Çatıdan yola bakıyordum. Aradığım hareket artık vardı fakat bir sıkıntı vardı. O da hastalıklı yeşil derileriyle sokakta dikilen ve zihinlerini yitirmiş gibi duran insanlar.
"Gariptiler. "
Sanki bir şey arıyor gibi yavaş yavaş hareket ediyorlardı. İzlediğim onca film ve okuduğum fantastik kitaplar sonucunda onları zombi diye adlandırmaya karar verdim. Mantıksız da olsa, yaşanan şey gerçekti ayrıca onlardan da uzak durmalıydım. Hele ki o yaşlı teyzeden sonra başka bir saldırıya uğramak istemezdim. "Doğal olarak."
Her neyse, bu binadan kurtulmalıydım ve bunu yapacaksam fark edilmeden yapmak zorundaydım. Bu büyük şehirde daha fazla durmak aptallık olurdu. Twitterdan okuduğum kadarıyla bu çoğu bölgede yaşanıyordu ve ben bu kadar insanın bulunduğu bir yerde durmak istemiyordum. Bursa'ya ilerlemek istiyordum. Ama ne kadar heyecanla oraya ilerlemek de istesem bu yaşananlar bana elbet engel olacaktı. En iyisi geldiğim küçük ilçeye dönmekti. Sakinleşip orada plan kurmalı ve yaşamaya çalışmalıydım. Bu olaydan kurtulacaktım.
Kara kara sokağa bakıyordum. Cebimden telefonumu çıkardım. Twitter a göz attım tekrar. Yaşayanların olması güzeldi fakat bu olaydan sağ çıkanların sayısı gerçekten çok azdı. Genel olarak anlatılanlara baktığımda, twitterda gördüğüm kadarıyla 35.000 civarı insan bunu atlatmıştı. Hala dostumdan mesaj gelmemişti. Ailem gibi hissettiğim son parça.
Kardeşim umarım yaşıyorsundur... Umutla yine ona SMS ve twitterdan DM attım.
İnterneti kapalıydı görüldü dahi olmuyordu. Ama yinede denedim.İnsanların mesajlarını ve videolarını izlemeye başladım. Bu aylaklar hakkında birkaç video ve paylaşım yapmışlardı. Anarşi şimdiden başlamıştı.
Birkaç günde, birbirine yakın olan insanlar toplanmaya başlamıştı. Bazı gruplar ise aylaklar hakkında bilgi paylaşıyordu. Dediklerine göre:
Belli bir yerden sonra göremedikleri hakkında birkaç şey okudum. Kovalandıklarında belli bir mesafeden sonra kaçanlara doğru değil de, en son nerede gördüyse o yöne doğru hareket etmişlerdi. Sanırım kalpleri durduğunda gözleri kataraktlaşmıştı. En azından teorim bu.
Bazıları ise bunu reddedip gerçekten görme yetilerinin iyi olduğunu üstüne ise sese fazlasıyla duyarlı olduğunu söylemişti. Bilmiyorum. Hepsini test etmeden bir şeyler söylemem zor.
Ve bunu fırsat bilen birkaç manyaktan ise birkaç video görmüştüm. Aylaklar insanlıklarını kaybetmiş ve hayvanlara saldırmaya başlamıştı. Sokak hayvanları ve çiftlik hayvanları ilk sıradaydı elbette. Vahşi hayvanlar gibi hayvanı parçalayıp yedikleri bir videoydu.
Rahatsız ediciydi. Hayvanın kurtulma çabaları gözümden gitmiyor...
En azından arabadaki silahı yanıma aldığım için biraz mutluyum.
Ayrıca dikkatimi çeken bir şey vardı. Kimseden o kırmızı yaratık hakkında bir şey duymamıştım. Sorduğumda ise kimseden yanıt alamadım. Her neyse...
Daha fazla telefona bakmak istemiyorum. Telefonu yerine koydum.Artık bunların ne kadar tehlikeli olduğunu anlamıştım. Kısacası endişelerimde haklıydım. Binadan çıkmanın bir yolunu bulmak için etrafa baktım. Güneş yavaş yavaş tepeye çıkıyordu. Hava esiyor da olsa güneş terletmeye başlamıştı.
Etraf sakin görünüyordu fakat etrafta yinede onlardan birkaç tane vardı. Yolda birkaç araba gördüm ve binanın arkasına doğru baktığımda ise binanın otoparkı duruyordu. Arabanın birinin bagajı yarım açıktı kafasını bagaj kapısına sıkıştırmış hareket etmeyen bir adam gördüm. Boynu kırılmış ve ölmüştü herhalde.
Ama biliyordum ki araba alamazdım. Eğer bu şeyler sese duyarlı ise gerçekten başıma dert olabilirdi. Hele ki gelirkenki kaosu düşündüğümüzde araba gibi büyük bir araç istemiyorum. En azından şimdilik. Ayrıca her ne kadar insanlıklarını kaybetmemiş de olasalar, birini öldürmek istemiyordum.
Araç ve ses diyince aklımda bir fikir belirdi. Elektrikli motorsiklet! Hmm... Evet, onlardan birini bulabilirsem eğer epey rahatlayabilirdim bu konuda. Büyük bir şehirdi burası elbet bir yerde elektrikli motorsiklet vardır. Eskiden olsa akülü araba diye dalga geçerdim ama şimdi düşündüğümde. Gerçekten hayatımı kurtaracak bir araçtı.
Binanın ilerisine baktığımda ana yola oldukça yakındı. Ama oradan ilerleyemezdim. O yolda gerçekten yere yığılmış çok fazla insan vardı. Yarısı bu aylaklardan olsa kurtulmam imkansız olurdu.
Telefonuma yöneldim tekrar. İndirdiğim haritalardan kendime rota çıkarmayı planlıyordum.
Geçebileceğim ve bildiğim noktalardan ilerlemek istiyordum. Ayrıca hazır internet de varken elektrikli araç satan yerlere baktım. Dünyada bu kadar az insan sonuçta tüm altyapıyı ayakta tutamazdı. Elektrikler bile ucu ucuna dayanıyor olacaktı ki telefon sinyali git gide azalıyordu. Baz istasyonları kapanmaya başlamıştı. Dün 5 diş çeken telefon bu kadar yüksekte olmama rağmen şuan 3-4 diş çekiyordu. İnternet ile ilgili işim pek kalmamıştı. Sonuçta normal hayatta müziklerimi indirdiğim için ve gerçekten KÜTÜPHANELERE eş değer sayıda kitap indirmiştim.
Gerekli gereksiz bilmiyorum hangi kitaplar var. Sadece hangilerini bulduysam indirmiştim. Ayrıca diskin 2TB hafızası o gün dolmuştu. Bir EPUB kitabın ortalama 1mb civarı olduğunu düşünürsek
(2 terabyte 2 x 1024 = 2048 gigabyte eder. 2048 gigabyte 2048 x 1024 = 2097152 megabyte eder)
içinde ortalama 2milyon civarı kitap vardı. Gerçekten büyük bir arşivdi. Bu yüzden internetle pek bir işim kalmamıştı, ya da en azından ben öyle düşünüyordum. Yani müziklerimi de indirmiştim zaten. Bir ihtiyacım olursa artık düşünecektim.
Elektriğin ortalama birkaç hafta daha dayanacağını düşünüyorum fakat internetin ömrü sayılıydı. Dedim içimden.
Yola çıkmaya hazırdım. Binanın çatı katı kapısına doğru yöneldim ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Temkinliydim. Yaşlı teyzenin olduğu kata varıp tekrar dairesine girdim. Kapıyı kontrol ettim. Öylece ölmesine göz yumamazdım. Kapısının kilidini hafifçe açtım ve hızlı adımlarla dairenin dış kapısına yönelip kapıyı çekerek çıktım. Evet, yaptığım aptalcaydı hele ki o vahşi videodan sonra. Ama ne biliyim belki de onlardan değildi. Bilemezdim.
"En azıdan bunu yapmak vicdanımı rahatlatmıştı."
Aşağı doğru yavaş yavaş indim. Ana kapıya geldiğimde ise tedirginliğim hat safhadaydı. Ama hareket etmezsem işler daha kötü bir hale gelecekti. O yüzden kendimi toplayıp yola koyulmaya kararlı adımlarla hafifçe binanın kapısını açıp dışarı çıktım. Sokakta aylak yoktu. Ama köşedeki yerde kırmızı olan yaratık vardı. Oraya yönelemezdim. En son oradaydı çünkü. Diğer yöne gitmeliydim. Ayrıca elektrikli motorsikleri bulabileceğim satış yeri de bu taraftaydı. Ama orada da çatıdan aşağı baktığımda 2 tane aylaklardan görmüştüm. Ama başka çare yoktu.
O yaratıktansa. 2 tane insan boyundaki şeyle uğraşmak kesinlikle daha rahat olacaktı. Yavaşça binanın kenarına yaklaşıp sokağa baktım. Sadece 1 tanesini görebildim. Diğeri başka bir yere kaybolmuştu. Sanırım apartmanın birine girmişti bilmiyorum. Bu iyiye işaretti. Ne olursa olsun koşma hızıma hayatım boyunca güvenmişimdir. Ayrıca biraz sıska bir adamdı.
Gücüm yeterdi bir şey olursa diyerek bir cesaretle yola doğru yürüdüm. Sessiz adımlarla ilerliyordum. Adamın yavaşça yolun ilerisine yürüdüğünü fark ettim. Aynı yürüme temposuyla fakat daha büyük adımlarla onun yanından ilerleyip geçmeyi planlıyordum. Git gide yaklaşmaya başladım. Adım adım ilerlemeye devam ediyordum. Bacaklarım adrenalin sebebiyle titremeye başlamıştı. Nabzım adama yaklaştıkça yükseliyordu. İçgüdülerim kaçmam için çığlık atıyordu. Fakat ben tempoyu bozmadan sessiz adımlarla ilerlemeye devam ettim. Artık aynı hizaya gelmiştik, beni fark etmemişe benziyordu. Yanından yürüyerek geçtim. Bakışlarını sanki ensemde hissediyordum. Arkama bakamazdım. Stres tüm bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Ben ise nefesime odaklanıp sakin kalmaya çalışıyordum. Sanırım beni takip etmiyordu.
Ayak seslerini duyuyordum. Bana yaklaşmıyordu. Biraz rahatlatıcıydı. Sanırım onu kandırmıştım.Elektrikli motorsikleti bulacağım yer fazla uzakta değildi. Şansıma ana caddedeydim. Yinede gitmem gereken 1,5km civarı bir mesafe vardı. Şu anlık sokaklar boş olsa da...
Derken bir patlama sesi duyuldu. Refleksle sesin kaynağına yani arkama baktım. Siyah dumanlar yükselmeye başlamıştı. Yanan araç falan değildi. Tanker mi patlamıştı, yoksa bir benzinlik mi ? Bilmiyorum. Ama her ne olduysa arkamdakinin ilgisini çekmişti ve oraya doğru ilerlemeye başladı. Bu demekti ki bitmiştim. Eğer bu sese yöneldiyse diğerleri de bu tarafa yönelecekti ve bu da üstüme akın akın bunlardan gelmesine sebep olacaktı. Artık tempomu bozmak zorundaydım. Bir an önce bu şehri terketmeliydim. Koşmaya başladım. Her saniye artık önemliydi. Bir şey olursa doğaçlama yapmak zorundaydım. Koştum koştum. Sokağın sonuna bir yol ayrımına gelmiştim. Araç mağazası fazla uzak değildi ama şöyle bir sorun vardı ki.
Ana yola çıkmalıydım. Tedirgin adımlarla yola ilerledim. Sağa sola bakarak ilerledim.
Gördüğüm şey gerçekten korkunçtu. Yüzlercesi dumanın yükseldiği yere ilerliyordu.
Hedefimle aramda kocaman 6 şeritli bir yol vardı. Yolun durumuna gizlice baktım. Bulunduğum yere doğru gelen 50 civarı aylak ve arkasında bir o kadar belki daha fazlası vardı. Tam o sırada arkamdan ayak sesleri geldiğini duydum. Arkamı döndüğümde ise 7-8 tanesi üzerime doğru ilerliyordu. Geriye kaçamazdım. Tek bir fırsatım vardı...
Derin bir nefes aldım ve koşmaya başladım. Araç mağazasına ulaşmalıyıdım. Tam önümde bir tanesi vardı. Hurdaya dönen araçların arasından geçiyordu. Beni fark etmiş ve bana yönelmişti. Kaplumbağa gibi yürüyen temposu artık gerçekten yürümeye dönmüştü. Hızlanmıştı. Üzerine doğru koşmak zorundaydım ve ondan kurtulmak için bir çözüm bulmalıydım. Yolun ortasına vardım. Aylağın yanındaki arabanın üstüne çıktım. Hızlı bir hamleyle aracın üstünden. Gidiş geliş yolunu ayıran beton bariyerin üstünden atladım. Fakat yere indiğim yere yakın 3 tanesi hareketimi görünce bana doğru yöneldi. Araç dükkanı karşıdaydı. 3 tanesinden kurtulmanın bir yolunu düşündüm, en azından dikkatlerini dağıtmalı ve karşıdaki mağazaya ulaşmalıydım. Olduğum yerdeki aracın plastik jantını asılarak söktüm ve onlara doğru fırlattım. Fakat üstlerine gelen şeyi fark etmemişlerdi. Fakat tam o sırada jant rüzgarın da etkisiyle uçup yandaki arabanın camına çarptı. Zaten kazanın etkisiyle kırılan temperli cam jantın vurmasıyla iyice kırıldı. Cam patlama sesiyle birlikte aylaklar araca baktı. Fırsat bilip hemen mağazaya koştum.
Hemen oto tamir gibi görünen içi boş garajın içine girdim ve garaj kapısının düğmesine basarak kapattım kapıyı. Garajın ışıkları yanıyordu. İçeri açılan mağaza kapısını kapattım ve önüne metal tekerlekli tamir dolabını koyup tekerlerini kilitledim. Derin bir oh çekerek yere oturdum.
Stres bedenimi fazlasıyla yormaya başlamıştı. Mental olarak gerçekten bu olay sebebiyle aşırı etkilenmiştim.
Neyse dedim en azından demek ki gerçekten sese duyarlılardı. En azından bunu da test etmiş olmuştum dedim ve kendi kendime gülmeye başladım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Z Günü
AdventureDaha ne olduğunu anlayamadan bildiği dünyanın çökmesi ile olayların ortasında kalan bir gencin olaylar karşısında verdiği kararları ve yaşadıklarının onu nasıl olgunlaştırdığını anlatan hikaye. Hikayedeki 2 ana karakterden birini benim üzerimden göz...