Nefes almam gittikçe zorlaşıyor, her şey bulanıklaşmaya başlıyordu. Sesleri artık doğru düzgün duyamıyordum. Zaman geçtikçe nefes almam yavaşladı ve İhsan denen adam beni bıraktı. Başımda bir kaç saniye bekledi ve gerisi tamamen karanlık...
-------------------------------------------
Uyanmaya başlamıştım ama tarif edilemez derecede müthiş bir baş ağrım vardı. Neler olduğunu düşünmeye çalıştım ama düşündükçe baş ağrım daha da arttı. Gözlerim ağrıyor, açamıyordum. Kafamı kaldırmaya çalıştım ama başaramadım. Bedenimi yataktan kaldıramıyordum, kendimi taşıyamıyordum. Gerçekten çok yorgundum.
Yorgunluğumu umursamayarak gücümü toplayıp kalkmaya çalıştım, gerçekten kalkamayacak kadar güçsüzdüm ve kafam geri düştü. Umursamayarak tüm gücümle -kalan tüm gücümle- tekrar denedim ve bu sefer başarılı olmuştum.
Burası eski bir yere benziyordu ve içi boştu, terkedilmişti. Büyük ihtimalle eski bir fabrikaydı. Her yer kir ve toz doluydu, şuan gördüğüm kadarıyla herhangi bir ışıklandırma da yoktu. Fabrikanın duvarları oldukça yüksekti ve büyük camları vardı, tek ışık oralardan giriyor, içeriyi aydınlatıyordu. Cidden çok kötü kokuyordu ve sanki arasam fare ölüsü bulacak gibiydim.
Etrafa bakınmaya başladım, korkar adımlarla içeri doğru yürümeye başladım. Duvarlar sarı-gri arası bir renkti ve küflenmiş, dökülmeye başlamıştı. Bir fabrikaya göre küçük bir yer değildi ama büyükte değildi. İçi gerçekten bomboştu ve bir tek ben vardım.
Büyük bir kapının gıcırdayarak açılma sesi geldiğinde büyük ihtimale 1-2 saat geçmişti. Cidden hangi sosyopat ruhlu beni böyle bir yere getirmiş olabilirdi? En çok merak ettiğim şeyse neden getirmiş olduğuydu.
Ayak sesleri içeride yankılanırken 3 kişi olduklarını tahmin ediyordum, kendi aralarında konuşuyorlardı. Beni gördüklerinde şaşırmışlardı ama aynı zamanda pis pis sırıtmışlardı. Bu yüzleri bir yerden hatırlıyordum ama şuan gerçekten hatırlayamıyordum. Şuan hiçbir şeyi hatırlayamıyordum. Tek hatırladığım şey adımın Kumsal olduğuydu.
2 kişi yanıma geldi, diğeri arkadan onları izliyordu. Hızlıca beni tuttular ve bi sandalyeye oturttular. Ne olduğunu anlayamadan ellerimi ve ayak bileklerimi sandalyeye bağlamaya başladılar. Bir yandan bağırıyor bir yandan onları izliyordum. Bağlamalarına izin vermiyordum, tam bileklerimi bağlayacaklarken tekme atıp duruyordum. Daha fazla dayanamayıp arkada bizi izleyen yanımıza geldi ve gelişine bi tokat yapıştırdı. Bana daha çok yaklaşıp dibime girdi.
"Uslu dur küçük orospu!" dediği an neye uğradığımı şaşırdım.
Bunun altında kalacak bir kız değildim. Benden hiç tepki beklemediği bir anda suratına tükürdüm ve küfürler savurup geri çekildi. Yanımdakilerin kıkırdadığını duyabiliyordum.
Artık iyice çıldırmıştım ve buradan çıkmak istiyordum. Çığlıklar atıyordum, yardım için sesleniyordum. Her ne kadar adam bana "Kimse yardım edemez" dese de onu dinlemiyor, bağırmaya devam ediyordum.
"Kes sesini artık sana hiç kimse yardım edemez. Zaten senin gibi bir orospuya yardım etmek isteselerdi o sokakta yardım ederlerdi." dedi.
Şimdi hatırlamıştım. Beni sokağın sonunda sıkıştıranlardı bunlar. Yaptıkları aklıma gelince ağlamaya başladım. Tek çarem yalvarmaktı. Ama bir türlü işe yaramıyordu.
"Lütfen bırakın beni. Ben hiçbir şey yapmadım, lütfen bırakın bende istediğiniz şey yok."
Her ne kadar bunları tekrar etsem de beni takmıyorlardı, aksine daha da çok sinirleniyorlardı.
Ben bağırıp yalvarmaya devam ederken beni hiç duymuyorlarmış gibi arkalarını dönüp gittiler. Daha çok bağırdım sesimi duysunlar diye ama takmıyorlardı işte. Yalvarışlarım boşunaydı, çoktan kapıdan çıkıp gitmişlerdi.
Etrafa göz atmaya başladım kesici bir şeyler var mı diye. Yaklaşık 10 dakika bakındıktan sonra hiçbir şey olmadığını anladım ve pes ettim. Düşünmeye başladım. Düşündükçe ağlıyordum, çığlıklar atıyordum. Benden ne istediklerini anlayamamıştım. Gerçekten benden ne isteyebilirlerdi ki?
Yorgun düşmüştüm, düşüncelerimde boğulurken uykum geldi. Her ne kadar kendime engel olmak istesem de uyuyakaldım.
Lanet bir rüya gördüm. Son zamanlarda hep aynı rüyaları görüyordum ve artık sıkmaya başlamıştı. Her uyandığımda ağlayarak uyanıyordum ve susmak bilmiyordum. Annemin terk edişi beni o kadar çok etkiliyordu ki. Küçükken olmasına rağmen annemin olmayışı koyuyordu fena halde.
Biraz sonra eski kapı yine gıcırdayarak açıldı. 2'si yine direk benim yanıma geldi ve başımda dikilmeye başladılar. Diğeriyse bir şeylerle ilgilendikten sonra yanıma geldi, tam karşımda durdu.
"Lütfen bırakın beni, yalvarırım!"
Yine ağlamaya başlayacaktım. Gözlerim dolmuştu ve artık yanmaya başlamışlardı. Kumsal yapma, ağlama.
"Size yalvarırım bırakın beni ben daha 17 yaşındayım gerçekten ne istiyorsanız bende yok lütfen bırakın lütfen."
"Ee yeter be seninle mi uğraşacağım ben sabaha kadar, sus biraz be."
"İstediğiniz şey bende yok lütfen bırakın gidiyim."
"İhsan! Fatih! Şunun ağzını bantlayın daha fazla sesini duymak istemiyorum çok sinirlerimi bozmaya başladı elimden bir kaza çıkacak." Derken benden uzaklaşmıştı.
Adamlar başlarıyla onaylarken ben bağırmaya devam ediyordum.
"Bunu yapamazsınız bırakın beni!!" diyordum ama dinlemiyorlardı, ağzımı bantlamışlardı.
Adını bilmediğim adam tekrar yanıma gelip önümde durduğunda cidden bakışlarından çok korkmuştum. Tam bir katil edası vardı. Ağzı açıp konuşmaya başladı. Sigara ve içki kokusu burnumu yakmıştı. İğrenç kokuyordu.
"Şimdi sesini kes ve beni dinle küçük orospu. Zaten istesen de konuşamazsın artık. Beni dikkatle dinle. İstediğimiz şey sende kesinlikle var, istediğimiz şey sensin." dediği an telefonu çaldı ve benden birkaç adım uzaklaştı. Dediği şey karşısında gerçekten şaşırmıştım çünkü bunu beklemiyordum.
Konuşmalarını zar zor duyabiliyordum, adam benden uzakta olmasına rağmen fabrikada sesi yankılanıyordu. Keşke duymasaydım... Çünkü duyduklarım beni şok etmişti.
"Alo? Evet kız bizimle... Hayır gayet iyi durumda... Ne yapacağımızı bilmiyoruz... Bir türlü susmuyor bağırıp çağırıyor bende ağzını bantladım efendim... Evet... Biliyorum... Vurmaktan başka çarem yoktu..."
Büyük ihtimalle telefonun diğer ucundaki adam bana vurup vurmadığını sormuştu ve evet dedikten sonra sinirlenmişti çünkü bağırma seslerini rahatlıkla duyabiliyordum. Adam kekelerken telefonun diğer ucundaki kişiyse bağırmaya devam ediyordu.
" Ama.. Ama efendim... Haklısınız, özür dilerim bir daha olmayacak... Daha dikkatli bakıp zarar görmemesini sağlarız... Tamam Ataberk Bey."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Umut
Teen Fiction"Burayı sadece bana çıplak duygularını gösteren insanlar için seviyorum... Sanki burada bağırsam herkes duyacak, ağlasam gözyaşlarıma herkes üzülecek gibi. İçimdeki taze ölü için herkes iyi taziyelerini sunuyordu. Belkide burayı sadece ruhumla yalnı...