Kahvaltı sofrasından kalkıp dişlerimi fırçaladım ve bahçeye çıkıp Rüzgar'ı bekledim. Bugün düzgün bir şekilde düşmeden yürüyebilmiştim. Şükürler olsun.
Bahçeye baktığımda buraya ilk geldiğimiz gün geldi aklıma. Ne kadar güzeldik oysaki. O zaman evliliğimizin bu kadar kötü geçeceğini asla düşünmüyordum halbuki. Ne güzel hayaller kurmuştuk."Burası çok harika. Nasıl beğenmeyeyim ? Biz gerçekten burada mı yaşayacağız?"
dedim hayran bir şekilde
"Evet güzelim burası bizim evimiz. İstediğimiz şeyi yapabiliriz."
"Bahçeye çiçekler ,fidanlar da dikelim mi ?"
"Olur bitanem ama evimizdeki çiçek kadar güzel olacağını sanmam."
dedi.
"Merak ettim o çiçeği. Bana da gösterir misin?"
dedim merakla.
"Tabi bal."
diyip telefonunu açtı. Fotoğrafını saklayacak kadar güzel hangi çiçek olabilirdi ki? Uzattığı telefona baktığımda yüzümdeki gülümseme kocaman bir hal aldı.
"Ya Rüzgar !"
dedim yanağını okşarken. Gösterdiği fotoğraf nişanımızda çektirdiğim bir fotoğraftı ve bunu duvar kağıdı yapmıştı. Gülümseyerek boynuna sarılıp yanağına bir öpücük kondurdum. O da bana göz kırptı ondan ayrılıp geriye çekilince ayağımın bir yere takılmasıyla yerle yüz yüze geldim beni tutup çeken Rüzgar'la beraber derin bir oh çektim.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim. İstersen seni sırtımda taşıyabilriim."
dediğinde gülümsedim.
"Olur ."
"Malum buralar senin gibi sakarlar için çok tehlikeli."
"Sakar değilim ben tamam mı?"
"Tamam tamam. Hadi atla."
"Atlayacağım tabi. Bu kasları boşuna mı yaptın ?"
"Sonunda kabullendin onların kas olduğunu."
dedi gülerek.
"Sen üzülme diye dedim."Anılar aklıma gelince burnumun direği sızladı.
Ah be adam ne oldu sana,ne oldu aşkına ,ne oldu da bu kadar değiştin?
Evden çıkan Rüzgar'ı görünce derin bir iç çektim yanıma gelince kaşlarını çatarak bana baktı.
"İyi misin ?"
"İyiyim. Neden?"
"Kötü görünüyorsun. Hastaneye gidelim mi?"
"Hastaneye ihtiyacım yok. "
Bir kere sarılırsan eskisi gibi olursan her şey düzelecek aslında.
Arabaya geçince hafif yan dönerek özlemle Rüzgar'a baktım. Onu çok özlemiştim yanımdaydı ama aynı zamanda değildi çok uzaktı. Rüzgar başını bana çevirince kısa bir şaşkınlık yaşasa da hemen toparladı.
"Neden öyle bakıyorsun? "
"Nasıl?"
"Bilmiyorum. Farklı..."
"Bir sebebi yok. "
Diyip başımı cama yaslayıp gözlerimi kapatıp çalan şarkıyı dinlemeye başladım."Bu gece uykum kaçıyor
Yine yanına
Seni de alıp, geliyor
Siniyorsun rüyalarıma
Ne dinlesem yakıyor
Hepsinde sen...
Bu şarkılar seni nerden tanıyor?Sanki hırkan ömrüme asılı
Kokusu burnumda kararlı
Niyeti belli, gözü karalı
Can acıtacak...Hüzün hoş geldin
Buyur otur...
Umut yolcu, gökyüzüm soluk
Bir daha bahar yok
Son bahardı bu...
Eli boş döndüm bu aşktan
Gözlerim dolu...Hüzün hoş geldin
Buyur otur...
Umut yolcu, gökyüzüm soluk
Bir daha bahar yok
Son bahardı bu...
Eli boş döndüm bu aşktan
Gözlerim dolu..."Arabanın durmasıyla çiçekçiye geldiğimizi anladım. Yüzüne bakmadan
"Görüşürüz. "
Diyip cevap vermesini beklemeden indim arabadan.
Niye böyle davrandığımı ben de bilmiyordum ama artık onunla bu kadar yakınken bu kadar uzak olmayı kaldıramıyordum ,ağır geliyordu. Nasıl bir anda hayatımın bu kadar merkezine girdiğini anlamamıştım. Ama seviyordum işte çok seviyordum. Özlüyordum çok özlüyordum. Onun sevgisini,aşk dolu bakışlarını ,sevgi sözcüklerini ,sarılırken kokumu içine çekmesini , kokusunu,sadece bana bakınca oluşan o içten tebessümü , ben onu çok özlemiştim.
Çiçekçiye girmedim arka taraftaki küçük yere doğru ilerledim. Biraz orada durunca bizi düşünmeye devam ettim.
"Nefes?"
Başımı kaldırıp bana seslenen Eylül'e baktım yüzüme bakınca gözleri kocaman açıldı ve hızla yanıma gelip bana sarıldı. O gözyaşlarımı silerken ağladığımı fark ettim.
Hıçkırıklarım artarken ne yapacağımı bilmiyordum.
"Eylül? "
"Söyle güzelim. "
"Neden böyle olduk biz? "
Derin bir iç çekerken hırsla
"İt herif!"
Dedi.
"Kim?"
"Rüzgar efendi! Kim olacak başka? Ondan başka kim seni bu şekil ağlatabilir?"
"Ama beni bu kadar ağlatan kişiyi ben çok seviyorum. "
Dedim dinen gözyaşlarım hızla yeniden akarken.
"Aşk da bu değil mi zaten her şeye rağmen,onca gözyaşına ,kalp daraltan hüzne,kırılan paramparça olan kalbe rağmen ondan gidememek?"
Dediği şeye başta şaşırsam da kıkrdadım gözyaşlarımı silerken.
"Eylül seni tanımasam aşıksın sanarım. "
"Ah çok aşığım kalbime hançerler batıyor. Nayır, nolamaz. "
Dedi bir yeşilçam oyuncusu edasıyla.
Bu haline kahkaha attım.
Derin bir iç çekerken ona baktım çaresizce.
"Ne yapacağım ben ?"
"Şimdilik bilmiyorum ama ne yaparsan yap yanındaydım tamam mı?"
"İyi ki varsın. İyi ki yanımdasın kardeşim. "
"Haftasonu evine misafir kabul edersen daha rahat konuşuruz malum burada Hatice abla var pek rahat konuşamayız bu konuyu. "
"Ne misafiri ya ev sahibi sayılırsın sen. Tabii ki gelebilirsin de evde de Rüzgar var. O ne olacak? "
"Gitsin televizyon falan izlesin dangalak. "
Dangalak demesine kıkırdarken ayağa kalkıp ciddi ifademi büründüm. Boğazımı temizleyip kaşlarımı çatarak konuşmaya başladım.
"Eylül Hanım yaptığım tespitlere göre bu aralar işler fazla boşverilmeye başlanmış. Patron duymasın kızar sonra. "
"A..ama Nefes Hanım ...ben ne diyeceğimi bilmiyorum affedin. "
Diyip koşarak yanımdan ayrıldı.
Onun bu haline kıkırdarken elimden geldiği kadarıyla içeride bulunan Hatice ablaya durumu çaktırmamaya çalıştım.
Derin bir nefes aldım ve içeri girdim.
"Günaydın. "
"Günaydın kızım. Ay gözüne ne olmuş senin?"
Diyerek telaşla yanıma geldi. Gözlerim ağladıktan sonra fazla kızarıyordu. Bir bahane bulmak adına düşündüm.
"Dal girdi gözüme. "
"Ne?"
"Ne?"
Eylül ve Hatice abla şaşkın bir şekilde bakarken Eylül'e kaş göz işaretiyle ağladığım için olduğunu anlatmaya çalıştım ama anlamadı.
"Önemli değil sadece kenarından değdi acımıyor."
"Emin misin kızım? "
"Eminim Hatice abla. "
Eylül durumu nihayet anladığı için fazla üstelemiyordu.
"Hastaneye gidelim mi?"
"Hayır,hayır gerek yok. Birazdan geçer kızarıklığı geçmezse bakarız."
"Tamam kızım ağrı falan hissedersen hemen söyle tamam mı?"
"Tamam ablacığım. ""Ya tamam siz gidin ben dükkanı kapatırım. Gözüm de iyi. "
Dedim kararsız bir şekilde bekleyen Hatice abla ve Eylül'e.
"Emin misin Nefes Rüzgar gelene kadar bekleseydik. "
"En azından birimiz kalalım kızım."
"Aa hadi çıkar mısınız artık? Geç oldu. Rüzgar birazdan burada olur zaten."
Onlarla vedalaştıktan sonra kasanın olduğu kısıma gelip bekledim. Sıkıntıdan patlamak üzereyken gelen bildirim sesiyle ekrana baktım.
"Acilen çıkmam gerekti. Sana haber veremedim. Ben eve geldim. Seni almamı ister misin? Ama biraz bekletebilirim. "Bu muydu?
Benim burada sıkılmaktan patladığım,onunla aynı araba içinde konuşmadan da olsa gidebilmek için verdiğim çabanın karşılığı bu muydu? Evde asla arabadaki kadar yakın olmadığımız için işe gelip giderken onun kokusunu yakından almanın beni bu kadar mutlu etmesinin karşılığı bu muydu?
Demek ki ben ne hissediyorsam onun da hisleri tam tersiydi. Belki de benden uzaklaşmak için erken gitti. Ben onu isterken o benden kaçtı.Bölüm de geldi! Nasılsınız bakalım canlar? Bölüm nasıldı? Sizce Rüzgar niye aniden uzaklaştı ?
Yorumlarınızı bekliyorum vee diğer hikayelerime de bir göz atarsanız çok sevinirim. Kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Değil Sözle
ChickLitBu bir zorunlu evlilik hikayesi. Birbirlerini daha önce bir kere bile görmemiş iki gencin birbirlerine mecbur olmalarının hikayesi. Bu onların başrol olduğu ama oynamadığı hikaye. "Anne saçmalama!" Bugüne kadar annemin bir dediğini iki etmeyen ben...