"AŞKIN MAVİSİ"

467 14 0
                                    

Açıkçası bu kadar ilgili olucanızı düşünmüyodum ama tekrardan çok teşekkür ederim. Başroller için düşündüğüm kişiler var ama hala araştırma yapıyorum. Benim için anlatım daha önemli o yüzden anlatıma daha çok önem veriyorum. Bilmenizi isterim. Ben yazmayı seviyorum. Okumanızı bekliyorumm :) yorum ve votelerı da eksik tutmayın ha! :)

********************************

Zihnimde son yaşadığım olayları tekrardan yaşıyorum. Ateş'in söyledikleri hala kulağımda çınlıyor. Aklım almıyor. Aslında akıl almıcak bir durum yok. Sadece onu yadırgıyorum sanırım.

Kafam allak bullak. Şuan uyuduğumu biliyor ama gözlerimi açamıyorum. Konuluşulanları duyuyor ama ağzımı açıp cevap veremiyorum.

"Şafak Hanım'ın durumunda peki bir değişme yok Ateş Bey. Sadece biraz baş dönmesi var. Verdiğim ilaçları düzenli olarak kullanırsanız bir şeyi kalmaz."

"İlginiz için teşekkür ederiz Bülent Bey. "

Sesler kesildikten sonra ayakkabı seslerinden gideceklerini anladım. Birkaç saniye sonra odayı yumuşak bir ses doldurdu:

"Ateş Bey, bir de Şafak Hanım'ın babasının durumu pek iyi değil. Bir sonuç yok bu yüzden kesin bir şey söyleyemiyoruz. Ama her duruma karşı Şafak Hanım'ın böyle birşeyi kaldırabileceğini düşünmüyorum."

"Bülent Bey bunlar ayak üstünde konuşulacak şeyler değil. Buyrun ofise geçelim, dedi Ateş."

Az önce doktor ne anlatmak istemişti her duruma karşı derken? Babam ölecek miydi? Babam ölürse ben ne yaparım? Annemden sonra tek tutunacak dalım oydu. Ben hala annemin özlemini çekerken babamın gidişini kaldıramazdım. Ben onsuz yapamazdım.
Bunları düşürken göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Kim bilir kaç saat uyudum? Ben şuan neden uyuyorum ki?

****************************************************************

Gözlerimi açtığımda kendi odamda uyuduğumu anladım. Ateş nerdeydi acaba?
Ellerimle yorganı kaldırıp bacaklarımı hareket ettirmeye çalıştım. Bu kadar uyuşması garipti. Ama bu bana zaten hergün oluyor şimdi konuyu kapatalım.

Kalkıp esnemeye çalıştığımda boynumdan sesler geldi. Yerindemi diye kontrol ettim sanırım yerindeydi. Perdeyi açıp içeriye güneş girmesini sağladım ve aşağıya kahvaltı hazırlamaya indim.

Merdivenlerden inerken saate baktım. 2 mi? Saat 2 mi olmuş? Babamın ziyaret saati geçmiş. Ateş beni neden uyandırmadı ki şimdi? Bir dakika ya Ateş dün bana ne demişti?

Kafama biri tavayla vurmuş gibi hissettim. Ne garip bir benzetme değil mi? Her zaman Ateş'in beni istemediğini sadece sevdiğini düşünmüştüm ama o dün bana "Seni öpmek istiyorum" demişti.

Her zaman onu oyalamaya çalışmıştım. Kötü anlamda değil. Oyalamak derken her zaman başkasına aşık olacağım günü beklerdim.
Oysa her zaman benim papağan gibi tekrar ettiğim şeyleri tek kelime etmeden dinler. Ben onun kusurlarını yüzüne vururken o hiçbir zaman beni eleştirmez bile.

Beni eleştirmez ama her zaman kendini över "Ben harikayım, ben mükemmelim" Mal işte. Ne zaman ona kanım kaynasa hemen uyuzluğunu öne çıkarıyor.

Ama biz sevgiliysek(!) beni öpmesi de gayet normal değil mi? 19 senedir gelecek birileri beni sevecek diye bekliyordum. Benim bunları şimdi farketmem saçma değil mi? İş işten geçmemişti, geçmezdi de. Ateş beni seviyordu nasıl olsa bırakıp gitmezdi. Gitse bile ben üzülmezdim. Aklıma bile gelmezdi. Yapmam gereken en mantıklı şey Ateş'ten uzak durmak olacaktı sanırım.

İki saatir merdivende bunları düşünüyordum. Içim daralmıştı. En iyisi dışarı çıkmak biraz sahil kenarında yürümek olacaktı.

Mutfağa gidip ağzıma 2 3 şey tıktım ve yukarı çıkıp bi duş aldım. Duştan çıkınca saçlarımı kuruladım. Kabardığı için ördüm. Beyaz askılı-dantelli dizimin üstündeki elbisemi giydim. Askıdaki kot ceketimi üstüme geçirdim. Spor çantamı da alarak evden çıktım.

Hava güzeldi bugünü kesinlikle kendime ayıracaktım. Biraz bencilim ama olsun. Telefonumu kapatıp çantama fırlattım. Özelikle Ateş tarafından bugün rahatsız edilmek istemiyordum.

Evimiz zaten denize yakındı. Ara sokaklardan geçerek sahil kenarına vardım. Banka oturdum. Hava güzeldi ve hafiften esiyordu. Örgülü olan saçlarımı saldım ve rüzgarda dalgalanmalarını seyrettim.

Ergenlik yaşımı çoktan geçmiştim en azından öyle düşünüyordum. Ama şu aralar birinin yardımına ihtiyacım vardı. Gelip teselli etmesini, sarılmasını ve beni şu boktan hayatımdan kurtarmasını istiyordum. Manevi olarak. Ateş ile mutlu değildim. Mutsuz da değildim. Ama biliyorum ki bundan sonra mutlu olmayacaktım. Onun bana dokunmasını istemiyordum, daha çok arkadaş kalmak istiyordum.

Dalgın dalgın düşünürken, yanımda duran varlık dikkatimi çekti. Ne zamandan beri burada oturuyordu bilmiyordum ama bildiğim tek şey onu görmemle kalbimin daraldığını ve soluk alıp veremediğimi farkettim.
'Bir çift mavi göz, hani şu annemin mavisi.'

Gördüğüm şeyle donup kalmıştım. Karşımdakinin mavi gözleri, ışıldayan kumral saçları vardı. Annem ben 5 yaşındayken ölmüş hayal meyal hatırlıyorum. Yaklaşık 8 yaşındayken de mavi gözlü biriyle evlenmeye yemin etmiştim. Büyüdükçe bu karardan yavaş yavaş vazgeçiyordum. Çocuk aklı işte.

Ama şuan karşımda duran büyüleyici mavi gözler bana yeniden yemin ettirecekti sanırım. Dalgın dalgın karşımdakini süzerken bir ses ile irkildim:

"Şafak, burada ne arıyorsun?"

SAÇMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin