Ben Suzy, orta dereceli bir ailedendik babam ben küçükken annemi terk etmiş annemin küçük bir lokantası vardı annem beni okutmak için ek iş bile yapıyordu. Benim ise tek derdim okulu bitirip anneme yardım etmekti. Her zaman ki gibi okul için uyanmıştım o gün benim için bir şeylerin başlangıcıydı...
" Suzy! Geç kalıyorsun kızım!" Annemin yanağından öptüm.
" Kalktım anne!" Kahvaltımı yaptıktan sonra evden çıkıp otobüs durağında bekliyordum o sırada yanıma küçük bir kedi yavrusu geldi onu kucağıma aldım.
" Seni tatlı şey! Çok temiz bir kediye benziyorsun mutlaka sahibin seni arıyordur."
Yanıma genç bir adam gelmişti.
" Ahh! Özür dilerim. Bebeğim burada...."
Adam bir anda bana bakmaya başladı sebepsizce sarıldı ağlamaya başladı...
"Bey efendi iyi misiniz?"
Sürekli birisinin ismini tekrarlayıp duruyordu.
"Mia! Gitmediğini biliyordum."
" Bayım! Ben Mia değilim."
Adam beni bırakmıştı.
" Ben... Ben üzgünüm! Sizi birisine benzettim..."
" Sorun değil! Sizin kediniz mi?"
"Evet benim kedim bulduğunuz için teşekkür ederim".
Bu olay beni çok etkilemişti. Otobüsüm gelmişti o adamda kedisiyle birlikte aynı otobüse binmişti. Okula gelmiştim sınıfıma geçiyordum en sevdiğim arkadaşım kolumdan çekiştirerek benden ders notlarını almak için yalvarıyordu.
" Sana bin kere söyledim dersi dinlemen gerektiğini."
" Suzy! Bu kadar acımasız olma."
" Bu son!"
" Duydun mu?"
" Neyi?"
" Yeni edebiyat öğretmeni gelmiş".
" Umarım bu sefer bizim sınıfa dayanır."
Sınıfın kapısı açılmıştı. Karşımda kimi göreyim sabah ki adam.
" Merhaba çocuklar! Ben yeni edebiyat öğretmeni."
Göz göze geldik o da şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.
İlk kez dersi dinleyemedim. Okul çıkışı eve gidiyordum o sırada aniden karşıma araba çıktı. Birisi belimden tutup kendine çekti o kişi Lee Jong Suk du yani benim edebiyat öğretmenim.
"Dikkatli ol!"
" Teşekkür ederim öğretmenim."
" Dışarı da öğretmen değilim. Ben Lee Jong Suk senin ismin nedir?"
Elim ayağım titriyordu.
" Ben Suzy!"
"Tanıştığıma memnun oldum! "Dikkatli ol! karşıdan karşıya geçerken."
Başımı eğdim yüzüm kızarmıştı. Otobüse binmiştim o da oradaydı. Sürekli bana bakıyordu. Otobüsten inmiştim o da aynı anda indi. İçimden bir ses beni takip ettiğini söylüyordu.
" Öğretmenim! Ihıhım neden peşimden geliyorsunuz."
" Efendim?"
" Yani bana tuhaf geliyor her yerde karşıma çıkıyorsunuz."
" Evim burada"
Gerçekten bizim mahallede oturuyormuş. Ahh salak Suzy! Ne diye öyle dedin ki sanki.
" Kendi kendine söylemeyi bırak istersen duyuyorum seni"
Ahh! Hadi ama. Koşarak eve gittim.
Odama geçmiştim direk odama geçtim. Penceremi açmıştım biraz nefes almak için Lee Jong Suk üstünü değiştiriyordu beni gördü hemen perdeyi kapattım. Ahhh! Tanrım bugün rezillik diz boyu yarın nasıl bakıcam yüzüne. Ben kendi kendime söylenirken annemin sesini duydum.
"Suzy!"
"Efendim anne!"
" Yeni komşumuz bize pirinçli kek getirmiş"
" Ne yapabilirim anne. Bizim eve taşınmadı ya!" Ne bir dakika! Umarım söylediklerimi duymadı.
" Suzy! Ah şimdiki gençler ne bilecek saygıyı siz buyrun oturun hemen geliyorum."
Annem odaya girmişti.
" Seni varya! Gel buraya!"
" Anne! Kulağım acıyor bırak beni!" Aşağıya inmiştik Lee Jong Suk bana bakıp bakıp gülüyordu. O sırada annem kolumu sıktı fısıldayarak
" Hoşgeldin desene!" Derin bir nefes aldım.
" Hoşgeldiniz! "
" Hoşbuldum Suzy. Artık daha çok görüşeceğiz demek ki."
" Nasıl anlamadım siz kızımla tanışıyor musunuz?"
" Evet! Ben bu sene öğretmen olarak Suzy okulunda görev yapıyorum. Bu sabah karşılaştık benim küçük bir kedim var Suzy bana çok yardımcı oldu."
" Ahhh! Şansa bak. Oğlum kaç yaşındasın sen? Maşallah çok gençsin."
" 24 yaşındayım henüz"
" Tek yaşıyor olmalısın."
"Evet."
"Sabahları bize gel bizimle birlikte kahvaltı yap."
"Nazik teklifiniz için teşekkür ederim ama size zahmet vermeyeyim."
Annem bir kere daha kolumu sıktı.
" Bize katılmanızı çok isteriz."
" Peki madem sabah görüşmek üzere iyi geceler"
Lee Jong Suk yolcu etmiştik. Annem terliğini çıkarıp bana fırlattı.
"Anne! "
" Oldu olacak adamı at evden! "
" Hey! Ben bişey yapmadım."
" Eşek sıpası seni! "
Anneme yardım ettikten sonra odama geçtim ders çalışmak için o sırada gökyüzüne baktım o kadar güzeldi ki dolunay bugün en güzel halini almıştı. O sırada gözüm Lee Jong Suk penceresine takıldı o da gökyüzüne bakıyordu...
" Ay ne güzel değil mi?"
" Ne! Evet çok güzel"
" Biliyor musun bu dünyada kavuşamayan sevgililer, dolunay olduğunda ruhları dans edermiş."
" Vayyy! Hocam gerçekten edebiyat öğretmeni olduğunuzu anlıyorum.... Ihıhıım pardon."
" Önemli değil! Açık sözlü insanları her zaman severim."
" O zaman size iyi geceler."
"İyi geceler Suzy."
Yastığa başımı koymuştum gözlerimi kapattım. Sabah olmuştu hemen tuvalete gitmek için koşturuyordum. Kapı kilitliydi.
" Anne! Çabuk olsana işim var! Ahhh anne! Çabuk ol diyorum."
O sırada kapı acıkmıştı karşımda Lee Jong Suk çıkmıştı gülmüştü. Aferin Suzy yine rezil oldun.
" Geçebilirsin."
" Ahhh! Salak kızım benim oğlum sen geç masaya kahvaltı hazır!"
Hıh ne varmış yani çok doğal bir tepki verdim utanmana gerek yok Suzy! Biz insanların ihtiyaçları oluyor gayet normal şeyler...
Masaya oturmuştum.
" Teyze! Yemekler harika olmuş."
" Afiyet olsun oğlum."
" Anne! Bugün dışarıya çıkacağım."
" Ahh! Yine o zibidiyle mi görüşeceksin?"
"Anne! Sadece ders çalışacağız başka bişey değil."
" Özür dilerim ama o çocuk bizim okuldan mı?"
" Evet. Kang Dae!"
" Nerede çalışacaksınız?"
" Kütüphane de."
" Teyze! Ben ona göz kulak olurum."
" Ama!"
" Sus! Teşekkür ederim oğlum."
Lee Jong Suk tebessüm etmişti. Evden beraber çıkmıştık.
" Ben bugün ve dün olanlardan dolayı özür dilerim."
" Ne özürü! Beni güldüren ilk insansın."
" Nasıl yani?"
" Ahh! Hadi bunları konuşmak için vaktimiz yok hadi otobüse yetişelim."
Çok hızlı yürüyordu bir anda ayağım takılmıştı beni belimden kavramıştı. Gözlerimin içine öyle derin bakıyordu ki...
" Sen ona çok benziyorsun!"
Gözleri dolmuştu...
" Her neyse! Hadi gidelim küçük hanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAHAR
ChickLit"Yapamazdım, onu öylece ölüme terk edemezdim... Duygusunu çok önceden kaybetmiş bir kızdım ben, ölümden gram korkmuyordum ama o ölürse ben yaşayamam. Tanrım yalvarıyorum benim nefesimi benden alma..."