( Daha gece yeni bölümü yayımladım ama dur durak bilmeden bölüm yazıyorum. Yazmaya başlayalı on gün bile olmadı ama 7. bölüme geldik. Bu arada kitabın hızlı gittiğini düşünenler oldu. Ama aklımda baştan beri olayları yavaştan almak var. Çünkü hızlı giden kitaplar bana da sıkıcı geliyor. Her şey birden başlayıp bitince kitabı okuyasım gelmiyor. Kafamda her şeyi kurmuştum ve ona göre yazıyorum. Yani hızlı giden bir şey olmayacak. Olaylar henüz başlamış bile değil -ki 7. bölüme geldik-. Bundan sonra yavaş yavaş başlayacak. Bu yorumu çok aldığım için sizinle düşüncemi paylaşmak istedim. Önceki bölümlerde Yağız'ın ağzından bölüm yazmıştım. Bora'nın ağzından kısa da olsa bir bölüm atmak istedim. Her karakterin ağzından bölüm atmaya çalışacağım. Böylece kitabın keyfine daha çok varabilirsiniz. Multimedyaya okurken kafanızda canlandırabilin diye Aslı karakterine benzeyen birini koydum. İyi okumalar bir tanelerim :) )
7.BÖLÜM
Bora'dan
Aynada son bir kez kendime baktım. Sonunda içime sinen şekilde giyinebilmiştim. Tam iki saattir bütün dolabımı boşaltmıştım ve her şeyi tek tek denemiştim. Aynadan yatağımın üzerine yığılmış kıyafetlerimi görünce ofladım. Bir de bunları toplaması vardı ama kaybedecek zamanım yoktu. Geç kalacaktım. Telefonu, cüzdanı ve anahtarı alıp evden çıktım.
Önceden bir buluşmaya giderken önceki gün giydiğim kıyafetlerimi giyerdim. Saçımı elimle düzeltip çıkardım. Duş almaya üşenip üstüme deodorantı boca ederdim. Kısacası kendime özen göstermezdim. Çünkü her halim gözüme iyi gelirdi. Tabi Aslı'yla tanışana kadar...
Aslı'yla tanıştıktan sonra her onun yanına gidişimde en iyi halimle olmak istiyordum. Tıpkı onun gibi mükemmel görünmek, onu tamamlamak... Aslında değişen bir şey yoktu. Ben bendim. Her zamanki ben. Ama çok daha iyi görünmek istiyordum. Evden çıkmadan on dakika önce hazırlanan ben, bir kız yüzünden bu hale gelmiştim. Aklımı başımdan alan bir kız...
Onu ilk görüşüm saçmalığın da ötesindeydi. Bir kızla buluşacaktım ve bana söylediği bir mekanı Instagramın konum kısmından bakarken Aslı'nın o mekanda çekilmiş bir fotoğrafını buldum. O anda onu çok beğenmiştim. İnsanın içini ısıtan sıcak gülümsemesi, bal rengi gözleri, sapsarı saçları... O duru güzelliği beni benden almıştı.
Sonra ona mesaj atmıştım. Benimle ilk başta konuşmak istememişti. Sonra defalarca yazdığımda terslemek için bile olsa benimle konuşmak zorunda kalmıştı. Baştaki sert tavrı birkaç güne uçup gitmişti. Yaptığım esprilere gülüyordu. Ona söylediğim güzel sözler hoşuna gidiyordu. Sonunda buluşma tarihini kapmıştım.
Her kızda olduğu gibi bir buluşma sonrasında hevesim geçer diye düşünmüştüm. Ama bir, iki, üç, dört... derken hevesim geçeceğine ona bağlanmaya başladığımı fark ettim. Aslı benim için kesinlikle bir heves değildi. Ondan gerçekten çok hoşlanıyordum. Onu sadece görmek bile içimde garip bir şeylerin olmasına sebep oluyordu. Daha fazlası olsa ne olacağını düşünemiyordum bile.
Sahile indiğimde beni bekliyordu. Kırmızı, uçuşan türden mini bir elbise giymişti. Bu haliyle nefes kesici görünüyordu. O... bebek gibiydi. Ona doğru ilerledim. Telefondan kafasını kaldırıp bana baktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti. Tanrım, bu kadar güzel olmak zorunda mıydı?
Ona yaklaşıp ellerimi beline koyduğumda o da kollarını boynuma doladı. Güzel, çiçeksi kokusunu içime çektim. Ayrıldığımızda elimi tuttu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu. Bir sürü kızla konuşmuş, her kız tipini iyi bilen bir çocuk el ele tutuşmaktan mı etkilenmişti yani? Oysaki çoğu kızla daha fazla şeyler yaşamışlığım ardı. Ama hiçbirinde Aslı'nın elimi tutması kadar etkilenmemiştim. Yağız ve Ekin çapkın Bora'nın bu hallerini görse gülmekten ölürdü. İyi ki burada değillerdi.
'' Nereye gidelim ? '' dedi Aslı otuz iki diş gülerek. Onun da heyecanlı olduğu her halinden belliydi.
'' Küçük hanım nereye isterse oraya. Her şey sende '' dedim gülümseyerek.
'' O zaman eğlence vakti ! '' dedi gülümsemesi büyürken. Tuttuğu elimden çekiştirerek sahil boyunca yürümeye başladı.
Büyük bir dondurmacının önünde durduk. Bana döndü. '' Ben kocaman bir dondurma yaptıracağım. Sen ne istersin ? ''
'' Aynısından '' dedim. Bütün buluşmayı onun yönetmesine izin vermem hoşuna gidiyordu. Böyle mutlu oluyordu. Tabi o mutlu olunca ben de mutlu oluyordum.
Siparişi çoktan vermişti bile. Dakikalar sonra kocaman birer kutu elimizdeydi. Birkaç top dondurma üzerinde renk renk şekerlemeler, jelibonlar, soslar... Muazzam görünüyordu. Dondurmacıdan çıkıp sahile karşı bir bankta oturduk ve elimizdekileri yemeye başladık. İlk kaşığı almama rağmen bayılmıştım. Bu kız cidden eğlenmeyi biliyordu.
'' Seni geç tanıdığım için üzülmekte çok haklıymışım. Hem senin gibi bir güzelliğe hem de seninle gelen güzelliklere geç kalmışım ''
Dondurmasından koca bir kaşık alıp ağzına tıkarken sevimli bakışlarını gözlerime dikti. Gözleri parlıyordu. '' Bu kadar çok mu beğendin ? ''
'' Deli misin ? Bunu her gün yapabilirim '' dedim. Ağzıma kendi kaşığını tıktı. Ben de kendi dondurmamdan onun ağzına götürdüm. Birkaç kaşık sonra birbirimize dondurma yedirmeye başlamıştık. Kaşığı havada döndürüp '' Uçak geliyor '' demişti ve ben de kaşığa ulaşmak için biraz çaba sarf etmiştim. Bu halimize kahkahalar atıyorduk. Bu kızla en basit şeyi yapmak bile o kadar güzeldi ki...
Dondurmalarımızı yedikten sonra biraz sohbet ettik. Güneş batıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık bile. Gökyüzünü turuncu yapan güneşe çevirdik bakışlarımızı. Birden ikimiz de susmuştuk. Kafasını omzuma koydu ve güneşin batışını izlemeye başladı. Ona bakıp gülümsedim. Hemen ardından bakışlarımı onun gibi gökyüzüne çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÖNTGENCİ (Tamamlandı)
Novela Juvenil" Beni bırakmayacak mısın yani ? " Dedi meraklı gözlerle. Gözlerinin içine baktım. " Tabi ki bırakmayacağım " Onu nasıl bırakabilirdim ki? Gülerek kollarını boynuma doladı. " O zaman sen benim kahramanımsın ! " Diye bağırdı. Çocuk gibiydi. Belindeki...