Herkese merhaba!
Nasılsınız? Ben burada olduğum ve bu hikayeyi yazdığım için çok mutluyum.Umarım olayların gidişatı sizi sıkmıyordur. Şimdilik kitaba ısınma aşamasında olduğumuz için olabildiğince açık bir şekilde yazmaya çalışıyorum. Bu yüzden belki sıkıcı gelebilir.
Ama ilerleyen bölümlerde ortam kızışacak 😈
Keyifli okumalar!
🐰
Yumuşak yastığına sarılmış uyanmamak için direnen Lily, göz kapaklarına sızmaya çalışan gün ışığını reddederek arkasını döndü. Çok üzülmüş ve çok yorulmuştu, bu yüzden iyi bir uykuya ihtiyacı vardı.
Uykunun kollarına tekrar atılmak üzereyken duyduğu çarpma sesiyle kaşlarını çattı. Uyku hâlâ bilincine baskı kurduğundan gözlerini kapalı tutmaya devam etse de çarpma sesleri bir türlü kesilmemişti.
Lily tek gözünü aralayarak ofladığında bir an uyandığı yeri yabancılasa da sabaha karşı Bay Lee'nin onu Kabile'ye getirdiğini hatırlayarak rahatladı. Burası artık onun yeni eviydi fakat sadece onun değildi.
"Ah!"
Duyduğu acı dolu inleme sesiyle diğer gözünü de açan Lily, yavaşça yataktan doğruldu. Başındaki ağrı ve göğsündeki baskı hafiflemişti neyseki.
Yatmadan önce ona verilen odasında bulduğu sarı terlikleri giyerek yataktan kalktı. Gelen inleme ve çarpma sesleri hâlâ devam ediyordu ve bu durum Lily'nin merakını cezbetmişti.
Kapısını aralayarak koridora göz attı. Onunla birlikte koridora adım atan başka bir kızla karşılaştığında meraklı bakışlarını kıza çevirdi. Sert mizacı olan birine benziyordu. Yirmili yaşların başında görünüyordu. Kestane rengi saçları omuzlarına düşerken yer yer dağılmış olması, onun da yeni uyandığını gösteriyordu. Kaşları çatılmıştı.
Kız da ona inceleyen bakışlarla baktıktan sonra kaşları normale döndü ve hafifçe gülümsedi. "Sen yeni kız olmalısın. Bir süredir seni bekliyorduk. Dün gece mi geldin?"
Lily şaşkınlıkla baksa da ifadesini hemen toparladı. Demek buraya geleceğinden onun dışında herkesin haberi vardı. "Ah...şey, evet. Sabaha doğru geldim."
Karşısındaki kızın gülümsemesi büyüdü. "Eh, hoşgeldin öyleyse. Gerçi bu gürültüyle pek de hoş gelmiş hissetmiyorsundur. Ben Riley ve sen de..."
"Lily."
Lily adını söylediğinde önünde durdukları kapının arkasından bir küfür duyuldu. Lily yüzünü buruşturarak "Burada neler oluyor peki?" diye sorduğunda Riley güldü.
"Max ruhuyla iletişim kurmaya çalışıyor ama anlaşılan pek başarılı olamıyor."
"Onun ruhu hangi hayvan? Bu kadar acı dolu ses çıkardığına göre büyük ve vahşi bir şey olmalı."
Riley gözlerinde oluşan parıltıyla cevap verdi. "Tavşan."
Lily yanlış duyduğunu sanarak kaşlarını çattı. "Tavşan mı?"
"Evet. Küçük, pofuduk ve zararsız bir tavşan onun ruhu."
Lily kaşlarını havaya kaldırdığında kapı aniden açıldı. Lily gördüğü görüntü karşısında şaşkınlığa uğrarken kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı.
Kendisinden bir ya da iki yaş küçük olan bir çocuk, yüzüne yapışmış tavşanı yüzünden koparmaya çalışıyordu. Tavşan o kadar pofuduk görünüyordu ki birazcık uzaktan bakan biri, bu sahnenin bir çocuk ve tavşanı arasındaki sevgiyi gösterdiğini sanabilirdi. Tabii arka fonda duyulan küfürler olmadığı takdirde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vahşi Ruh
FantasyHer insanın içinde bir hayvan yaşar... Çok çok eski zamanlarda, insan ormandan henüz ayrılmamışken orman, hayvanların ruhlarını insanların ruhlarına bağladı. Bu bağ o kadar güçlüydü ki kontrol edilemeyerek büyük bir yıkıma yol açtı. Bu büyük yıkımd...