mektup 2

489 122 29
                                    

1982, ekim

Yağmur yerine soğuk bir hava vardı bugün. İş esnasında günlük güneşlik bir hava varken, iş çıkışlarımda havanın bozması benim şanssızlığımdan dolayıydı muhtemelen. İnce külotlu çorabımın altındaki tenimi ısıran soğuktan kaçabilmek için hızlı hızlı yürüyordum. 

Neyse ki kısa süre içinde apartmanıma ulaşmıştım. Her zamanki rutinimi gerçekleştirip posta kutumu kontrol ettim. Ve... İşte! Bir mektup.

Hızlı hızlı merdivenleri çıkıp evime ulaştığımda gerçekten yorgunluktan ölüyordum. Mektubu okumayı ertelemek istemiştim ancak yorgunluğum merakıma yenik düştü ve uzandığım yerde zarfı çantamdan çıkardım.

B. Almakay.

Hızlıca oturduğum yerden doğrulup zarfı adam akıllı kontrol ettim. Evet, yine o adamdan gelen bir mektuptu bu. Ortada yanlış alınmış, ya da karıştırılan bir adres vardı ya da postacı ısrarla mektubu yanlış kutuya atıyordu. İki ihtimal de kötüydü çünkü sonuç olarak mektup sahibine değil de bana ulaşıyordu. Ve ne büyük talihsizlik ki, ben de mektubun gerçek sahibine bir türlü ulaşamamıştım!

Bir önceki mektup vakası yalnızca bir hafta kadar aklımı kurcalamıştı, mektubu sahibine ulaştıramayınca da unutmuştum. Ancak gelen bu ikinci mektup, artık bir şeyleri düzeltmem gerektiğinin kanıtıydı.

Ertesi gün uyandığımda ilk iş Fahrettin Bey'e gittim. Olayı anlattığımda hiç şaşırmamıştı, demek ki bu tür şeyler çok normaldi. Ancak ben bu durumdan epey rahatsızdım çünkü sonuç olarak iki insanın arasındaki sohbete dolaylı yoldan da olsa adeta çomak sokuyordum!

Fakat Fahrettin Bey yine elinden bir şey gelmediğini söyleyince ikinci bir mektupla yine evimdeydim. 

Üç gün önce elime ulaşan mektup sürekli kafamı kurcalıyordu. Mektubu açmanın gerçekten büyük bir terbiyesizlik olduğunu biliyordum ancak bu hiç tanımadığım adamın ölen annesiyle ilgili hisleri beni öyle meraklandırıyordu ki kendimi yine mektuba bakarken buluyordum.

Ve dayanamayıp büyük bir terbiyesizlik yaptım.

"Merhaba sevgili dostum,

Mektubuma cevap vermediğine göre ya çok meşgulsün ya da mektup eline ulaşamadı. Bu yüzden sana yeniden yazıyorum.

Kısa zaman önce nişanlım benden ayrıldı. Depresyon halim onu sıkmaya başlamış. Ve şu an hem babasız, hem de annesiz bir adam olduğum için düğün masrafları onun ailesine kalacakmış. Aman Allah'ım, ne büyük talihsizlik... Umursamadım. Zaten iyice manyamışım, bir de el kızı tripleri çekiyorum. Ayrıldık ve bitti.

Velhasıl kelam, yeniden yalnız bir adamım. Kadınlarla aram hiçbir zaman iyi olmamıştı zaten, biliyorsun, muhakkak bekar bir erkek olarak ölüp gideceğim. Zararı yok, hayat yalnızken de güzel.

Annemin ölümü sonrası daha iyi miyim, bilemiyorum. Hala bazı geceler ağlayarak uyanıyorum ve rüyamda hep annemi görüyorum. Demiştim ya, duygusal biri değilim diye. Ulan ne yanılmışım, amma duygusalmışım! Ağlayıp ağlayıp isyana başlıyorum sonra pişman oluyorum. Annem hiç sevmezdi isyan eden insanları. İyi bir tövbe çekiyorum ki Allah affetsin hemen. Sonra yine aynı döngü. Ne yapacağım ben bunca günahla? Annemin yanına gidememek tek korkum, ondan diyorum.

Korkma korkma, intihar edeceğim falan yok. Düşünüyorum yalnızca, ölüm bu, her an kapıyı çalabilir. Hazırlıklı olmak lazım.

Sahi Cenk, hatırlar mısın, çocukken hep ölümden korktuğumu söylerdim. Artık korkmuyorum sanırım, annem öldüğüne göre korkulacak bir şey değilmiş. Çünkü annem yaparsa cesur olduğu için yapardı her şeyi. Cesur olacağım ben de.

Artık mektubuma cevap vermesen bile yazmaya devam edeceğim sanırım. Fark ettim ki senden başka yazacak dostum yok ve bu mektup işi biraz rahatlatıyor beni. Neyse, çok geveledim. Allah'a ısmarladık.

Bünyamin."

Mektup kalbime sivri bir şeyler batırmıştı adeta. Nedensizce bu sefer okurken utanmamıştım. Sanki bir romanın sayfaları vardı elimde. Sanki yazılanlar hayal ürünüydü. Bu yüzden bir kez daha okudum mektubu. Ağlayasım geliyordu. Hiç tanımadığım bir adamın kelimeleri nasıl oluyordu da böyle işliyordu kalbime?

Ne yapacağımı bilemiyordum. Bu yüzden mektubu diğerinin yanına koydum, yatağımın dibindeki komodinin çekmecesine. Orada unutulup giderler sanıyordum ama hayır, artık mektuplar aklımın bir köşesinde bekleşiyordu. İkinci mektup vakası bana hiç tanımadığım o adamı hatırlatıp duruyordu.

xxx

posta kutusu ruhlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin