" DAVET "

86 7 0
                                    

Müziği açıp dans etmeye çalışıyordum. Dans etmek çok zordu. Nasıl dans edebiliyorsunuz çok merak ediyorum. Ama bugünkü davet için bu işi becermem gerekiyordu. Ateş'le birlikte bir düğüne gidecektik. Kalabalık ortamları sevmiyorum.

Ateş'in kuzeni evleniyormuş sanırım, tanımasam gitmezdim. Ama Zeynep'le küçüklükten beri tanışıyoruz. Hep aynı mahallede büyüdük biz. Saf ve temiz bir kız, ama evleneceği kişi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir kere alışveriş yaparken karşılaşmıştık. Gözlerinden anlamıştım Zeynep'e göre biri olmadığını. Ama önemli olan Zeynep'in mutluluğu tabi.

Şu dans işini halletmem gerekiyordu. Biliyordum ki Ateş beni dansa kaldıracaktı. Ayağım acıyor falan demeyi çok isterdim ama artık bu numaraları yemiyor. Müziği kapatıp kendimi yatağa attım. Bu iş böyle olmayacaktı. Kesinlikle birinden yardım almalıydım. Ama kimden?

Aklıma ilk Mısra geldi. Sonra hemen bu karardan vazgeçtim. Mısra'yla konuşmayacağım. Bıçaklanma olayının üstünden yaklaşık 3 ay falan geçse de ona olan kırgınlığım ve kızgınlığım hiç geçmedi. Bu 3 ayın 2 buçuk ayı sürekli beni arayıp onu affetmemi istemişti ama affedemedim. Olayı çok büyütüyor olabilirim ama onun yüzünden bıçaklandım ben. Suçlu çok aranmıştı ama bulunamadı. Zaten Mısra'da 2 haftadır falan beni hiç aramıyor. Onun arkadaşlığı buraya kadarmış demekki. Peeh! Çokta şeyimde. Neyse ya Mısra'dan bahsedipte keyfimizi kaçırmanın bir anlamı yok.

Bizim okulda güzel dans edebilen biri var mı diye düşünmeye başladım. Zühra diye bir kız vardı. Güzel dans ettiğini duymuştum ama tanımıyordum. Bir sürü dans ödülü mü almış ne. Rehberimde numarası var mı diye baktım. Zühra, Zühra, Zühra. Yoktu. Kimden alabilirdim? Ah evet ikizi vardı onun Zehra diye. Onun numarası bende vardı. Yakın arkadaş sayılırdık. Adının üstüne basarak arama yazısına tıkladım. Çalıyordu, ama cevap yoktu. İkinci defa aradım.

" Efendim."

" Alo Zehra. Merhaba, napıyorsun?"

" İyiyim Şafak. Pazartesi günkü sınav için kitaplara bir göz atıyordum işte. Sen?"

" Bu akşam Ateş'in akrabasının düğünü var. Oraya gideceğiz ve benim dans etmeyi öğrenmem gerekiyor. Ama bir türlü beceremiyorum."

" İyi de ben dans edemem ki"

" Zühra'nın bu konuda çok becerikli olduğunu duymuştum."

" Ahh! Doğru ya. Ama üzgünüm tatlım. Zühra bir yarışma için yurt dışına gitti. Yardımcı olacağım başka konu var mı?"

" Hayır, teşekkür ederim. Ama bunu öğrenmem gerekiyordu. "

" Neden dans etmek zorundasın ki? Ayağım ağrıyor falan desene kızım."

" Ateş artık öyle numaralar yemiyor. Ama haklısın bu aralar en küçük bir sorunu bile gözümde büyütüyorum. Eskiden büyük sorunlarımı bile kafaya takmazdım. Biliyorsun."

" Sen bilirsin hayatım. Keşke Zühra gibi dans edebilseydim."

" Sen mi? Ben mi?" dedim kıkırdayarak.

Aslında bu bir sorun değildi. Ateş'e dans edemediğimi söyleyebilirdim. Dalga geçeceğini biliyordum ama en azından herkese rezil olmaktan çok daha iyiydi. Kararımı vermiştim. Saçma bir şey için kendimi yormaya gerek yoktu.

" Neyse yine de teşekkür ederim Zehra. Okulda görüşürüz." dedim.

"Tamam görüşürüz." mırıltısını duyduktan sonra telefonu kapattım.

Davet için hazırlanmam gerekiyordu. Banyoya girip kıyafetlerimi çıkardım. Aynada görüntüm gözüme takıldı sonra. Sol karın boşluğumda kocaman bir bıçak izi vardı. Bu beni olay anına götürmeye yetmişti. Bunu kimin yaptığını bilmiyordum. Yüzünü görememiştim.

SAÇMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin