Odayı dolduran telefon melodisiyle hızla cevapladım.
"Geldin mi? İneyim mi?"
"Geldim bal. Annen evdeyse onu da göreyim diyecektim ."
"Yok canım komşuya gidecekti o ama istersen çağırabilirim."
"Yok güzelim rahatsız etmeyelim, sonrasında görürüm ben onu. İn o zaman aşağı."
"Peki, geliyorum."
Diyip çantamı takıp evden çıktım. Gülümseyerek sırtı dönük bir şekilde beni bekleyen Rüzgar'ın yanına doğru ilerleyip gözlerini kapadım.
"Bil bakalım ben kimim?"
"Jale?"
Diyince ellerimi hızla çekeceğim an elini elimin üstüne koyup durdurdu. "Müstakbel karım, biricik nişanlım, hayatım ,canım, balım."
"Tamam tamam yeter bu kadar."
dedim hızlı hızlı. Belimden tutup saçımı öperken biraz uzağında durdum.
"Mahalledeyiz ."
diye sessizce söylendim.
"Ee kötü bir şey yapmıyoruz ki. Nişanlınım ben senin lisedeki sevgilin değil."
aniden balkondan fırlayan Meliha teyzeyle eş zamanlı olarak ayrıldık. "Ayy kızım maşallah damat bu mu ?"
dediğinde bıkkın bir sesle karşılık verdim.
"Evet Meliha teyze."
şimdi susmazdı ki bu.
"Maşallah maşallah filinta gibi ."
"Sağol Meliha teyze."
dedikten sonra
"Meliha teyze konuşmak isterdim ama işimiz var."
"Tabi yavrum tabi. Gidin siz işinizi halledin. Damat kaç yaşında? Maaşı ne kadar? Kimlerdendir? İçkisi kumarı var mı ? Arabaya bakılırsa mal varlığı yerinde... "
Diye sıralamaya devam etti. Hem git diyor hem konuşuyor. Bırakıp gitsek ayıp olur mu ? Olur tabii. Karşı evden annem ve Hediye teyzenin çıkmasıyla sevinçle oraya döndüm. Onlar bize doğru gelirken Meliha teyze pusuya yatmış ne konuşacağımızı dinlemeye çalışıyordu. Hediye teyzeye gülümseyerek sarıldım. Rüzgar da arkamdan gelip önce Hediye teyzenin elini öptü daha sonraysa annemle sarıldılar.
"Oğlum geleceğini bilseydim bir şeyler hazırlardım. Kızım niye söylemedin?"
"Yok anne biz Rüzgar'la biraz dolaşacaktık eve gelmedi ,beni almaya geldi ."
dedim hemen. Geçen süre içinde annemle aramız düzelmiş yine eskisi gibi olmuştuk.
"Tamam tutmayalım biz sizi."
diyen anneme Rüzgar dönüp
"Estağfirullah annem."
dedi annem Rüzgar'ı duyunca gözlerinden kalp çıkarak Rüzgar'a döndü. Boyunun yettiği kadarıyla ona sarıldı.
"Oyy anne kurban olsun seni verene ."
gözlerimi kısarak onlara baktım sonra ihanete uğramış gibi Hediye teyzeye döndüm.
"Gördün mü Hedoş ? Ne güzel satıldım ."
Bu halime üçü kıkırdarken
"Maşallah böyle damata satılırsın tabii ."
dedi
"Sen de mi be Hedoş ? Ee peki ... Kalbime gömerim ben."
dedim acı içinde.
"Deli kız!"
dedi gülüp beni sararken göğsümü başına bir köpek gibi sürterken
"Kız huylanıyorum yapma."
dedi beni iterken.
"Vay be Hedoş iki saniye de sıkıldın benden. Vay ben nerelere gidem?"
Annem araya girip Rüzgar'a döndü.
"Al bu mızmızı git oğlum ."
dedi göğsümden vurulmuş gibi
"Anam ne ettin?"
dedim. Bu halime gülüp bizi öptükten sonra sırtlarını dönüp gittiler. Meliha teyzelerin balkonuna baktığımda yoktu. Muhtemelen daha büyük bir dedikodu malzemesinin peşine takılmıştır.
Rüzgar elini omzuma koyarken beni kendine çekti.
"Değil iki saniye iki asır bile kalsam sıkılmam yanında biliyor musun?"
"Ama Hedoş sıkıldı."
dedim küçük bir çocuk gibi. Gülerek
"Nasıl bu kadar masum ve tatlı olabiliyorsun?"
dedi ben de yan dönüp
"Tarifini verebilirim."
dedim.
"Yok ben yerinde yemeyi seviyorum ."
diyip yanağımdan bir ısırık aldı. Bu aramızda küçük bir sevgi belirtisi olmuştu.
"Ayy kızı ısırdı mı o?"
diyen Meliha teyzeyle beraber Rüzgar'a arabayı gösterdim ve hızla binip duymamazlıktan geldik.
Son duyduğumuz şeyse
"Yetişin komşular Aygül'ün damadı vampir çıktı!"
Oldu. Bunu duyan ben 5 dakika boyunca aralıksız gülmüştüm. Rüzgar'ın gülüşleri durdukça benimkine gülüyordu gülüşlerimiz durunca
"Ee nereye gideceğiz?"
dedim.
"Önce bir yere gideceğiz sonra da seni benim için çok önemli biriyle tanıştıracağım."
"Nereye ve kimle?"
"Evimize ve kimle tanıştıracağım da sürpriz."
"Yaa ama ben merak ederim. Söyle lütfen."
"Hı -ı."
"Lütfenn."
"Söylemeyeceğim."
"Öpsem?"
"Olur, öp."
dedi gülerek. Hızla öptüm
"Ee kimle tanıştıracaksın?"
"Söylemeyeceğim dedim ya güzelim."
"Yaa ama öpersen söylerim dedin."
"Hayır sen öpsem dedin ben de olur dedim."
"Yaa Rüzgar!"
"Mızıkçılık yok bal ."
"Pis rüşvetçi."
"Ya bir kere sen rüşvet vermeye bahane arıyormuşsun."
"Öpücüğümü geri ver."
"Mızıkçılık yapıyorsun güzelim ."
"Sensin mızıkçı!"
yol atışmalarımız ve gülüşmelerimizle geçerken evimize gelmiştik. Biraz şehirden uzak bir yerdi. Sessiz, sakin, bir alanda sevimli bir evdi. Hayran bir şekilde eve baktım.
"Rüzgar evin çok güzel ."
"Evimiz!"
diye düzeltti beni elini omzuma koyarken.
"Burada mı yaşayacağız biz?"
"Beğenirsen evet."
"Burası çok harika. Nasıl beğenmeyeyim ? Biz gerçekten burada mı yaşayacağız?"
dedim hayran bir şekilde
"Evet güzelim burası bizim evimiz. İstediğimiz şeyi yapabiliriz."
"Bahçeye çiçekler ,fidanlar da dikelim mi ?"
"Olur bitanem ama evimizdeki çiçek kadar güzel olacağını sanmam."
dedi.
"Merak ettim o çiçeği. Bana da gösterir misin?"
dedim merakla.
"Tabi bal."
diyip telefonunu açtı. Fotoğrafını saklayacak kadar güzel hangi çiçek olabilirdi ki? Uzattığı telefona baktığımda yüzümdeki gülümseme kocaman bir hal aldı.
"Ya Rüzgar !"
dedim yanağını okşarken. Gösterdiği fotoğraf nişanımızda çektirdiğim bir fotoğraftı ve bunu duvar kağıdı yapmıştı. Gülümseyerek boynuna sarılıp yanağına bir öpücük kondurdum. O da bana göz kırptı ondan ayrılıp geriye çekilince ayağımın bir yere takılmasıyla yerle yüz yüze geldim beni tutup çeken Rüzgar'la beraber derin bir oh çektim.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim. İstersen seni sırtımda taşıyabilriim."
dediğinde gülümsedim.
"Olur ."
"Malum buralar senin gibi sakarlar için çok tehlikeli."
"Sakar değilim ben tamam mı?"
"Tamam tamam. Hadi atla."
"Atlayacağım tabi. Bu kasları boşuna mı yaptın ?"
"Sonunda kabullendin onların kas olduğunu."
dedi gülerek.
"Sen üzülme diye dedim."
sırtına binerken elleriyle bacaklarımı tutarken
" Allah'ım sabır ver."
dedi.
"Ne oldu?"
dedim kaşlarımı çatarak.
"Bu etek giyilir mi Allah aşkına ? Hadi ben senin nişanlınım ya başka biri kucaklasaydı seni ?"
Ellerimi yanağıma, dirseklerimi de onun omuzlarına bırakırken konuştum.
"Anlatsana biraz elin adamı niye beni sırtına alsın ki?"
"Yani almaz da ya alırsa?"
"Oyy oyy benim nişanlım beni kıskanır mıymış?"
dedim yanaklarını okşarken. Yanağını elime daha çok yaslarken gülümsüyordu.
"Ayy !"
Dedim bir anlık denge kaybıyla. Öne doğru fazla eğilmiştim.
"Korkma korkma. Yanında ben varken hiçbir şey olmaz sana ."
dedi cesaret verircesine
"Hıı ondan az kalsın tahtalıköye gidiyordum."
dedim hemen. Bu halime kahkaha atarken ellerini gevşetti gözlerim kocaman olup açılırken. Alacağım darbeye hazırlıklı olmak için sonrasında gözlerimi sımsıkı kapadım.
"Bak tahtalıköye öyle değil böyle gidilir."
dedi. Gözlerimi açtığımda Rüzgar bana gülerek bakıyordu. Gülümsememi saklamaya çalıştım. "Gıcık olduğunu daha önce söylemiş miydim?"
"Günde kırk kez falan söylersin bunu ."
dedi gülerek.Ev turunu bitirmiştik evimizi çok beğenmiştim nereye hangi çiçeği dikeyim diye düşünmeye bile başlamıştım. Şimdi yolda sessiz bir şekilde gidiyorduk. Arkada sessiz bie şekilde şarkı çalıyordu.
Arabanın durmasıyla başımı kaldırdım ve geldiğimiz yere baktım. Geldiğimiz yere bakarken gördüğüm şeylerle hızla Rüzgar'a döndüm.Nereye geldiler acaba ? Bir fikriniz var mı ?
Kitapla, bölümlerle, kitabın gidişatıyla ilgili yorumlarınız neler?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorla Değil Sözle
Chick-LitBu bir zorunlu evlilik hikayesi. Birbirlerini daha önce bir kere bile görmemiş iki gencin birbirlerine mecbur olmalarının hikayesi. Bu onların başrol olduğu ama oynamadığı hikaye. "Anne saçmalama!" Bugüne kadar annemin bir dediğini iki etmeyen ben...