"Şimdi onun yüzüne nasıl bakıcam?"
" Hahaha!"
" Şey! Üzerimi nasıl değiştirdi.
" Işığı kapattı."
" Ahhh! Çok utanıyorum."
Kapı çalmıştı...
" Lee Jong Suk geldi sanırım."
" Ben uyuyorum tamam mı?"
" Tamam."
" Selam! Suzy uyandı mı?"
" Evet"
Ahhh! Mi Ji yaktın beni...
" Girebilir miyim?"
" Evet!"
" Yorganın altından çıkar mısın?"
" Mi Ji bana her şeyi anlattı. Senden çok utanıyorum."
" Evet! Benden bu kadar hoşlandığını bilmiyordum."
" Hey! Beni daha da utandırma!"
" Tamam çık hadi."
Yanıma gelmişti...
" Biliyor musun? Dün gece vahşi bir kaplan gibiydin, namusuma göz diktin resmen."
" Seni varya!"
Lee Jong Suk vurmaya başladım. Ellerimi tuttu üzerime çıktı saçları yüzüme dökülüyordu. Gözlerime çok derin bakıyordu ellerini yüzümde gezdirdi...
" Dün gece söylediklerin doğru mu?"
" Sarhoştum."
" Benden hoşlanmıyorsun yani!"
" Şey!"
" Ney!"
Dudaklarıma yaklaştı nefesini hissedebiliyordum. Daha da yaklaştı...
" Lütfen dur!"
" Eğer şimdi yapmazsak bir daha ne zaman..."
" Lee Jong Suk"
Üzerime daha da bastırmaya başladı.
" Bizi..."
Lee Jong Suk gözlerime baktı.
" Artık biz olalım."
" Ne?"
" Seni seviyorum Suzy!"
" Heyyy! Dalga geçmeyi bırak benimle."
" Benimle çıkar mısın?"
Bir anda beni dudağımdan öptü. O kadar sert öpüyordu ki istemeden inlemiştim...
" Suzy! Ahhhh! Özür dilerim"
Lee Jong Suk hemen üzerimden çekildi.
" Senin kapı çalma ahlakın yok mu?"
" Pardon! 😂 Siz devam edin ben aşağıdayım."
" Terbiyesiz! Senin yüzünden."
" Şey! Ben annemin yanına gideyim."
" Akşam geleceksin değil mi?"
" Bilmiyorum."
" Ahhhh! Canımı yaktın!"
" Ne diye öyle girdin! Utandığı için gidiyor!"
" Kuzen. Siz evlenmeden hıh... Anladın sen.."
" Seni öldürmek istiyorum."
" Ben çıkıyorum."
" Bekle, ben bırakacağım seni."
Arabaya bindik.
" Suzy! Ben ciddiydim."
" Şey! Ben bu konuyu konuşmak istemiyorum."
Teyzemlere gidene kadar konuşmadık.
" Ahhh! Suzy,kızım hoşgeldin. Annen içeri de."
" Teşekkür ederim Lee Jong Suk."
" Önemli değil. Akşam seni almaya geleceğim."
" Peki."
" Oğlum nereye?"
" Teyze!"
" Gel gel. "
" Ne gerek vardı."
" Bak buranın acılı et çorbası meşhur."
" Peki."
Yemeğimizi yemiştik anneme artık kızgın değildim...
" Biz gitsek iyi olur yarın okul var!"
" Tabi... Kızım yarın evi tadilata veriyorum."
" Çok iyi olur."
Annem ve teyzemle vedalaştıktan sonra Lee Jong Suk evine gittik.
" Ben duşa giriyorum."
" Tamam kuzen."
Kendimi koltuğa saldım yanıma kedi gelmişti.
"Neyin var?"
" Hiç."
" Odaya girdiğim için mi yapıyorsun bunu?"
" Hayır. Dün gece rezil olmuşum zaten. Mi Ji Lee Jong Suk bana çıkma teklifi etti."
" Ciddi misin?"
" Benimle alay ediyor değil mi?"
" Sanmıyorum. Seni çok önemsiyor."
" Garip değil mi?"
" Nesi garip olsun ki. Senden etkilendiği ilk günden belliydi."
" Yani?"
" Ona şans ver! Kardeşi öldüğünden beri ilk kez yüzü böyle gülüyor."
" Ama nasıl olacak?"
" Ne var yani insanlar kendinden küçüklerle de evlenebilir."
" Şey aslında sana bunu uzun zamandır sormayı düşünüyordum. Lee Jong Suk rahatsızlığı var mı?"
" Nereden çıkardın bunu?"
" Onu ne zaman görsem ya burnundan kan geliyor yada ağzından."
" Umarım kötü bir şey yoktur."
Lee Jong Suk banyodan çıkmıştı. Ben de odama geçiyordum kolumdan tuttu beni döndürerek kucağına aldı.
" Bana mı bakmaya geldin."
" Saçında ki su hep üzerime geldi."
" Benimle çıkacak mısın?"
" Lee Jong Suk! Sen benim öğretmenimsin."
Lee Jong Suk beni bırakmıştı yere düştüm.
" Ahghh! Çok kabasın!"
" Sersem."
Akşam yemeğini yedikten sonra odama ders çalışmaya gittim gök yüzüne baktım aklıma babam geldi. Beni görse kızım diye bağrına basar mıydı? Acaba nasıl bir insan onunla görüşmem gerekiyor sonuçta bütün suç annemde hamile olduğunu babama söylememiş. Bunları düşünürken uyku bastırmıştı yatağa geçtim ve uyudum.
" Lee Jong Suk! "
" Ahhh! Ne oluyor gene?"
Lee Jong Suk yere yığılmış öylece yatıyordu hemen yanına gittim.
" Ambulansı ara!"
Mi Ji ambulansı aramıştı hastaneye gittik.
" Hastanın yakınları siz misiniz?"
" Evet doktor bey neyi var?"
" Lösemi hastası!"
" Ne?"
" Üzgünüm. Uygun bir doner bulmanız gerekiyor çok zamanı kalmadı."
" İnanmıyorum Suzy! Ne yapıcaz?"
" Sakin ol öncelikle. Başka kardeşi var mı?"
" Kim Woo Bin! Ama onunla arası çok kötü."
" Başka çaremiz yok!"
Bu nasıl bir gündü böyle...
Okula gitmiştim aklım ondaydı.
" Suzy! Babanız gelmiş."
" Ne!"
Koşar adımlarla okulun dışına çıktım.
" Kızım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON BAHAR
Chick-Lit"Yapamazdım, onu öylece ölüme terk edemezdim... Duygusunu çok önceden kaybetmiş bir kızdım ben, ölümden gram korkmuyordum ama o ölürse ben yaşayamam. Tanrım yalvarıyorum benim nefesimi benden alma..."