30 | WAR

912 93 106
                                    

Noah Schnapp

''Onun için endişeleniyorum.'' diye mırıldandım. ''Artık, yanımıza bile gelmiyor.''

Caleb, başını salladı. ''Millie'nin hislerini öğrendiğinden beri iyi
değil. Onunla konuşmalıyız.''

Finn'den bahsediyorduk. O gerçekten iyi değildi ve sebebini anlayıp ona yardımcı olmak istiyorduk. Her ne olursa olsun yanındaydık. Millie de nasılsa, Finn'de de öyle. Ama birkaç sorun vardı. Finn, okula gelmiyordu.

Geldiği zamanlar ise bize bakmadan gidiyordu. Sebebini anlayışla karşılıyordum; Millie o zaman
hep yanımızda olduğundan bu
onun gelmesine engel oluyordu.

''Bugün okula gelir mi acaba?'' diye sordu Gaten. ''Gelmezse eğer bu
sefer evine gidelim erkek erkeğe konuşalım. En iyi çözüm bu sanki.''

Caleb ile aynı anda başımızı sallayıp Gaten'ı onayladık. O sırada arkamda bana dolanan kollar ile o kişinin kim olduğunu anlamak zor değildi. Millie neşeli bir hâlde, ''Selam!'' dedi ve o an Caleb ve Gaten'le bakışıp biraz önceki konuyu rafa kaldırdık.

''Selam!'' dedi Caleb, o sırada Millie de boş bir sandalyeye oturmuştu. Her ne kadar mutlu görünse de içten içe kendini yediğini biliyordum. Biz ne olursa olsun 1 kişi eksiktik. Finn her zamanki gibi bu masaya oturmadıkça biz her daim eksik olacaktık. Bunu bu masadaki herkes biliyordu.

''Okuldan sonra bir şeyler yapalım
mı?'' diye sordu Millie. ''Hava çok
soğuk ama sahil iyi gidebilir belki.''

Gözlerimi büyüttüm ve Gaten'la
Caleb'a baktım, bir şeyler
söylemelerini ima edercesine.
Yalan söylemekte berbattım ve
bu yüzden, asla yalan söylemek
gibi durumlara kendimi sokmazdım.

''Benim kedim öldü.'' dedi Gaten.

''Benimde.'' diye onayladı Caleb onu
hızla. Tanrım, yalan söylemekte
berbat olan bir tek ben değildim
sanırım.

''Aynen, onları gömeceğiz.'' diye mırıldandım bende. Millie
kaşlarını çattı, bende olsam
inanmazdım ki o da inanmışa benzemiyordu. ''Pekâlâ, o hâlde
bende geleyim.'' dediğinde aptal
olduğundan emin olduğum Gaten
ve Caleb'a döndürdüm bakışlarımı.

''Üzgünüm Mill kedim seni çok
severdi, fakat, erkek erkeğe
tören yapmaya karar verdik.
Kişisel bir şey değil.'' dedi Gaten.

Caleb boğazını temizledi. ''Evet yani kedilerimizi aynı yerde erkek erkeğe gömeceğiz.''

Millie inanmışa benzemiyordu ama başını salladı. ''Peki. Başka zaman yaparız o hâlde.''

Derin bir nefes verdim. Kendimi bu kadar kastığımı daha önce hiç hatırlamıyordum.

---

''Ya evde değilse?'' Gaten'a bakıp 'bilmiyorum' dercesine omuz
silktim.

''Bunu öğrenmenin tek bir yolu
var. Çal kapıyı.'' diye mantıklı
davrandı Caleb. Ardandan biz
ona boş boş bakarken bir hamle yapmadığımızı fark edince kapıya uzandı ve gözlerini devirdi. ''Bugün beyniniz nerenize kaçtı, bilmiyorum.''

Tam ona cevap vermek için ağzımı araladığım sırada kapı açıldı ve karşımızda Finn belirdi. Tanrım. Gerçekten çökmüştü. Mor göz
halkaları ve bembeyaz yüzüyle
tam bir ölüye benzetmiştim onu.

''Edward Cullen olmuşsun, kanka.''
dedi Gaten. ''Kıvırcık versiyonu.''

Gözlerimi devirdim. ''Selam dostum,
biz senin için endişelendik.'' diye mırıldandı Caleb. Finn, tebessüm
ederek kapıyı ardına kadar araladı.

''Geçin.''

Biz önden ilerlerken Finn ise arkadan takip ediyordu. ''Salona geçebilirsiniz, evde kimse yok.'' diye mırıldandı. Onu dinleyip salondaki tekli koltukların en rahatı olduğuna karar kıldığım krem rengindeki koltuğa adımladım. Gaten
ise, 3'lü koltukta uzanmıştı. Gözlerimi devirdim. Finn de tekli koltuğa oturup
gözlerini üçümüzde gezdirdi.

''Nasılsın Finn?'' diye sordum endişeli gözlerimi ona çevirirken.

Omuz silkti. ''İyiyim, sanırım.''

Başımı salladım. Caleb, ''Neden hiç yanımıza gelmiyorsun? Millie var
diye mi?'' diye sorduğunda Caleb'a şaşkınca baktım. Tanrım! Beyinsiz!

Finn donakaldı. Bir şeyler düşünüyor gibi görülüyordu. Caleb'la göz göze geldiğimizde, ''Amacın ne?'' diyerek dudaklarımı oynattım. O ise rahatça
'o iş bende' dercesine göz kırptığında derin bir nefes aldım.

''Neyse.'' dedi Caleb. ''Sadece Millie
yeni sevgilisiyle çok mutlu. Ve eğer hislerinden dolayı yanımıza gelmiyorsan rahat ol. O sadece her
kız gibi senden kısa süreli hoşlanmış.''

Aman Tanrım!

Caleb ne bok yiyordu!

Finn, sarsılmış bir ifadeyle Caleb'a
baktı. ''S-Sevgilisi mi?'' Sesi çatallı çıkmaya başlamıştı. Caleb ise yine
çok rahat bir ifadeyla başını salladı.

Tepkisini ölçüyor gibiydi.

''Evet. Merak etme yani. O seni abisi
gibi görüyor.''

Finn gözlerini halıya çevirdi. Şoka uğramış gibi duruyordu. Gözlerini kaldırmadan, ''Abisi gibi.'' diye kırık
bir edayla mırıldandı. ''A-Abisi g-gibi.''

O an dank etti;

Finn, Millie'yi seviyordu.

Caleb istediğini almış gibi gülümsedi
ve, ''İşte ne güzel Finn. Artık yine
eskisi gibi olacağız.'' dediğinde Finn
ayağa kalktı, öfkelenmişe benziyordu.

''Eskisi gibi asla olamayız.'' dedi hızlı
bir şekilde. ''Olamayız Caleb. Onca şeyden sonra olamayız!''

Ardından koltuğun köşesindeki
yastığı kaldırdı ve bir kız ceketi
çıkardı. ''Bu onun, onun kokusu
var bu cekette.''

Şaşkınlıkla ağzımı araladığımda dolu gözlerini bana çevirdi. Dengesizdi hareketleri. Duygularıyla savaşıyordu. Karar veremiyordu ve bunun için savaşıyordu. ''Parkta uyukalmıştım,
o örttmüş üzerime. O yapmış. Abisi olarak gördüğü için miydi yani? Sırf
abisi gibi olduğum için mi, Noah, ha?''

Başını salladı. ''Beni o bu hâle getirdi
ve şimdi o hisleri bitmiş mi?''

Elindeki ceketi yere fırlattı. ''Beni kendine bağladıktan sonra hisleri
tükenmiş mi?''

Yere çöktü ve ağlamaya başladı. ''Ben çok kötüyüm. Çok kötüyüm.'' Bende onun gibi diz çöküp kollarımı ona doladım, ardından Caleb ve Gaten da aynısını yaptılar. ''Dostum. Yalan söyledim. Millie sana deliler gibi
âşık. Duydun mu? Yemin ederim
seni seviyor. Yemin ederim.'' diye
mırıldandı Caleb. Finn ise daha da ağladı. İçindeki tüm kötülüklerinden arınmak istercesine ağladı.

Ve o an, Finn'in içindeki savaş
bitmişti.

Kazanan; sevgiydi.

---

Umarım beğenirsiniz :)

sky ' fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin