3. Gel,anla dikenimden

51 5 0
                                    

Yazım hataları bir süre sonra düzenlenecek...iyi okumalar herkese

"Çiçek bahçesi kadar güzel olan bir çift göz o kadar derinlere dalıyordu ki, bir an ruhundaki yaraları görecek diye ürkmüştü adam"


"Mavi, bu gün kursun yok nereye gidiyorsun?" diye sordu annesi. Kız ne cevap vereceğini bilemedi. Annesi ondan şüpe duymamıştı şimdiye kadar. Şimdi de duymuyordu. Fakat kızının her gün evden çıkıp saatlerce nereye gittiğini çok merak ediyordu. Her zaman olduğu gibi bir eli diğer eliyle oynamaya başlarken cevap vermek için dudaklarını araladı. "Ben, şey...burdan çok uzakta olmayan bir yer buldum anne" deyip defterini göstererek devam etti konuşmaya "yazı yazıyorum". Annesi usulca kafasını salladı. Kızının karşısına hiçbirşeyin geçemeyeceğini biliyordu. Gitmek isterse giderdi kimse duramazdı özgürlüğe olduğundan daha fazla bağlı olan yeşilgözlü kızını. O gün salaş siyah tişörtü ve bir o kadar bol olan siyah pantolonuyla kendisini saklamaya çalıştığı kombinini tamamlamıştı Mavi . Yolda giderken okuldan çıkınca her gün adamın resim yaptığı duvarın önüne gelip tıpkı onun gibi izleyen küçük kız çocuğunu gördü. Siyah saçlı adamın evinin önüne yaklaştığını anladı. Uzaktan gördüğü şeye bir anlama veremedi ama yaklaştıkca aydınlanan tablo kızı çok şaşırttı. Minik kız adamın kucağında ona öyle sıkıca sarılmıştı ki. Gözleri yanılmıyorsa adam gözyaşları akıtıyordu, kızsa içi hayat dolu öyle güzel gülümsüyordu ki adama. Olduğu yerde kız adamın kucağından inip koşup gidene kadar bekledi. Daha sonra adamı izlediği koskocaman ağacın altına geçti. Hep onun altında oturup onun gövdesine yaslanırdı kız. Belki de adam bu yüzden farketmemişti kızı. Yaşamı sürecinde birçok kişi farketmemişti varlığıyla yokluğu arasındaki o ince çizgiyi. Adamın farketmesini de beklemiyordu zaten.Kalemin kapağını ağzıyla açıp gökyüzüne baktı. Ne kadar da garipti gökyüzü. Tıpkı adı gibi masmaviydi. Bulutların gökyüzünü saklamadığı nadir günlerdendi . "Bu gün farklı mı olacak senin için? Bir ihtimal..." dedi gülümseyerek. Durmadan aynı saatte buraya gelip saatlerce onu izliyordu kız. Bazen adam sadece hiçbir şey yapmadan duvarın önüne koyduğu sandalyede oturur, çizdiği resmi izliyordu. Bazense adamın kendisi bile olmuyordu herzaman ki duvarın önünde. Ne garipti ki kız bu duruma alışmıştı. Saatlerce o adamı ve çizdiği resmi incelemek hayatın kanunuymuş gibiydi sanki. Tam bu sırada yan bahçede bir hareketlilik sezdi. Bir anne, kucağında minicik bebekle konuşuyor, bebek de ona dünyanın en güzel gülücüklerini bahşediyordu. Sulu göz değildi, ama son 3 aydır duyguları büyük darbeler almış gibiydi. 3 ayda 3 yıl yaşlanmış gibi. Normallikten uzak bir duygusallık çökmüştü kızın üstüne. Yanaklarından akan sıcaklığı hissetmiyordu çünkü yaşadığı bu duyguların ne olduğunu anlamaya çalışma çabasındayken derin düşüncelere dalmıştı. Yıllar önce kaybettiği kardeşini hatırladı. Daha doğduktan 1 hafta sonra vefat etmişti minik. O bile dayanamamıştı bu hayata. "Belki de en iyisi buydu" dedi kendi kendine. "Ya o da benim gibi fark edilmeden tüm ömür boyu yaşama çabasına girseydi?. Ya da bana olanlar ona da olsaydı?". "Küçük bedenini soğuk toprağa emanet etmek o kadar zordu ki miniğim..."

Göz pınarları yine dinlememişti onun sözlerini. Ne yazık ki kendini her şekilde avutmayı başaran kız artık avutma işindeki becerisini de kaybetmişti. Aniden adamın çok yakınında olduğunu hatırladı ve yine sözlerini dinlemeyen gözleri adamın her hareketini ezber yapmak istermiş cesine izlemeye başladı. Sapık mıydı bu kız? "hayır". Peki neden böyle bir şey yapıyordu? "bilmiyorum". Bunları düşünürken sesli cevaplar vermişti kendisine.  Yine bir süre gözünü bile kırpmadan adamı izledi. Çok sorgulamıştı son 3 aydır yaptığı şey yüzünden kendini. Cevap bulamayınca daha fazla zorlamadan fırlatmıştı bu düşünceleri. Bu gün adamın hangi resimi yapacağını bilmiyordu kız. Çünkü 1 hafta sadece ağacı yapmak için uğraşmıştı . Her bir dalını o kadar özenle çiziyordu ki. Renklerin birbirini tamamlaması, birbirlerine uyumları göz alıcıydı.  Tüm bunları düşünürken, kızın beklemediği bir anda aniden adam inledi. Sol kolu titremeye başlayınca olanlar karşısında kız kadar adam da şaşkına dönmüştü. Nelerin olup bittiğini anlayama çalışıyordu. Adamın koluna kramp girdiğini varsayarak kafasını defterine çevirdi. 1 dakikasını soluklanarak geçirmişti adam. Ama sabredememişti Mavi. Karşısında duran siyah saçlı gencin neyinin olduğunu anlamak için istemsizce ayağa kalkmış ve yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Tam bu sırada adam ona doğru gelen kızı fark etti. Ona bakan çiçek bahçesi kadar güzel ola iki yeşil gözün ne kadar korkmuş olduğunun da farkındaydı. "Bu da kim?" ."Her kimse duvardaki resmi seviyordur" dedi kendi kendine. Mavi diğer kızlarla kıyasta yaşından küçük gösteriyordu ki boyu da yardımcı oluyordu onun olduğundan 3 4 yaş küçük gözükmesine. Bu yüzden adam Mavinin 14,15 yalarında küçük bir kız olduğunu düşünmüştü. Oysa ki kızın birkaç ay sonra 18 yaşına basacağından habersizdi. Adamın onu fark etmesiyle utandığı için nefes alamadığını hisseden kız "olay yerinden" hızlı adımlarla ayrıldı . Fakat içinde onu esir alan öyle bir korku hissi taşıyordu ki. Kimse fark etmesin diye çığlıklarını elleriyle susturuyordu bu "sessiz kadın". Onu adama bağlayan şeyin ne olduğunu bilmiyordu. Ama o her neyse adamın canı acıdığında bir annenin çocuğunun tırnağına zarar gelse hissettiği duyguları hissettirdi aniden. Neydi onu o kadar süreçte duvara yaslanmaya mecbur eden şey? Adam onun orada olduğununun farkına varmıştı artık. Oraya bir daha gidemezdi. Hayır hayır olmaz öyle şey! tam 3 aydır hayatında yaptığı en güzel şey buydu. O büyük ağacın altında oturup adamı ve çizdiği resmi usulca izlemek. Şimdi onun hayatından çıkaramazdı edindiği narkotik kadar koparılamaz alışkanlığını. Hızlı adımları adımlıkdan çıkıp koşmaya dönüşünce yaptığı şeye lanet okumaya başladı kız. Birkaç dakika içerisinde olan bu olaylar karşısında sadece kızın arkadından bakmakla yetindi. Ne düşünmesi gerektiğini daha çözemeden kız gözden kayboldu...

Çark-ı ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin