1.6

1.3K 184 58
                                    

Son bir haftadır her şey, garip bir şekilde normaldi. Haewon ve annem işlerinden izin almış günlerini evde ve dışarıda gezerek geçirirken ben nihayet tatile girmemize sevinemiyordum. Nedenini bilmiyordum, Mark ve Taeyong hyung ortalıkta gözükmüyordu. Annemle eşini yalnız bırakmak için ya da onları gördükçe midemin bulanmasına engel olamadığım için sürekli dışarıda sürtüyordum.
Jungwoo'yla birkaç kez görüşmüştük. Sonrasında ailesiyle Japonya'ya tatile gitmişti. Taeil hyung yoğun çalıştığı için benimle mesajlaşmak dışında hiçbir şey yapmıyordu. Doyoung hyung da ortalarda gözükmüyordu. Johnny hyung da işlerinin çok yoğun olduğunu söylüyordu. Yani, yalnızdım. Yapayalnız.

Bu yüzden son çare olarak gördüğüm Sakura ile birlikte eve yakın parktaki salıncakları mesken tutmuş sohbet(!) ediyorduk.

"Taeyong'un da aynı üniversitede olduğunu neden söylemedin bana?"

Aniden böyle bir şey söylemesini beklemiyordum. Nerden öğrenmişti ki? Okula mı gitmeye karar vermişti? Belki de kapanmadan bir kere gidip görmek istemişti. O sırada da Taeyong hyungu görmüş olabilirdi.
Yüzümü buruşturdum ama sesim netti.

"Çünkü üzülecektin. Üzüleceksin de. O var diye okula gitmene inan bana hiç gerek yok."

Sessiz kaldığında bana hak verdiğini düşünerek hafifçe sallanmaya devam ettim. Aklımda hala çözemediğim olaylar vardı. Mark'ın bahsettiği casus işinin arka planını o kadar merak ediyordum ki. Ne zaman ortaya çıkacaktı? Ya da ben öğrenebilecek miydim?

"Haechan, sonuçta biz arkadaşız. O yüzden sana söyleyeceklerimi iyi dinle ve sakın kestirip atma."

Onay beklercesine baktığı için kafamı salladım hemen. Ciddi bir şey söyleyeceği belliydi. Ona odaklandığımda derin bir nefes aldı.

"Bir süredir gözüme battığı için gözlemlemeye karar vermiştim. Gözlem sonuçlarımı seninle paylaşıp paylaşmamak konusunda çok kararsızdım ama en sonunda bilmen gerekiyor diye düşündüm.
Mark'ın sana olan bakışları çok farklı. Bir kardeşe ya da arkadaşa bakıyor gibi değil."

Tepkimi ölçmek için duraksadığında kaşlarımı kaldırıp devam etmesini bekledim.

"Demek istediğim sana karşı duygusal hisleri var bence. Onun için sıradan bir üvey kardeş değilsin. Seni kıskanıyor, koruyor. Geçen hafta sen saçımı örerken geldiğinde yüzünün aldığı ifadeyi aklımdan çıkaramıyorum."

Dayanamayarak kahkaha atmaya başladım. Nefes nefese kaldığım için durmak zorunda kaldığımda Sakura bana 'ne yaşıyorsun' der gibi bakıyordu. Ama söylediklerini bir de benim kulağımdan duysa böyle düşünmezdi.

"Sakura Mark'tan bahsediyoruz. Öküzün teki o. Beni geçtim kimseye o şekilde yaklaşacak bir tip değil. Onun tek değer verdiği şey işi. Bu söylediğin imkansızın da ötesinde."

Sakura gözlerini devirip salıncaktan kalktığında ona bakmaya devam ettim. Kumlu sahadan çıktıktan sonra bana döndü ve kollarını göğsünde birleştirdi.

"Gözlemlerimi hafife alıyorsun Haechan. Hem herkesin kalbi vardır. En sert ve buz gibi görünen biri bile kırılabilir, aşık olabilir. Önce duygularını kabul etmesi gerekecek. Ancak ondan sonra belki sana söylemeye cesaret edebilir. O zamana kadar da her şey için çok geç olabilir. Bu yüzden sana söylüyorum, ondan önce harekete geç diye. Ne hissettiğini öğrenir öğrenmez Mark'a güven ver. O da anladığında önünüzde hiçbir şey duramaz."

Son cümlesini tamamlar tamamlamaz göz kırpıp sırıtarak uzaklaşmaya başladı.
Hayretle açtığım ağzımla gidişini izledim.
Benimle dalga mı geçiyordu? Aynı Mark'tan mı bahsediyorduk? Ayrıca nerden çıkardı ki ona karşı başka duygularım olduğunu? Hah, saçmalık!


Billionaire | MarkHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin