Keyifli okumalar!
Ruhuyla tanışan Lily için günler her zamankinden daha yoğun geçmeye başlamıştı. Ufukta bir savaş vardı ve bu savaş, doğanın bir ayaklanması sayılacak ve iki taraf için de ağır bir mücadele gerektirecekti.
Lily korkuyordu. Hâlâ her şeye yabancıydı ve maruz kaldığı bilgi bombardımanı bu olaylara alışabilmesine ne yazık ki yardımcı olmuyordu.
Her gün yeni bir şey -hatta bazen birkaç şey- öğreniyor, öğrendiği bilgileri hemen uygulaması gerekiyordu. Dövüş sanatlarından meditasyona, doğada hayatta kalma kurallarından antik kabilelerin tarihine kadar pek çok şey öğrenmeye başlamıştı. Normal bir ruha sahip olsaydı bunların hepsini öğrenmesi gerekmeyecekti fakat Lily'nin ruhu normal olmaktan çok uzaktı.
Lily sabahın erken saatlerinde uyanmış, aynanın karşısında düşünceli bir şekilde dururken işte bunları düşünüyordu. Yakında ilk görevine çıkacak ve öğrendiklerini uygulamaya başlayacaktı. Yalnız olmayacağı için içi bir nebze de olsa rahattı fakat başına gelebilecek olası belalar gözünü korkutuyordu. Üstelik sadece kendisi değil, başka hayvan ruhu sahipleri de zarar görecekti.
Bunun olmaması için dua etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.
Usta Lee'nin ormanda bahsettiği takım kurulmaya başlanmıştı ama Lily şu an sadece Tyron ve Max'in takımda olduğunu biliyordu. Bugün geri kalan üyelerle tanışacaktı. Heyecan içinde hazırlandıktan sonra kahvaltı için odasından ayrıldı.
Kahvaltı salonu bugün her zamanki gibi kalabalık değildi. Salonun ortasında bulunan bahçedeki uzun boylu ağaçların üzerinde birkaç maymun ruhu ve koala ruhu kahvaltılarını yapıyorlardı.
Lily hâlâ şaşkınlıkla karşıladığı bu görüntüye gülümseyerek baktı ve Max ile Riley'nin oturduğu masaya doğru ilerledi. Masada bugün ek olarak Tyron da bulunuyordu.
"Günaydın!" diye selam verdiğinde üç baş da ona döndü. Riley uykusuz, Max heyecanlı, Tyron ise gülümseyerek bakıyordu.
"Sana da günaydın, sarışın. Seni böyle mutlu görmek ne güzel." diye karşılık verdi Tyron. Max ise Tyron'a ekşi bir şey yemiş gibi bakmıştı. Tyron'ın ona tavşancık demesine hâlâ takılıyor olmalıydı.
Lily yüzündeki gülümsemeyle Tyron'ın yanına oturduğunda Max bakışlarını ona doğru çevirdi. "Bugün ekip üyeleri açıklanacak. Herkes Beyaz Kaplan'ın yanında savaşmak için can atıyor ama tabii ki çok fazla kişi olmayacak. Bence seni koruyabilecek hayvan ruhları büyük ve güçlü olmalılar. Senin şanına yakışır şekilde."
Lily eline aldığı çay fincanından bir yudum alırken kendisini Max kadar heyecanlı hissetmiyordu. Belki de yakın bir gelecekte bazılarını feda etmek zorunda kalacaklardı ve bu durum onu yeni kişilerle tanışma hevesinden alıkoyuyordu.
Bir şey söylemeden hafifçe gülümsediğinde Tyron konuşmaya başlamıştı. "Tam da basit bir düşüncenin ürünü olabilecek sözler. Büyük ve güçlü hayvanlar her zaman faydalı olamazlar. Bazen en önemli görevleri sadece küçük bir sivrisinek ruhu halledebilir. Bunu bildiğini sanıyordum. Ayrıca," diye devam etti. "Senin ruhun da pek büyük ve güçlü sayılmaz ama takımdasın, değil mi?" dediğinde Max'in yüzü öfkeyle kasılmaya başladı.
Lily ikisinin arasındaki bu gerilime bir türlü anlam veremiyordu. Tek konu Tyron'ın Max'i ormanda küçük düşürmüş olması mıydı yoksa aralarında daha farklı bir gerilim mi vardı, bilemiyordu.
"Sizin neyiniz var? İki inatçı keçi gibi birbirinize anlamsızca boynuz vuruyorsunuz." dedi Riley. Yüzündeki bıkkınlık bu iki kavgacının hareketlerinden duyduğu rahatsızlığı yansıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşi Ruh
FantasyHer insanın içinde bir hayvan yaşar... Çok çok eski zamanlarda, insan ormandan henüz ayrılmamışken orman, hayvanların ruhlarını insanların ruhlarına bağladı. Bu bağ o kadar güçlüydü ki kontrol edilemeyerek büyük bir yıkıma yol açtı. Bu büyük yıkımd...