana aşıksın? Bunca yaptığın şeyden sonra mı? Hah çok beklersin Demir Alas" çapkınca sırıtıp "bak gerçekten çekinmene gerek yok zaten bana aşık olduğunu biliyorum." Dedi. Sinirle gözlerimi gözlerine odakladım. "Bak ben kötü insanlardan hoşlanmam ve sen kötü bir insansın eğer birini seveceksem son kişi bile olamazsın" deyip kollarını belimden çektim ve ondan kurtulup koltuğa oturdum.

Dans müziğinin ardından pasta falan kesildi. Hediyeler açıldı herkese teşekkürlerimi ilettim. Sıra Demir'in hediyesindeydi ama o gitmişti o yüzden onu sonra özel olarak açmak istedim. En son babamlar gelip "Selin bu senin" dediler ve ellerindeki araba anahtarını gösterdiler "anne baba inanmıyorum" deyip sıkıca sarıldım.

"Selin kızım dur. Ehliyet alana kadar bu anahtar bizde kalıyor" annemin uyarısına kafamı salladım. Çok mutlu olmuştum çünkü uzun süredir bir araba istiyordum.  Ama şuan kullanamayacak olmam hiç hoş değil.

Tüm misafirler çıktıktan sonra Eda'ya burda kalması için baskı uyguladım. Annesinden izin aldıktan sonra benim odama yöneldik. Pijamalarımı giyip Eda'ya da kendi pijamalarımdan verdim. Tekrar bana sarılıp "doğum günün kutlu olsun kardeşim" dedikten sonra biraz konuştuk. "Sende bugün Mert'le iyi dans ettin"

"Aman sadece bir dans o kadar. Ayrıca bakıyorum Demir'le danslar falan hayırdır" deyip göz kırptı. "Eda! Saçmalama istersen bunca şeyden sonra mı? hayır!" Dediğimde kafasıyla onayladı. Biraz daha takılıp ikimizde uyumak için yatağa girdik Eda ayak ucumda bense hiç rahatımı bozmadan yatağımın başında yatacaktım. Mis.

Sabah Eda'nın bağırmalarıyla uyanmıştım. "Ya Selin ayağını yüzümden çek!" Uyku mahmuru bir şekilde "kızım bağırıp durma başımda ya" deyip yastığıma sarılıp uyumaya devam ettim. "Yok yok bana rahat yok burda ama sana sorarım ben Selin" deyip yataktan kalktı. Beni dürtükleyip kaldırmaya çalışsa da "Eda dün çok yoruldum ve benim uyumam lazım ya yat zıbar ya da kahvaltı falan yap"  deyip yastığı kafama kapattım.

Dürtüklemeyi bırakmadı ve uzun bir çalışma sonunda yataktan kaldırmayı başardı. Söylene söylene banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Odaya geri döndüğümde Eda yoktu kahvaltıya inmiştir diye düşünüp mutfağa ilerledim.
Mutfakta annesiyle konuşuyordu.

"Efendim."

"Anne ne?"

"Tamam tamam geliyorum"

Hızla telefonu kapatınca neler olduğunu anlamak için "Eda noluyor? annenlere bir şey mi oldu?" Dedim. "Ya kardeşim evde tekmiş annemler amcamlara gitmiş şuanda telefonunu açmıyormuş ben eve gidiyorum bugün okula gelemeyeceğim" dediğinde endişeliydi. "Tamam canım babamla bizde gelelim seni bırakalım ordan babam beni okula bırakır" kafasını tamam anlamında salladığında hızla yukarı çıkıp okul formalarımı giyindim.

Aşağı inip Eda'ya baktığımda ne ara olduğunu bile bilmeden üstünü değiştirdiğini fark ettim. Babama haber verip arabayı ayarlamasını istedim çıktığımızda araba zaten önümüzde olduğundan direkt bindik. "Sende benim yüzümden okula erkenden gideceksin keşke yürüseydim" dediğinde yalandan kızıp "manyak mısın?" Diye cevabını bildiğim bir soru sordum  sordum.

Hiçbir şey demeden tırnaklarını kemirmeye başladı. Evlerinin önünde durunca onunla birlikte bende eve baktım. Evde Eda'nın kardeşi Ali'yi ararken koltuğun üstünde uyurken bulduk. Eda bir "oh" dedi. Bende "evde kalacağına emin misin?" Dedim kafasını sallayıp Ali'nin yanına oturdu. Onu kocaman öpüp evden çıktım. Babam kapıda bekliyordu. Arabaya bindiğimde de soru yağmuruna tuttu beni.

Hepsini cevaplarken gına geldim. Okula geldiğimizde babamı öpüp arabadan indim. Kimse yoktu direkt sınıfa girdim. Demir vardı ama sadece o vardı. Sessizce sırama oturup çapraz bakışlarla onu süzüyordum. Nedenini sormayın bende bilmiyorum. Gözüm eline takıldığında elinin kan içinde olduğunu görüp yerimden hızla kalktım.

"Demir... Elin" deyip elimi eline götürdüm. Elini hızla çekip "sana ne?" Dediğinde inatla elini elime aldım. "Bekle geliyorum" deyip sınıftan çıktım revirden ilk yardım kitini istedim. Verdiklerinde ne kadar hızlı olabilirsem o kadar hızlı sınıfa çıktım. Demir'in elini tekrar elime alıp bildiğim kadarıyla yarasını temizleyip sarmaya çalıştım. Dikkatlice yarasını temizlerken "neden yardım ediyorsun?" Dediğinde ona bakmadan "çünkü canım öyle istiyor" dedim.

"Sana o kadar kötülük yaptım çok safsın." Gözlerimi devirip yarasını temizlemeye devam ettim. "Neden bu kadar iyisin?" Yarasına hafifçe bastırıp susmasını işaret ettim. "Ben sana neden bu kadar kötüsün diyor muyum?" Deyip yarasını temizlemeyi bitirdim.

Demir'den

Yaramı temizlemeyi bitirip sargı bezini eline aldı. Anlamıyorum onu çok saf bir kız ve bunu iyi bir şey sanıyor. "Bu kadar iyi olmak iyi değil" dedim soğuk bir sesle. "Bu kadar kötü olmak da iyi değil" dedi son sargılarını sararken "gerçekten sana yaptığım onca şeyden sonra bana hala yardım ediyorsan bana aşıksındır" deyip çapkın bir gülüş sundum.

Gözlerini devirip sargıyı bitirdi sonra bana döndü bir şey söylemedi ama eli elimdeydi. Birden kapı açılınca bizimkilerin geldiğini görüp elini elimden çekti. "Vaay Demir hayırlı işler kardeşim" Mert'e öldürücü bakışlar atarken Selin ilk yardım kitini toplayıp yanımdan kalkıp çıktı.

Selin'den

Mert geldiğinde Demir'le el ele olduğumuzdan yanlış anlamıştı ve ben hemen kızarmıştım. Hızla elimi çekip yardım kitini topladım ve revire koydum. Ordan kantine inip bir şeyler atıştırdım.
Kuzey yanıma gelince birlikte sohbet ederken Demir ve arkadaşlarını buraya gelirken gördüm Savaş yine bağırıyordu. "Hadi herkes dağılsın hadi hadi!" Dediğinde Kuzey'le kalktık ama Demir'in sesini duydum. "Selin sen kalıyorsun." Dedi Savaş'a göre sakin bir ses tonuyla.

Omuz silkip Kuzey'e kafamla çıkışı gösterdim. Yürürken bir elin kolumu tutmasıyla tutan elin sahibine baktım. Savaş elimi tutuyor Demir oturmuş bizi izliyor. "Selin. Lütfen burda kal." Dediğinde Kuzey'de diğer elimi tutup "kalmıyor" dedi. Savaş'la Kuzey arasında bir kavga olmasını istemediğimden Kuzey'i kafamla onaylayıp burda kalacağımı anlattım.

Kuzey "O zaman bende burdayım Selin" dediğinde Savaş beni kendi arkasına alıp "duymuyor musun kardeşim gitsene işine" dedi. Aslında kötü insanlar olmasaydı böyle arkadaşlarım kardeşlerim olsun isterdim. Birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar ve bu çok güzel bir şey ama... Aman ya ne diyorum ben?

Savaş Kuzey'i çıkışa doğru iterken bende ortada kaldım. Demir eliyle karşısını işaret edince korkarak karşısına oturdum. Hiçbir şey yapmadı, hiçbir şey söylemedi. Sadece oturduk ben kollarımı masanın üstünde birleştirip yere bakıyordum o ise, aslında onun nereye baktığını bilmiyorum. Ona bakmıyorum çünkü.

Birden buz gibi bir suyu vücudumda hissetmemle ilkilerek ayağa kalktım. Başımı dikleştirip etrafa baktığımda Demir'in elindeki su şişesinin boş olduğunu gördüm. Gözümü onun gözüne dikip nefret, öfke ve diğer berbat duygularla gözlerinin içine baktım. Gülüyordu en çokta bu sıkıntıydı yaptıkları hoşuna gidiyordu. Şişeyi masaya bırakıp çıkışa gittiler şişeyi alıp Demir'e doğru fırlattım. Gitti mi bilmiyorum oraya bakmıyorum.

Kızlar soyunma odasında gri krop altına da gri eşofman takımımı giyip çantamı alıp çıktım. Eda'nın yanına gitmeyi planlıyorum daha fazla okulda kalmak istemiyorum. Eda'ların evine geldiğimde Eda açtığı gibi sabahtan beri tuttuğum gözyaşlarımı sonunda bıraktım. Gözyaşlarım firar ederken Eda sıkıca bana sarılıp içeri çekti kapıyı kapatıp koltuğa oturttu. "Ah canım arkadaşım nedir senin bu Demir hayvanından çektiğin" dedi.

Nedir benim bu Demir hayvanından çektiğim...

SADECE EĞLENİYORUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin