7 | eski bir dostu ziyaret

671 69 160
                                    

eski bir dostu ziyaret

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

eski bir dostu ziyaret

. . .

Ellerimi soğuk araba camı üzerinde gezdirdim çünkü her saniye biriken buhar tabakasından dışarıyı görmek imkansızdı. Hoş, dışarıda görülecek uçsuz bucaksız dalgalar ve üzerimize yağan yağmur fırtınasından başkası yoktu.

Havada süzülen at arabası, o kadar hızlı gidiyordu ki aldığı her manevrada koltuğun üzerinde zıplayıp duruyordum. Belli ki at arabasının koltukları böyle bir yolculuk için yapılmamıştı çünkü o kadar sertlerdi ki çoktan kalçalarım ağrımaya başlamıştı.

Azkaban'a gidiyordum, evet. Hem de suçlu olmadan.

Benim aksime, kutu gibi olan arabanın içindeki diğer üç seherbaz oldukça sakindi ve yerlerinden oynamıyorlardı. Her zıplayışımda onlara çekinerek bakıyordum haliyle.

Tahmin edeceğiniz gibi Jeanne Winslet da geliyordu benimle Azkaban'a. Elbette bunu sorgulamak beni aşardı fakat içimden bir ses onun da Sirius'u görmek istediğini söylüyordu. Ne de olsa, yıllarca çalıştırdığı ve başarılı olsun diye terler döktüğü kişiydi Sirius ve tamamen elinde patlamıştı.

Gökyüzü tamamen gri bulutlarla kaplıydı ve soluk gün ışığı loş bir hava oluşturmuştu arabanın içinde. Kadife, gri kumaştan yapılma karşılıklı koltuklar dışında pek bir şey yoktu arabada. Ahşap döşemelerin ince işlemelerinin boyaları çoktan çıkmaya yüz tutmuş ve yer yer kırılmıştı.

Benim hemen solumda kalan minik pencereler sık sık buhar yapmıyor olsa dışarıda kopan fırtınayı rahatlıkla görebilirdim fakat büyü yapıldığını düşündüğüm araba her an aynı sıcaklıktaydı ve dışarıda esen soğuk fırtına nedeniyle pencereler buğulanıyordu.

Neden sonra, yolculuğun sonuna yaklaştığımızı at arabasının yere doğru eğimle ilerlemey başladığında anladım. Ve ardında ilk öncelikle arabayı süren testrallerin toynak sesleri, ardından ise arabanın tekerleklerini çarparcasına yere konma sesi geldi. Ben yine yerimde zıplarken diğerleri hiçbir şey olmamış gibi oturuyorlardı yerlerinde.

Tabi, size üç tane seherbazın bizimle geldiğini söylemiştim. Daha önce söylediğim gibi biri kızıl saçlı Jeanne Winslet'tan başkası değildi. Diğer ikisiyle de yolculuk başında tanışmıştım. Birisi Kingsley Shacklebout adında, orta yaşlı bir Sherbaz'dı. Koyu renk teni, cansız bakışları olsa da en cana yakın davranan kişi o olmuştu. Mor-mavi renkli, uzun bir cüppe giyiyordu ve saçsız başını saklamak istercesine bir şapka takmıştı.

Diğer Seherbaz ise John Dawlish adından, Kingsley'dan daha yaşlıca bir adamdı. Fazlasıyla ketum bir duruşu vardı ve sert yüz hatları yolculuk boyunca aynı kalmıştı. İnce dudaklarını büzmüş gibi görünüyordu. Açık sarıya çalan saçlarının üstüne siyah bir şapka takmıştı. Kingsley'in aksine simsiyah giyinmeyi tercih etmişti.

öyle bir geçer zaman ki ‧ remus lupinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin