2. Bölüm

85 8 0
                                    

     Korkudan gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımdaysa..

Gördüğüm kişi karşısında şok olmuştum. Eminim gözlerim faltaşı gibi  daha da kocaman açılmıştı ve hala eli ağzımdaydı. Bir an içimin öfkeyle dolup taştığını hissettim. Hemen elimle kolunu tutup çektim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen!?"

"Ne yapıyormuşum?" Üstelik ukala bir tavırla tek kaşını havaya kaldırmıştı. Bu daha da çok öfkelenmeme sebep olmuştu. -Aptal şey.-

"Arkamdan sinsice yaklaştığın yetmiyormuş gibi, bide o pis ellerinle ağzımı kapıyorsun. Kimsin sen be!"

"Hey, heyy dur orda biraz. Ben sinsice filan yaklaşmadım. Tutmasaydım bana çarpacaktın. Sen niye öyle geri geri yürüyorsun hem?"

"Sanane be. İster ileri, ister geri yürürüm, ister amuda kalkarım. -Tamam biraz abartmış olabilirim, tabi ki de böyle birşey yapmam.- Sana hesap mı vereceğim birde!"

"Hey Allahım çattık ya."

"Çekil şurdan be. Ödümü patlattığın yetmiyormuş gibi bi de ukala ukala konuşuyorsun."

Sinirle yürümeye başladım. Kübra'da yoktu ortalıkta. Üstelik bu salak çocuk o gün bakarken yakalandığım çocuktu. APTALL!! Koridorun sonuna doğru ilerlerken bir de ne göreyim. Bizim Kübra Hanım biz kendimizi yırtarken Batuhan denen çocukla gülüşüyordu. Saçlarımı savurdum. Eminim sinirden dimdik olmuştu. Burnumdan soluyarak  yanlarına gittim.

"Kübra! Nerde kaldın seni bekliyorum kaç saattir!"

"Aaa Derinciğim dalmışım muhabbete. Zaten ders yokmuş hoca izinliymiş bi sonraki derse daha çok var." diyerek kıkırdadı. Saçını başını yolasım geldi o an. Eminim gözlerimden ateş çıkıyordur. Batuhan denen züppenin yanında tartışmamak için hırsla geri döndüm ve ona bakmadan yürüyerek konuştum. Kalbini kırmak istemiyordum.

"İyi takılın siz. Ben sınıfa gidiyorum."

"Tamam canım. Geliyorum birazdan."

Cevap vermeyerek sınıfa yürüdüm. Ta-tam. Bilin bakalım ne eksik? Tabi ki sınıfı sormayı unutmuştum. Oflayarak dışarı çıktım. Telefonumu kurcalamaya  başladım. Rehbere girdim. Rasgele birine "Bana ders programını yazar mısın?" yazarak mesajı gönderdim. Banklardan birine oturdum. Hava güneşliydi. Gökyüzüne baktım. Mükemmel görünüyordu. Gülümseyerek saçımı geriye doğru attım. Karşıya baktığımda Eren geliyordu. Gözlerimi devirdim. -Nasıl kurtulacağım bundan ben ya?-

"Derin, biraz konuşabilir miyiz?" Cevap vermedim. Yüzüne anlamsızca bakıyordum. Yüzümü inceledi. Sonra gülümsedi.

"Bugün çok güzelsin yine. Güneş bile senin yanında sönük kalıyor."

"Yine başlama Eren. Sevmiyorum böyle cümleleri."

"Yapma Derin. Sana delice aşık olduğumu göremeyecek kadar kör müsün?" Cevap vermedim. 3 yıldır peşimde koşuyordu. Geçiştirmek için teklifini kabul etmiştim. Nerden bilebilirdim ki bu kadar inatçı olacağını.

"Susuyorsun. Bana bir şans bile tanımadın. Tek bir yemekti. O kadar mutlu olmuştum ki o gün. Ama nedense uzaklaştın bir anda."

"Çünkü sana karşı bişey hissetmiyorum Eren. O gün öylesine geçiştirmek için kabul ettim. Bu kadar kapılacağını düşünemedim. Artık fazla sıkıcı oluyorsun. Başlamadan bitti işte. Uzatma artık istersen."

"Derin. Anlamıyorsun? Seni seviyorum. Hemde çok."

"Ben seni sev-mi-yo-rum. Bir daha çıkma karşıma. Beni bunaltıyorsun." Çantamı aldım ve kalktım. Yürümeye başladım. Yine o çocuğu gördüm. Karşımda ağaca yaslanmış sırıtıyordu. Gözlerimi kıstım. -Ne kadar aptal bir çocuk bu.- Umursamadığımı göstermek için hızlıca yanından geçtim.

Biraz Daha Sev BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin