~4~

6 1 0
                                    

" Kuzen sen çok yakışıklı olmuşsun inanmıyorum."
" Saçlarını boyamışsın."
" Ahh. Evet Amerikalı sevgilim beni terk ettiği için depresyona girdim."
" Seni çok özledim hadi içeriye geçelim."
" Merhaba!"
" Merhaba."
Mi Ji Lee Jong Suk kulağına eğilerek.
" Kuzen sizi rahatsız mı ettim?"
" Şey. Yanlış anladınız."
" Hayır yanlış anlamadım Lee Jong Suk uzun süreden sonra eve kız atıyor benim bir kaç işim vardı. Siz keyfinize bakın."
Mi Ji bavulunu bırakıp gitti.
" Neden bişey demedin?"
" Himmm bu durum hoşuma gitti sanırım."
Tebessüm ederek salona geçti. Arkasından gittim.
" Ben gidiyorum."
" Tamam. Akşam geç kalma."
Ahhhh! Ne sinir bozucu bir tavırdı teyzemin yanına gittim. Biraz yardım ettim telefonum çaldı...
" Alo!"
" Hadi eve gelmiyor musun?"
Anneme baktım...
" Git kızım!"
" Geliyorum hemen."
Lee Jong Suk evine gitmiştim. Kapı açıktı...
"Kimse var mı?"
Ses yoktu.
" Hırsız mı var acaba."
İçeriye temkinli şekilde girdim. Sessiz adımlar atıyordum o sırada arkamdan birisi dokundu. Çığlık attım gözlerimi kapatıp Lee Jong Suk bacak arasına tekme attım.
" Ahghhhh!"
Gözlerimi açtım.
" Ahhh! Ben.. ben özür dilerim."
"Lee Jong Suk niye kıvranıyorsun?"
" Ahghhhh!"
" Şey birazcık canı yandı sanırım. Büyük bir yanlış anlaşılma var."
Lee Jong Suk bana baktı.
" Senin derdin ne!"
" Heyyy! Kapıyı açık bırakıyorsun sonrasında da.."
" Sonrasında sana her dokunana tekme mi atıyorsun."
" Ahghgh! Çok sinir bozucusun."
" Heyy! Anlaşılan o ki siz birbirinize aşıksınız."
İkimizde birbirimize baktık.
" Hadi yemekler soğuyor."
" Mı Ji biz sevgili falan değiliz."
" Doğru söylüyor."
" Ahhh! Uzaktan çift gibi gözüküyorsunuz."
Sessiz kalmıştık. Yemeği yedikten sonra odaya geçtim ve uyudum. Sabah alarm çalmıştı. Hemen kalktım elimi yüzümü yıkadıktan sonra salonda Lee Jong Suk bekledim o sırada kedisi ve Mi Ji geldi.
" Nasıl? Rahat uyudun mu?"
" Evet."
" Suzy! Ben hazırım hadi çıkalım."
" Tamam. Görüşmek üzere Mi Ji."
" Görüşürüz 🙌."
Evden çıkmıştık.
" Suzy!"
" Efendim."
"Annen dün gece beni aradı."
" Evet."
" Gel biraz oturalım. Sana bunu nasıl anlatsam bilemiyorum."
" Neyi?"
" Annen..."
" Evet."
" Yani... "
Dün gece...
" Alo"
" Oğlum seninle konuşmam gereken bişey var."
" Dinliyorum Teyze!"
" Bu anlattıklarımı kızıma da anlat. Benim cesaretim yok."
" Dinliyorum."
" Oğlum evi yakan Suzy babasıydı.."
" Nasıl yani?"
" Açıkçası Suzy babasını bizi terk etti diye biliyor ama babasının onun varlığından bile haberi yoktu."
" Peki evi yakmasıyla ne ilgisi var?"
" Olanları öğrenmiş çok sinirlendi eve geldi."
" Ahh! Teyze inan hiçbir şey anlamıyorum."
" Suzy zengin bir aileye gelin vermek istiyor."
" Ne!"
" Kabul etmeyince. Evi ateşe verdi."
" Siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?"
" Bilmiyorum oğlum senden başka güveneceğim kimse yok sen onun öğretmenisin, benim köye dönmem gerekiyor bizim evi tadilat yaptıktan sonra ona göz kulak olmanı istiyorum."
" Tabi olurum ama kendinize dikkat edin isterseniz polise gidelim o adam pek tekin birisine benzemiyor."
" Yok oğlum sen Suzy dikkat et yeter bana. Sana güveniyorum."
Bugün...
Lee Jong Suk olanları bana anlattı anneme çok sinirliydim neden bunu yaptı.
" Annem bunu bana nasıl yapar!"
" Hey! Bunu anneni suçla diye anlatmadım."
" Ben artık evimde kalsam daha iyi olacak."
" Suzy!"
Arkamı döndüm hızla otobüs durağına gittim.
" Bayım yanınızdaki benim yakınım olur izninizle yanına oturabilir miyim?"
" Ben o adamı tanımıyorum."
Adam kalkmıştı Lee Jong Suk yanıma oturmuştu.
" Beni dinlemeden nereye gidiyorsun?"
" Dinleyecek bişey yok. Annemin bana bunları sizden önce anlatması gerekiyordu."
" Ben senin  öğretmeninim"
" Daha fazla konuşmak istemiyorum!"
Otobüsten hızla inmiştim arkamdan Lee Jong Suk da geldi karşıdan karşıya geçerken yine ceketimi tuttu.
" Bırakın lütfen!"
Ses etmeden yola devam ettik. Ben sınıfa girdim.
" Suzy! Seni Lee Jong Suk hoca çağırıyor."
Öğretmenler odasına girdim.
" Beni çağırmışsınız."
"Evet. Sınıfta sadece seni çok iyi tanıyorum. Bu yüzden, asistan öğrenci olarak seni seçiyorum."
" Ben istemiyorum."
" Notlarına yansır!"
" Ahghhhh! Bana bunu niye yapıyorsunuz."
" Sebebi yok."
Sınıfa gittim.
" Suzy! Neden canın sıkkın."
" Sorun yok. Kafa dağıtmak istiyorum sadece."
Okul çıkışı otobüs durağına giderken Kang Dae önüme çıktı.
" Suzy! Seninle konuşmam lazım."
" Dinliyorum."
" Şey sana olan duygularımı...?"
" Ne!"
" Bu gece randevuya çıksak kendimi sana affettirmek için bir fırsat olur belki."
" Tamam kabul ediyorum. Akşam saat 6.00 beni evden al."
" Kabul."
Ahhh salak Suzy düzgün bir elbisen bile yok nasıl çıkacaksın randevuya. Annemi arasam ,ona çok sinirliyim. Lee Jong Suk evine gittim kalan kıyafetlerimi topladım o sırada Mi Ji geldi.
" Nereye gidiyorsun?"
" Artık evimde kalsam daha iyi olacak."
" Ama..."
" Mi Ji senden bişey rica edebilir miyim?"
" Tabi."
" Bana elbisen varsa ödünç verebilir misin?"
" Ahh. Tabi gel hemen bakalım."
Lee Jong Suk da eve gelmişti.
" Evde kimse yok mu?"
" Odama gel! Suzy elbise bakıyoruz."
" Ahh! Niye onu çağırdın ki!"
" Özür dilerim ben ikiniz şey ediceksiniz sandım."
" Nereye gidiyorsun?"
" Kang Dae ile randevum var!"
" İzin vermiyorum!"
" Senden izin alan yok zaten!"
" Unutma annen.."
" Ahhh! Annem beni sana emanet etti öylemi? Yeter artık ben 19 yaşındayım kendi kararlarımı kendim verebilirim!"
" Gidebiliyorsan git hadi!"
" Sakin olur musunuz!"
Aynı anda ikimizde...
"SEN KARIŞMA!"
" Tamam. Ben salona geçiyorum."
" Bana inat yapıyorsun değil mi?"
" Evet! Anneme ve sana çok sinirliyim o yüzden kafamı dağıtmaya ihtiyacım var."
" Anneni suçlamayı kes artık!"
" Bana sahip çıkmak zorunda değilsin!"
" Zorundayım! Çünkü ben...!
" Sen?"
" Benim öğrencimsin!"
" Hah! Hangi öğretmen dışarı da öğrencilerinin derdiyle bu kadar çok uğraşıyor?"

SON BAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin