Sinan neredeydi bilmiyorum, annem beni aldığı gibi içeri götürdüğünde Sinan şok içinde bana bakıyordu. Etraf o kadar karışıktı ki sanki önümüzde onlarca insan bize engel oluyordu ve biz birbirimize koşamıyorduk. Ama tüm herkes hareket ediyordu bir tek biz zamana karşı gelmiştik. Sinan'ın gözlerinde ilk defa öyle bir korku görmüştüm.
Sinan'ın daha bu yaşta birçok düşmanı olmuştu. Çünkü gerçek anlamda soğukkanlı ve ne yapacağını çok iyi bilen bir çocuktu. Daha önce ilk defa silahlı çatışmaya girmemişti elbette ama ilk defa o çatışmanın ilgi odağı bendim. Bu mahalleye ilk taşındığımda gördüğüm ilk yüz onunkiydi. Arkadaşları beni sıkıştırdığında, yanıma geldi ve yüzüne bakıp öylece kaldı. Buranın belalı tipleri diye bulaşmak istememiş ve uzatmadan gitmiştim. Daha sonra gittiğim her yerde karşıma çıkmıştı.
Derin bir nefes aldım ve elimde ki suyu masaya bıraktım. Korkmuştum, silahtan, ani gelen sesten. Ama daha çok Sinan'ın bakışlarından. Beni en çok o yeşiller korkutuyordu. Telefonunu yeniden aradım ama çalıyordu cevap vermiyordu. İki saat olmuştu ve ben halen haber alamamıştım.
''Anne, ben Refik'lerin yanına gidiyorum.'' dedim anneme bakarak. Hemen yanıma gelmişti endişeli bir şekilde. Elini yanağıma koydu.
''Oğlum dışarısı çok tehlikeli.'' diye fısıldadı. Evet tehlikeliyi ama tek benim için değil, arkadaşlarım ve Sinan için de tehlikeliydi. Kafamı salladım olumsuzca.
''Gitmem gerek, burada böylece oturamam'' dedim ve ayağa kalktım. Annem arkamdan geliyordu ve durmam için bir şeyler diyordu.
Onu dinlemeden kapıyı açtığımda karşımda Sinan duruyordu. Birkaç saniye afallasam da ardından hemen boynuna sarılmıştım. Tek kolu ile belimi sararken, annemin sesi kesilmişti. Sinan bir nefes çekti kokumu. Öylece durduk, o titrek bir şekilde nefes almaya devam etti. Ardından geri çekildiğimde yüzüne baktım. Kanım donmuştu. Sinan'ı ilk defa böyle görüyorum. Bitkin,düşünceli ve acı dolu. Omuzları çökmüş gibiydi ama yine de yüzüme bir tebessümle bakıyordu. Bu tebessümün ardında bir üzüntünün olduğunu fark etmiştim.
''Sinan, iyi misin?'' diye sordum endişeyle. Kalbim çok hızlı atıyordu. Bana bakıp yeniden tebessüm etti.
''İyiyim,güzelim...'' dedikten sonra anneme döndü. ''Karan benim yanımda, merak etme annecim.'' dedi anneme doğru. Annem cevap vermeyince hareketleri ile cevap verdiğini anlamıştım çünkü Sinan bileğimden tutup beni kapının önünden yönlendirince gideceğimizi anlamıştım. Arkamızdan kapı kapanırken biz çoktan cam kırıkları ile dolu olan apartmanın önüne çıkmıştık. Orayı görünce yeniden yüreğimin sızladığını hissettim. Beni anlamış olacak ki elimden sıkıca tuttu.
Onu sadece takip ediyordum. Sakince yürüyordu, bizim tayfanın buluştuğumuz ve ev gibi olan yere doğru gidiyordu. Burası arada bir araya gelip, içip sabahlara kadar durduğumuz yerdi. Kapıyı açıp içeri girdik, fazla eşya yoktu burada. Harabe bir yerdi. Işığı açmamıştı ve ay ışığı ile aydınlanıyorduk. Kapıyı kapatıp öylece durdu. Sadece bakışıyorduk.
''Burak iyi, değil mi?'' dediğimde kafasını salladı.
''İyi, dinleniyor.'' dedi sadece. Şuan o kadar bitkin görünüyordu ki bu duruşuna saatlerce ağlayabilirdim. Ayakta durmuş sadece birbirimize bakıyorduk. Yeşil gözleri ilk defa böyle görünüyordu.
''Neden böylesin Sinan?'' diye sordum, şu an ki bitkin halini kastederek. Gülümsedi.
''Boşver şimdi beni, sen iyi oldun değil mi?'' diye sorunca kafamı salladım olumlu anlamda.
''Nereye gittin?'' diye sordum bana cevap vermeden belinde ki silahları çıkardı ve tahta masanın üstüne koydu. O kadar garip davranıyordu ki ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Bir şeye teslim olmuş gibiydi. Beni çekiştirip koltuğa oturdu ve beni kucağına aldı.