Biraz daha sakinleşmeye başlamıştım. Şuan yaşanan şey tam bir delilikti.
Etrafa bakındım. Elektrikli motor garaj kısmında yoktu. Sadece yükseltilmiş bir araba vardı. Motor bloğu sökülmüştü ve vites kutusu yerde dağılmıştı. Arabayı hor kullanan biri olduğu oldukça açıktı. Araca doğru ilerledim. İçeriyi araştırıp bana yardımcı olabilecek birkaç parça aradım. Eğer dükkanın içinde onlardan bir tane varsa silahımı kullanmak istemiyordum. Çünkü yüzlercesi buraya doğru geliyordu. Yangın giderek büyüyor olmalıydı. Çünkü patlama sesleri artmaya başlamıştı. Her neresi yanıyorsa oldukça fazla patlama oluyordu. Bu da demekti ki Daha fazlası buraya doğru gelebilirdi. Eğer çantamda biraz daha yiyecek olsaydı burada en azından bir süre dayanabilirdim.Enerjimi korumak zorundaydım çünkü onlarla mücadele etmek için buna ihtiyacım vardı. Bu da demekti ki en fazla 2 gün burada kalabilirdim.Bunları düşünürken bir yandan da etrafa bakınıyordum. Ve ilgimi çeken bir şey oldu. Levye.
Dünyanın en çok işe yarayan aletiydi. Bu yüzden yanıma almak istiyordum. Çantam bunu alamayacak kadar küçüktü. O yüzden elimde taşımalıydım. Levyeyi elime aldım.
Gerçekten ağır ve sağlam duruyordu. Kırmızı boyası ise hafif aşınmış fakat ona ayrı bir estetik hava katıyordu. Levyeyi gözümün önüne. Erişebileceğim ve buradan çıkarken görebileceğim bir noktaya koydum. "Onu istiyorum."İçeri bakmak istiyordum. Ama kapıyı fazla açarsam ve bana saldırırlarsa kapıyı geri kapatacağımdan kesinlikle emin değildim... Derken garaj kapısından gelen bir ses duydum.
Kapının önünde bir şey vardı. Hırıltılarından onların dışarıdaki zombilerden olduğunu anladım. Tırnaklarını metal yüzeye sürttüklerindeki o ses gerçekten iç gıdıklayıcıydı.
Tırnakları insanınkinden kesinlikle daha sertti. Böyle bir ses yumuşak bir tırnaktan geliyor olamazdı. Onlardan uzak durmam için bir neden daha.
İçeri bakmak için kendime bir mekanizma hazırlamam lazımdı. Etrafıma baktığımda aklıma gelen ilk fikir şuydu:
Bir sopanın ucuna koli bandıyla aracın aynasını yapıştırmak.
Basit dursa da bir o kadar da işlevsel olacak benim için. Sonuçta içeriye hızlı bir bakış atmak ve içerinin durumunu kontrol etmek istiyordum. Dışarıdan gördüklerimden hatırladığım kadarıyla dükkan kapalıydı ve tamamen cam ile kaplıydı. Camlar ise sağlamdı ama yinede fazladan önlem beni öldürmeyecekti, ki bu şu hayatta en son istediğim şey olabilir.
Hemen arabanın dikiz aynasını söküp işe başladım.
Yaptığım aleti kapıyı yavaşça açıp, içeri doğru uzattım. İyice etrafı kontrol ettim. Kasa tarafı görünüyordu. Boştu. Görevliler içeride olamazlardı. Mağaza çoktan kapanmıştı.
Kapının iç tarafındaki açık yazısı da bunun kanıtıydı. İstediğim elektrikli motorsiklet de orada duruyordu, iç kısıma konmuştu. 5 farklı renk vardı. Siyah olanı istiyordum. Aynayı diğer tarafa çevirdiğimde ise depo kısmı olduğunu düşündüğüm bir yer vardı. Karanlıktı. içeri tarafa bakmaya çalıştım. Durgun görünüyordu fakat birden bir silüet hızlıca geçtiğini hissettim ve sağ taraftan aylaklardan bir tanesi atlayıp ince çıtadan sopayı parçaladı. Refleksif bir hareketle geri adım atıp kapıyı hemen kapattım. İçeride onlardan biri olmasını beklemesem de tedbirimin bir sebebi vardı. Mağazalar kapansa bile içeriyi temizleyen derleyip toplayan bir eleman her zaman olurdu. Ama yinede sopaya bile saldıracağını tahmin etmiyordum. Eğer bunlar zombi ise bana saldırma sebeplerini anlayabilirdim. Açlık duyguları sebebiyle hayvanları canlı canlı yiyebilen yaratıklardı bunlar. Fakat sopaya saldırması test etmem gereken bir şey daha var dedirtti, o da harekete duyarlı olmalarıydı. Ya köpekler gibi içgüdüsel olarak kendilerinden kaçan şeye saldırmaya çalışıyorlarsa. Bunu da test etmem lazımdı.
Buradan çıkmamın tek yolu vardı. Mücadele. Ne kadar istemesem de onu öldürmek zorundaydım. Bana saldırmasına izin veremezdim. Biraz sakinleşmeli ve psikolojimi hazırlamalıydım.
Kulaklığımı çantamdan çıkarıp telefondan bir kaç parça müzik açtım. Müzik beni hep motive ederdi. Sonuçta ruhu nasıl beslersen vücudun da ruha göre hareket eder. Yarım saatin ardından kendime gelmiştim. Hazırdım demek isterdim ama bir insan başka bir insanı öldürmeye nasıl hazır olabilir ki ?
Çantamı yere bıraktım. Kollarımı korumak istiyordum. Yaşadığım onca şeyden sonra bildiğim bir şey varsa o da bu şeylerin beni ısırmak istemesiydi. Bu yüzden etrafta bulduğum araba dergilerden bir nevi kolluk yapıp bant yardımıyla koluma sabitledim. Burası bir araç sanayi olduğu için koli bandı olarak "Duct Tape" olarak geçen ABD de yaygın olan o gri koli bantlarından vardı. Gerçekten aşırı dayanıklı ve kuvvetli bir banttır.
Kollarım için önlem aldıktan sonra levyeyi elime alıp yavaşça kapının önündeki tamir tezgahını çektim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. İçeride bekledim. Amacım savunma yapmaktı.
Ev sahibi avantajımı kullanmak istiyordum. Bu yüzden içeride pozisyonumu alıp bekledim.
Kimse gelmiyordu. Sopayı kıran o şey bu sefer neden durmuştu. Seslenip kendime çekmek için:
-"H..hey! Ordasın biliyorum. Gel de beni al." diyebildim.
Tırnak seslerinin mermere vurduğu çıtırdama sesleri gelmeye başladı. Ses giderek yaklaşıyordu.
Dikkatini çekmiştim. Hırıltılı nefes alma sesini duymaya başladım. Ve 4 ayak üzerinde yavaşça üzerime gelen o şeyi gördüm.
Kafası kelleşmişti(yada baştan beri böyleydi bilmiyorum iğrenç görünüyordu), gözleri beyazlaşmış derisi ise iğrenç yeşilimsi bir mukusla(sümükle) kaplıydı. Beni fark ettiğinde ise kedinin kuşu yakalamak için hareket etmesi gibi birden ileri atıldı. Bacağımı hedefliyordu.
Kırdığı sopanın elimde kalan parçasını üzerine fırlatıp dikkatini dağıttım. Hırıltılı bir ses çıkarıp devam etti. Bacaklarım titriyordu. Korkmuştum yada heyecandı. Elleri ile bacağımı yakalamak için hamle yaptığı sırada kafasına levyenin tersi ile geçirdim. Şokla sarsılıp yere yüz üstü uzandı. Bayılmış olmasını ümit ederek tekrar pozisyon aldım. Fakat o darbeye rağmen kısa bir süre sonra tekrar hareketlenip bana saldırmaya çalıştı. Artık acıyacak fırsatım yoktu. Levyenin keskin tarafı ile vurdum bu sefer. Saldırı anında nedense hiç tereddüt yoktu. Bedenim ne yapması gerektiğini çok iyi biliyormuşcasına rahattı. Levyenin adamın kafasından girerkenki o ses sanki yumurtanın kırılmasını andırıyordu. Levye adamın kafasın saplanmıştı. Hareketi kesilmişti ama hala nefes almaya çalışıyordu. Levyeyi kafasından çıkarıp tekrar pozisyonumu aldım. Adam yerdeydi ama bu sefer hareketlenmedi. Ve ağzından yeşil ve sarı iltihapımsı bir şey kustu. Midem zaten o görüntüyü zor kaldırırken üstüne kusunca bende istemsiz yere kustum. Stres midemi yeterince alt üst etmişti zaten, üzerine birini öldürmüş ve bu olay. Ardı ardına olayları kaldıramamıştım. Devam etmek zorundaydım. Şu an duramazdım. Son kez içeri seslendim.
-Hey dahanız varsa gelsin uğraştırmayın lan beni !!
İçeriden ses gelmiyordu. Biraz fazla bağırmıştım. Fakat garaj kapısının önündeki zombiler çoktan uzaklaşmıştı sanırım. Çünkü en ufak seste kapıyı tırmalarlardı heralde. Adamın ayaklarından tutup bir kenara doğru sürükledim. Ortada durmasını istemiyordum. Herneyse. Kapıdan dışarı kafamı uzattığımda beni tuhaf bir manzara bekliyordu. Rüzgar olduğum yere doğru esiyordu. Yangının etkisiyle çıkan tüm duman Cam pencerenin dışını yoğun bir sis tabakasıyla kaplamıştı. yarım saat civarı önce bakmış olmam rağmen bu kadar hızlı bunca dumanın toplanmasının tek bir sebebi olabilirdi. Yangın bana fazlasıyla yaklaşmıştı. Sisin bana sağladığı kamuflaj ile garaj kısmından çıktım. Sisin içinde hala yangına doğru yürüyen sürüyle aylak vardı. Gerçekten buradan kurtulmak için bir yol bulmalıydım. Yangını hala göremiyordum. Fakat en geç 2-3 güne bana da ulaşırdı. Mağazanın içindeki siyah elektrikli motoru garaj kısmına çektim. Şarj kablosunu bulmak için depo kısmına ilerledim. Dikkatimi çalışanların dinlenme yeri çekti.
Bir masa; üzerinde bir pasta, içecekler bardaklar ve iyiki doğdun yazılı süslemeler. Sanırım o içerideki adam. Dükkanı toplamak için değil bunları hazırlamak için buradaydı...
Sevdiği kişilere veda edemeden bu hale gelmişti belki de. Zavallı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Z Günü
AdventureDaha ne olduğunu anlayamadan bildiği dünyanın çökmesi ile olayların ortasında kalan bir gencin olaylar karşısında verdiği kararları ve yaşadıklarının onu nasıl olgunlaştırdığını anlatan hikaye. Hikayedeki 2 ana karakterden birini benim üzerimden göz...