Yol boyunca kulağımda kulaklıklar Fikri Karayel dinleyerek kendimi iyi hissetmeye çalışıyordum.
Hava ise kışa yaklaştığımızı belirtmek istercesine kararmaya başlamıştı bile. Ben de yol boyunca güneşin batan çizgisine gözlerimi dikmiş ve bu güzelliği şarkılarımla paylaşmak istemiştim.
Gergindim çünkü İtalyancam gerçekten berbattı ve bunu yakın olmadığım insanlara göstermekten çekiniyorum. Aslında benim çekinmediğim bir şey var mıydı ki? Yürürken, yürümekten; koşarken koşmaktan utanan biriyken nasıl çekinmezdim ki başkalarına bilgilerimi göstermekten.
Pelin okulun en popülerleriyle arkadaştı.
Gerek sınıfında olsun gerek dışarıda. Aslında Pelin'in değişimini en çok ben şaşkınlıkla izlemiştim. İlkokul da onunla da yakındım, birlikte çizgi filmler hakkında konuşur, hep eğlenceli şeyler yapardık. Tabii bir de Doğa vardı. Biz üçümüz gerçekten çok yakındık. Ancak sınıflarımızın değişimi yine Begüm'le bana olduğu gibi üçümüzüde ayırdı.Doğa'yla kavga ettik, Pelin'le ise tamamen iletişimi kestik. Ama geçen sene tekrar her şey değişti. Doğa ve ben tekrar yakın olduk, eskisi kadar olmasa da. Pelin ise sırf o sekiz kişilik grupta olduğum için bana yakınlaşmaya çalıştı. Ve şimdi çok daha popüler.
Yaptığı davranışlar hoşuma gitmese bile onunla kavga edip başka saçma şeyler yaşamak istemiyorum. O yüzden artık tek yaptığımız okulda birbirimizi görürsek selamlaşmak, o kadar. Fakat bundan sonra birlikte özel ders alacaktık. Bir şeyler daha değişecekti. İşte bu beni çok geriyordu.
Sonunda geldiğimizde huzursuzca arabadan indim ve kulaklığımı da hızla çantamın en ücra köşesine kaldırdım. Sonra da yavaş ve tedirgin adımlarla dersin yapılacağı yere yürümeye başladım.
İçeri girdiğim zaman Pelin'in geldiğini gördüm. Elinde her zamanki gibi telefon birileriyle mesajlaşıyordu. Beni gördüğü an yüzünde sahte bir gülümsemeyle yanıma geldi.
"Oo Derin özledim."
Ben de yüzüme sahte bir gülücük yerleştirip kollarımı Pelin'in boynuna sardım.
Pelin esmer tenli ve incecik bir kızdı. Uzun boyu ve omzunun hafif altına gelen kahverengi saçlarıyla aslında güzel görünüyordu.
Ama dediğim gibi, her şey dış görünüş değildi. Pelin ne kadar güzel olursa olsun aslında onun da içinde birçok kötülük yatıyordu.
Çok fazla dedikoducu biriydi. Ona bir şey söylersen, geçmiş olsun, taa arkadaşlarının sülalesine kadar giderdi sırların.
Bu yüzden artık onunla hiç bir şeyimi paylaşmıyor ve selam vermek dışında konuşmuyordum. Tabii artık her şey değişmek zorunda kalabilirdi.
Birkaç dakika sonrasında Cem de geldi.
Cem, nasıl biri miydi? Bilmiyorum. İlkokulda da, şimdi de çok konuştuğum biri değildi aslında. Ama annelerimiz hep bir şekilde bizi bir araya getirirdi.
Onun annesi ve babası boşanmıştı. Annesi Ceyda teyze ise kendi ayaklarının üstünde durabilecek kadar güçlü bir kadındı.
Annemle üç dört yıla yakındır iş ortaklıkları var. Bundan dolayı birbirlerine hep yakınlar. Cem ve biz de onların kurbanı.
Nereye gitsem hep karşımda Cem. Aslında iyi biri. Çocuksu bir yanı var. Tıpkı erkek kuzenlerim gibi. O yüzden kuzenlerimle nasıl anlaşıyorsam Cem' le de hep öyle anlaşıyordum. Genelde eğlenceli şeyler yapardık veya benim utangaç zamanına denk gelir sadece birkaç laf konuştuktan sonra susardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
t317
ChickLit'Aramızda bir ip var gibiydi. Görünmez, ipince bir ip. Ne buradan biri fark edebilirdi o ipi, ne de bir başkası. O ip onunla benim aramdaydı. O görüyordu, ben görüyordum. Çünkü bu ipi yaratan bizzat bendim, t317' Bu imkansız bir platonik aşkın hikay...