2.BÖLÜM: Ben Ne Dersem O Olur!

14 4 1
                                    

Öğle arasında yemekhaneye inip kendime yemek aldım ve Eda'yla boş bir yere oturup yemek yemeye başladık. Merdivenlerden yine Demirlerin sesi duyuldu. Ama tek değillerdi hepsinin, yani zaten dört kişiler, yanında birer kız vardı. "Hadi herkes dağılsın sınıflarınıza girin işimiz var hadi hadi" diye bağırdı bugünkü siyah saçlı çocuk.

"Bak bu Barış genelde böyle dağıtma işlerini o yapar ama ara sıra diğerlerinden de duyabilirsin bu arada kalkmamız lazım. Gidin diyorsa gitmemiz gerekir. Hadi" bir Eda'ya bir onlara bakıp "hayır kalkmıyorum korkak olmaya gerek yok. Onlar  bu okulun sahibi değiller" dedim. Kafasını üzgünce salladı. "Sen bilirsin ama başın belaya girecek Selin. Yapma" kafamı olumsuz anlamda salladım.

Şimdi gösterecekler sana 'korkmaya gerek yok' u.

İç sesime aldırmadan yemek yemeye devam ettim. Demir, tayfası ve yanlarındaki kızlar masaya toplanmıştı. "Kızım işimiz var diyoruz anlamıyor musun laftan?" Demir'in sesini duydum ama takmadan yemek yemeye devam ettim. Bu onu sinirlendirmişti hissediyordum. "Demek dinlemiyorsun peki" dediği anda güçlü elini alıp kafamı yediğim çorbanın içine bandırdı.

Çorba hala çok sıcaktı neyse ki aşırı yakıcı değildi. Ama canım çok yanmıştı. Kafamı kaldırdığında "Manyak mı..." Cümlemi tamamlayamadan kafamı geri çorbanın içinde bulmuştum. "Bak güzelim. Normalde biz bu kadar klasik davranmayız ama sen en olmayacak zamanda geldin bulaştın şimdi uslu bir kız ol ve yallah. Burda ben ne dersem o olur" ardından kafamı çorbadan çıkardı. Ve elini de çekti. Hızla yemekhaneden çıkıp kızlar soyunma odasına girdim. Neyse ki saçım batmamıştı.

Yüzümü güzelce temizleyip soyunma odasındaki koltuğa oturmuş ne yapacağımı düşünüyordum. "Cidden bir insanın kafasını neden çorbaya batırırsın?" Hızla nefes vererek "bunu yapmak için psikopat olman falan lazım. Sadist manyak" kendi kendime söylenmeye devam ettim. Sinirimi bir türlü atamıyordum. Ne yapacağım ben bunlarla?

Aniden kapının açılmasıyla gelenin Eda olduğunu anlayıp gözlerimi devirdim. "Ya Selin özür dilerim yapma böyle lütfen" deyince ne olduğunu anlatmamı bile istememişti. Biliyordu çünkü. "Kafamı..." Lafımı böldü "çorbanın içine batırdılar. Yapacakları en masum şeydir o" deyince şaşırmıştım. Ne yapıyorlar?

"Peki neden?" Buruk bir gülümsemeyle "eğlenmek için." Şaşkınlığım iki katına çıkarken kapı bir kez daha açıldığında Eda ve ben korkuyla kapıya bakıyorduk. Gelen onlardı. "Eda çık" Demir'in sert çıkan sesi beni daha da çok korkutmuştu. Eda çıkmadı. "Eda. Defol" bağırmamıştı ama sesi daha sinirli çıkıyordu. Eda bana baktığında onaylarcasına başımı salladım.

Onunda benim yüzümden başı yansın istemiyordum. Yavaşça kalkıp çıktı. Demir bir kez daha emir verdi. "Siz de" deyince ben ve diğerleri şaşkınca ona baktık. "Abi ne oluyor?" Demir onlara dönüp "lan oğlum delirtmeyin adamı çıkın diyorsam çıkın" kafalarını sakladıklarında hepsi birden çıktı. Demir bana doğru adımladığında oturduğum yerden kalkmamıştım.

İyice gelip iki yanıma elini koydu oturuduğum yerden destek alarak hızla yaklaştı. Gözlerimi sıkıca kapatıp kafamı yana çevirdiğimde kulağıma kahkası dolmuştu. "Cidden seni öpeceğimi falan mı düşündün?" Dediğinde geri çekilmişti. İçim rahatlamıştı. "Hadi kalk bakalım" olduğum yerden kımıldamamıştım. "Kulaklarında bir problem yok dimi?" Gözlerimi devirip "yok. Ama senin görmende var gibi" dedim.

Sinirini sıktığı dişlerini belli eden elmacık kemiğinden anlamıştım. Hiçbir şey demeden dışarıya kafasını uzatıp bir şeyler söyledi. Sonra geri kapattı. Aradan yaklaşık bir on beş dakika kadar geçtiğinde Barış ve adını bilmediğim diğer çocuklar ellerinde sandalye ve bir halatla geldiğinde korkuyla ayağa kalktım. Elinde halat olan çocuk halatı Barış'a verip beni kollarımdan tuttu. Hızla bir çığlık attığımda ağzımı kapattı.

Sandalyeyi önüme getirip beni oturttular. Elini ağzıma koyan çocuğun elini ısırıp tekrar bir çığlık attım. "İmdaat" dememle  Demir'in sesi kulaklarımı doldurmaya başladı. "Mert oğlum düzgün kapasana şunun ağzını" demek beni tutanın adı buydu. Mert. Sinirle ağzımı kapadı ve "Abi elimi ısırdı." Demir'in kafasını salladığını gördüm. Sandalyenin arkasına ellerimi bağladılar. Sonra da ön bacaklarına ayaklarımı bağladılar.

Ne kadar çırpınsam da dört kişiye yetemiyordum. Mert'in ağzımı açmasıyla Demir'in ağzıma elini koyup önüme eğilmesi bir oldu. "Şimdi ağzını kısa bir süreliğine açacağım ses çıkarırsan seni fena yaparım" kafamı çaresizce, korkuyla ve mecburiyetten salladığımda elini yavaşça çekti. "Şimdi bir süreliğine seni burada misafir yapacağız ee sonuçta yaptıklarının bir cezası olmalı. Bir daha ben dediğimde o yerden çık tamam mı? yoksa daha fazla ceza yersin"

Nefretle gözlerinin içine bakarken "Sinan bant" dedi. Sinan pek karışmıyordu işlerine. Bana üzülerek bakıyordu. Bu işleri yapmak istemiyordu sanki ama onlar için katlanıyor gibiydi. Ama sonuç olarak o da onlardandı. Hepsinden nefret ediyorum. Ağzımı bantladıklarında hepsinin gülerek çıktığını duydum. Ne telefonuma ulaşabiliyordum ne kımıldayabiliyordum. Onlar gittiğinde nedensizce gözlerim dolmuştu.

Şuan deli gibi ağlıyorum. Kimse gelemiyordu. Doğru gittiklerinde kapıyı kilitlemişlerdi. Bir ders geçtikten sonra Eda'nın sesini kapının ardından duydum. "Selin orada mısın? Nereye koydular seni pislikler? Selin oradaysan ses ver!" Ağzımdaki bantla ne kadar oluyorsa bağırmaya çalıştım. Anlamsızca "BURDAYIM!" gibisinden bir ses çıktı ağzımdan. "Selin o sen misin?"

Artık tamamen ağlıyordum. Birden Eda'nın sesi korku dolu çıktı. "Selin. Demirler geliyor. Beni buraya sokmazlar. Çok özür dilerim kuzum. Bırak kolumu pislik herif" gelmişlerdi işte. Eda bir süre daha bırakması için onlara bağırdığında tüm sesler gitmişti. Neden ya? Kafamı arkaya itip ağlamamı durdurmaya çalıştım.

Demir'den

Çıkış zili çaldığı anda aşağı inip soyunma odasından çıkartmam gereken Selin'in yanına gittim. Normalde biraz daha kalırdı ama neyse. indiğimde gözlerinin kızardığını farketmek o kadar da zor değildi. Cidden bu kadar ağlamış mıydı?

Ellerini çözüp ayaklarına geçtiğim sırada beni itip kendi çözmüştü. Ukala. Ağzından bandı çıkarttığım an yanımdan öylece geçip gitmişti. Kızım sana yediğin cezalar yetmiyor mu ya? Yarın görüşeceğiz nasıl olsa!

SADECE EĞLENİYORUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin