18. Bölüm "1 Yıl"

14.6K 1.2K 707
                                    

"Efendim?"

"Baekhyun hangi cehennemdesin?!"

"Cehennem mi? Burası çok güzel Sehunnie! Bay bay!"

"Hayır Baek! Baek-"

"Yenile, Joe." Bar tezgahıyla birleşmiş vücudumu zorlukla kaldırıp bardağı karşıdaki uzun boylu adama ittim telefonu cebime sokar sokmaz.

"Emin misin?"

Kafamı aniden kaldırıp adamın yadırgama dolu gözlerine diktim baygın bakışlarımı. "Emin değilmiş gibi bi halim mi var?"

"Her sabah seni burdan temizlemek zorunda kalan benim Baekhyun. Geride bıraktıklarını da."

"Hadi ama." Sırıtarak bardağı elinde kuşkuyla çeviren adama baktım. "Aylar önce bıraktım kusmayı hyung. "

"Bu son." Şişedeki son damlaları da bardağa boşaltıp yavaşça önüme kaydırdı. "İki saatte iki şişe yuvarladın. Senin yüzünden depoya daha sık gitmeye başladım."

Bana uzatılan şeffaf sıvıya parıldayan gözlerle bakıp dudaklarıma götürürken gözlerinin içine baktım. "Bi buçuk. Önceki şişe yarımdı."

Elindeki şişeyle uğraşırken konuyu değiştirdi her zaman yaptığı gibi. "Burdaki en bebek yüzlü müşterisin Baek. Neden burda olduğunu en çok merak ettiğim kişisin yani." Yanıma bir yerlere oturan müşteriyi fark edip istediği içkiyi verdikten sonra tekrar bana döndü.

"Ve dilin hala çözülmüyor."

"Dün içtiğimin adı neydi? Bana ondan ver. Bu sidik tadı vermeye başladı."

"Peki dostum. Vazgeçiyorum." Yenik bir gülümsemeyle bana bakarak tezgahı silmeye başladı.

Boğazımı yakan buzlu içkiyi yudum yudum içerken bulanıklaşan zihnimi toparlamaya çalışıyordum. Günlerden ne olduğunu unutmuştum yine ve yurda sabahın ilk ışıklarıyla gidecektim anlaşılan. Ona yakın herkesle olduğum gibi resepsiyondaki adamla da yakın arkadaş olmuştum. Giriş çıkışlarımı o idare ediyordu.

Joe'ya iki parmağımla son bir selam çakıp sendeleyerek barın yan kısmındaki bordo deri koltuklara attım kendimi. Dört tarafı koltuklarla çevrili mermer sehpaya boş bardağı bırakıp karşımda yiyişen çiftleri izlemeye başladım.

"Çok tatlı!" Kendi kendime sırıtıp mırıldanıyordum. Yaklaşan görevliyi yanıma çağırıp bardağımı işaret ettim.

"Viski."

Yenilenen bardağımla beraber yanımdaki boş yere kısa kırmızı bir elbise de gelmişti. Elbette içinde bir kızla.

"Sıkıldın mı?" Kız fısıldarken burnunu kulağıma sürttüğü anda bundan hoşlandığımı hissetmiştim.

"Sen çok sıkılmış gibisin." İçkiden bir yudum alıp yüzümü ona çevirdim.

Elimdeki bardağı alıp sehpaya bıraktıktan sonra ellerini tişörtümün yakasına götürdü. "Fazlasıyla." Boynumdan yavaşça yukarı tırmanan elleri gülümseyerek izliyordum.

"Gidip yaşıtların gibi örgü ör." Kendimi yavaşça geri çekip sehpadaki bardağı geri aldım.

"Gerizekalı." Kız son kez içini döktükten sonra asık suratla kalkıp insan kalabalığına karışırken arkasından sırıtarak izliyordum. Her zaman yaptığım gibi.

Viski bu geceki son içkim olacak gibiydi. Midemin tamamen dolduğunu hissediyordum. Bardağı içindeki buzlarla beraber sehpaya bırakıp yeniden karşıdaki çifte döndüm yüzümü. Erkek fazlasıyla kendinden geçmiş, ayağa kalkıp kızı lobilerin olduğu kırmızı koridora sürüklemeye başlamıştı. Dubstep müzik sesi arkalarından tuttuğum alkışı bastırsa da zaferlerini kutlamamı engellemiyordu.

Channie SaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin