O kadar çok şey yaşamıştım ki bugün. Hepsi Ataberk'in suçuydu. Böyle bi piçi neden hayatıma sokmuştum ki. Bugün yaşadıklarım düşünürken daha fazla dayanamayıp yorgunluğuma yenik düşüp uykunun rahatlatıcı kollarına bıraktım kendimi.
----------------------------------------------
Sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyandım. Dünün yorgunluğu bugün çıkıyor olmalıydı. Bir güne daha duvarlarımdaki beyaz sıva ve evdeki is kokusu ile başladım. Alışmıştım artık, zor gelmiyordu. Annem beni terk etmişti, hiç tanımamıştım onu. Ben daha küçükken çekip gittiği için alışmıştım bu tür şeylere.
Sadece babamı tanıyordum. Büyük bir şirketin sahibiydi ama benimle ilgilenmezdi. Okula gitmediğim zamanlarda babamı aradıkları için sadece bu konuları benimle konuşmak için arardı. Bir söz vermiştim, anlaşma yapmıştık.
Ben okula gidecektim o ise, benim ev ihtiyaçlarımı karşılayıp, bana düzenli bir şekilde para yollayıp hayatıma burnunu sokmayacaktı. Bence gayet adil bir anlaşma olmuştu.
Dirseklerimden destek alarak yataktan kalktım. Eski beyaz dolabıma doğru ilerlerken aynada kaçınılmaz olan yalnızlığımla karşılaştım. Sanki evren yalnız olmamı istiyormuş gibiydi. Hiçbir zaman olumlu düşünmezdim, düşünemezdim. Bu öğretilmemişti bana.
Alt katımdaki çift yine kavga ediyordu. Tanrı aşkına ben yataktan kalkacak enerjiyi kendimde bulamazken siz sabah sabah kavga edecek enerjiyi nerden buluyorsunuz?
Aynada kendimi inceledim. Çökmüştüm, gerçekten çökmüştüm. Gözlerim ağlamaktan kızarmış, gözaltlarım yorgunluktan mosmor olmuş, tenim solmuştu. Bana bunları yaşatan tabi ki yine Ataberk'ti.
Bu çocuk benden ne istiyordu anlayamıyorum. İçimdeki her şeyi öldürmüştü zaten, başka neyim kalmıştı ki ? Onun mavilerinde boğulduğumdan beri her şey çok farklıydı, mavilerinden kurtulamıyordum. Lanetlenmiş gibiydim.
Güçlükle yürümeye devam ederek en sonunda dolabıma ulaştım. Her zamanki gibi siyah pantolonumu aldım, üstüne gri salaş bir t-shirt geçirdim.
Hava çok soğuk değildi ve pek yağmur yağacak gibi durmuyordu bu yüzden deri ceketimi aldım. O kadar solgun görünüyordum ki kendimi de şaşırtacak bir hamlede bulunup biraz pudra sürdüm ve eyeliner çektim.
Kahvaltı etmek istemiyordum ama zorundaydım, bugün için enerji gerekiyordu bana. Dolaptan gerekli gereksiz bir kaç malzeme çıkarıp kahvaltıyı hazırladım. Siyah botlarımı ayağıma geçirdim ve nihayet evden çıkmayı başardım.
Merdivenlerden aşağıya inerken alt kattaki sürekli adamla karşılaştım. Onu ilk defa bu saatte görüyordum, yine kafası iyiydi.
Tüm geceyi uyuşturucu ve içki arasında geçirmişti demek ki. Daha önce hiç muhabbetimiz olmamıştı, bazen karşılaşıyorduk o kadar.
Hiç beklemediğim bir anda hızlıca yanıma gelip bana bi paket uzattı. Anlamsız bakışlarımı üzerinde gezdirirken alaycı bir tavırla bana bakıp konuşmaya başladı.
"Selam ufaklık, çok solgun görünüyorsun senin için çok güzel bir şeyim var emin ol sana çok iyi gelecek." dedi ve bunları söylerken alaycı tavrını hiç bozmadı.
Konuşurken çok keskin ve mide bulandırıcı şekilde içki kokuyordu. En iyisi hiç bulaşmayıp, cevap bile vermemekti. Söylediklerine aldırış etmeden hızlı adımlarla apartmandan çıktım.
Bugün çarşambaydı. Nihayet bunları unutabilecektim ama ilk önce lanet olası okula gitmem gerekiyordu. Babama söz vermemiş olsam okula gitmez, hergün rehabilitasyon merkezine giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Umut
Teen Fiction"Burayı sadece bana çıplak duygularını gösteren insanlar için seviyorum... Sanki burada bağırsam herkes duyacak, ağlasam gözyaşlarıma herkes üzülecek gibi. İçimdeki taze ölü için herkes iyi taziyelerini sunuyordu. Belkide burayı sadece ruhumla yalnı...