Bölüm 10

155 2 9
                                    

Üzerime rahat bir şeyler geçirip annemin yanına gülümseyerek oturdum. Dün gece kına gecemiz vardı baya bir ağlamıştı zaten ben de şimdi içimdeki hüznü ona yansıtmak istemiyordum. 
Rüzgar'ın geldiğini belli eden korna sesiyle yerimizden kalktık ve evden çıkıp arabaya doğru ilerledik annem arkaya otururken ben de öne oturdum. Kısa süre içinde kuaförün önüne gelmiştik annem bizi vedalaşmamız için başbaşa bırakırken Rüzgar'a döndüm.
Dün gece neredeyse sabaha kadar konuşmuştuk bugünle ilgili endişelerimi gidermeye çalışıyordu ve şu an uykusuzluktan gözaltları morarmıştı. Ellerimi tutarken yüzünde şefkat vardı.
"Şimdi dün gece aklına gelen her türlü kötü düşünceyi aklından siliyorsun ve çok da abartmadan gidip makyajını, saçını falan  yapıyorsun. Sonra yanıma gelip bana kocaman gülümseyerek sarılıyorsun.
Kendini kasmana üzmene gerek yok. Bugün bizim günümüz olacak. Tek amacın sonuna kadar eğlenmek olsun bugün tamam mı? "
Diyip bana baktı.
"Tamam, peki şimdi sarılabilir miyim?"
diye sordum çocuk gibi hemen beni kollarının arasına aldı ve saçımı öptü.  "Burada günlerce aylarca kalabilirim bal ."
Tam ben de diyeceğim an arabanın kapısı açıldı Peri ve Eylül sinirle bana bakıyorlardı.
"Yenge hepimiz seni bekliyoruz sen burada ne yapıyorsun?"
"Kocana sarılırsın sonra Nefes kalk hadi seni hazırlayacağız."
diyip kolumdan tutup çekiştirdiler.  Ben Rüzgar'a bakamadan içeri girmiştik bile.
"Kocamdan ayırdınız beni."
dedim sinirle.
"Bak Nefes adı üstünde koca ! Ne demek bu? Artık hep berabersiniz demek değil mi ama bir an önce bunu sonsuzlaştırmak için önce evlenmeniz gerek yani düğün gerek anlatabildim mi?"
demesiyle başımı hızla salladım.  Kuaför koltuğuna oturur oturmaz etrafıma birkaç tane kadın doluştu.  İstediğim saç modelini söylerken makyaj da istediğim detayları da verdikten sonra başımı arkaya yaslayıp gözlerimi kapattım. 
Aniden çıkan gürültüyle gözlerimi açtım kadının elindeki far paleti yere düşmüştü ve içindeki farlar yerle bir olmuştu. Kadın özür dileyerek farklı bir far  paleti getirip işine devam etti. Makyajım bittikten sonra saçımla ilgilenmeye başladı elindeki maşanın bozulmasıyla 20 dakika oyalandıktan sonra içime dolan yetişememe korkusuyla gözlerim dolmaya başladı ama ağlamayacaktım. Kadın yeni bir maşa getirirken derin nefesler alıp kendimi sakinleştiridm.
Benim hazırlığım bitince Peri, Eylül ve Rüzgar'ın birkaç kuzeninin de çoğu şeyi hallolmuştu.Rüzgar'ın ailesiyle geçen pazar tanışmıştık her pazar evin en büyüğü daha doğrusu kalan tek büyüğü olan Samet amcalarda toplanıp beraber vakit geçiriyorlarmış.
  O pazar ve bundan sonraki her pazar artık aralarına ben de katılmıştım ve doğrusu hepsini sevmiştim. Rüzgar'ın ailesi harika bir aileydi Cemile tezyeyi saymazsak.
Cemile teyze ve annem de sade hatta belli olamayacak kadar sade bir şeyler yapınca artık hazırdık ve Rüzgar'ların gelmesini bekliyorduk. Gelen konvoy sesiyle heyecanım tavan yapmıştı arabaların kapılarının açılma sesiyle içeri birkaç kişi girdi kim olduklarına bakamadım çünkü şu an endamıyla gözlerimi alamadığım Rüzgar buradaydı. Ben ona gülümseyerek baktım o da bana gülümseyerek bakınca yanına doğru birkaç adım attım, yanıma doğru büyük adımlarla gelip bana sımsıkı sarıldı ,ben de ona sarıldım biraz o halde kaldıktan sonra ayrıldı.
Gözünden akan yaşı görünce titreyen sesimle
"Ağlama."
dedim gözünden akan yaşı ellerimle sildim gülümseyerek alnımı öptü.
"Seni bana verip ömrümde ilk kez mutluluktan ağlamama sebep olan Rabbime şükürler olsun."
dedikten sonra girmem için kolunu uzattı.
Koluna girdim ve hızla evime ulaştık beni bıraktıktan sonra daha kalabalık bir konvoyla evimden son kez alıp düğün salonuna gidecektik beni eve bırakıp gittiler.
Gelen araç sesleriyle geldiklerini anladım hızla ayağa kalktım annem yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. "Canım yavrum, birtanem seni Rüzgar'a emanet ederken gözüm arkada kalmıyor asla ,ona güveniyorum. Ama olur da Rüzgar birgün yolunu şaşırır da değişirse bu ev sana hep açık."
diyip elime evin anahtarını verdi ve koluma bir bilezik geçirdi.
Dolu gözlerle annemden ayrıldım Rüzgar gelince ikimize de üzgün gözlerle baktı. Annemin yanına gidip ellerini tuttu. 
"Annem üzülme artık. Kızına gözüm gibi bakacağım, onu hiç üzmeyeceğim. İstediğin zaman geliriz yanına ondan çok uzak kalmayacaksın ki. Sen de gelirsin bize üzme kendini."
dedi annem Rüzgar'a sarıldı.
"Sağol oğlum. Sakın sana olan güvenimi boşa çıkarma tamam mı ?"
"Emredersin sultanım. "
dedi gülümseyerek. Annem
"Hadi güle güle gidin."
dedikten sonra Rüzgar yanıma gelip elimi tuttu yol boyunca beni sakinleştirmeye ve güldürmeye çalıştı. Arabadan gülümseyerek indik gelin damat odasına gidip beklemeye başladık.
"Ben gidip sana yiyecek bir şeyler getireyim."
"Gerek yok Rüzgar."
"Olur mu öyle şey güzelim? Akşama kadar aç kalacağız hem ben de acıktım."
" Peki sen bilirsin."
Rüzgar çıktıktan 5 dakika sonra Peri ve Eylül odaya girdi. Peri gayet mutluyken Eylül sinirden adeta köpürmüştü.
"Bu çocuğa napmışlar küçekken Peri beyni hala içeride kalmışa benziyor!?"
Muhtemelen Peri ve Rüzgar'ın kuzeni olan Erdem'den bahsediyordu. İkisi asla anlaşamıyordu ve muhtemelen yine tartışmışlardı. Ayağa kalkıp cam kenarına doğru ilerledim.
Eylül hala söyleniyordu.  Peri yanıma geldi. 
"Yengeciğim bir şey ister misin, aç mısın?"
"Yok canım zaten abin gidip bir şeyler getirecekti ."
"Hmm."
dedi sinsi bir şekilde.
"Ne oldu?"
dedim gülerek.
" Yenge Allah aşkına abimi nasıl yonttun bu kadar ,bir sırrı var mı? Belki ileride işimize yarar."
Dedi gülerek. Dün Rüzgar kına için hazırlanırken yemek yollamış soğutmadan ye diye de not yazmıştı.  Ardından seni çok özledim ve yemeğini yiyip yemediğini kontrole geldim diye yanıma gelmişti daha doğrusu erkeklerin kendi arasında yaptığı eğlenceden kaçmıştı.
"Ah tatlım işte aşk."
dedim kıkırdayarak. Tam dönerken ayağımdan ses geldi ve bir ayağım yaklaşık 10 cm aşağı düştü.
"Hayır ,hayır! Ayakkabım kırılmadı. Bileğim burkuldu, kırıldı. Yani inşallah..." 
Dedim başımı yavaşça eğerken Peri ve Eylül korkuyla bana bakıyorlardı.  Başımı eğdiğimde ayakkabımdan ayrılan topuğu görmemle gözyaşlarım firar etti.
"Yeter artık bir evleneceğim dedim başıma gelmeyen felaket kalmadı."
oturduğum yerde ağlarken Peri ve Eylül beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
Kapı çaldı Rüzgar içeri girdi beni o halde görünce gözleri kocaman açıldı, hemen yanıma geldi.
Onu görünce daha çok ağladım ve göğsüne sığındım. Kedi miyavlamasını andıran bir sesle konuştum.
"Rüzgar ..."
"Ne oldu güzelim, birine bir şey mi oldu ?"
"RürüzRüzgar..."
"Söyle canım."
"Evlenmeyelim."
"Ne ,vaz mı geçtin?"
 "Düğün olmasın ,evimize gidelim zaten istesek de olmuyor."
"Ne oldu güzelim ?"
"Ayakkabımın topuğu kırıldı."
"Bu yüzden mi benim güzel gözlüm yaş akıtıyor?"
"Rüzgar ayakkabım gitti diyorum sana! Gidelim Rüzgar."
Dedim başta kükremeyi andıran sert sesimin aksine gidelim derken adeta miyavlamıştım.
"Hayır sen şimdi getirdiğim şeyleri yiyorsun ve sen yiyene kadar ben sana yeni ayakkabı alıp geliyorum."
"Gerçekten mi ?"
"Gerçekten."
"Söz mü?"
"Söz ama ağlarsan seni bırakıp gidemem."
"Tamam, tamam. Bak ağlamıyorum."
"Tamam o zaman ben gelene kadar yemeklerini bitirmiş ol.  Eylül Nefes'in yanından ayrılma. Peri sen de benimle gel ."
dedi ve gitti Eylül'ün zorlamalarıyla yemeğimi yedim yüzümdeki makyaj suya dayanıklı olduğu için pek etkilenmemişti ağlamamdan. Ama yine de toparlanmaya ihtiyacı vardı.
Toparladıktan sonra Rüzgar'ı ve Peri'yi beklemeye başladık.

Zorla Değil SözleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin