- Birinci bölüm için yorumlarınızı merak ediyorum. Benimle her zaman her şeyi konuşabilirsiniz. -
Kahveleri yaparken damat adayının kahvesinin içine tuz, biber doldurma adetini hatırladı ve burukça gülümsedi. Bu sevdiğin ya da hoşlandığın kişinin seni almak için nelere katlanabileceğini ölçmek için yapılan bir adet değil miydi? Ama onun bunlara ihtiyacı zaten yoktu. İçeride ki kişinin bırak sevgisini ölçmeyi adını bile beş dakika önce öğrenmişti. Yani test yapmak onu komik duruma düşürürdü.
Kahveleri tepsiye koyduğunda ağzına getirdikleri çikolatalardan atmak istedi ama onlara kahveleri ikram ederken ağzının dolu olması hoş olmayacağı için vazgeçti. Yalnız dikkatini çeken şey adamın kararsız kalıp bütün çikolatalardan almasıydı. Hayatında beş kilo çikolata ile kız istemeye gelen görmemişti. Onun yanındaki atıştırmalık pasta , kurabiyelerin miktarına bakmamıştı bile. Düşüncelerini savuşturmak için tepsiyi kavradı ve derin bir nefes alıp salona yürüdü.
İçeriye gelen kadına gözlerini kaldıran Ateş her kadının ürkmesi için yaptığı gibi üzerinde sabitledi. Şimdi utangaç bir şekilde gülümseyecek beğenisini gizlemeye çalışacaktı. Ama beklediği gibi olmadı. Kadında baş kaldırırcasına irislerini onunkilere kilitledi. Evin sahibi benim ve sen burada misafirsin dercesine küstah bir dudak kaldırma hareketiyle ona cevap verdi. Beklemediği bu hareket karşısında gerilen Ateş konuşmaya yön verecekti bunu hissediyordu. Bu kadının küstahlıklarının içi boş mu dolu mu olduğunu merak etmişti.
Toprak önce Ateş'in annesine ikram etti. Kadın beğeniyle süzdü ve gülümseyerek aldı kahvesini. " Ellerine sağlık kızım." Daha sonra babasına döndü ve uzattı. "Sağ ol kızım." diyen adamın normalde böyle kibar olmadığını sadece kendisi biliyordu bu salonda. Babasından kurtulmak istiyordu. Bunun için onaylamıştı bu izdivacı. İçindekileri saklamayı başardı ve en son Ateş'e döndü. Ateş kahveyi alırken kızın yüzüne baktı ve kızda gözlerini çekmeden bu yabancıyı inceledi. Hiçbir şey söylemedi. İnsan bir teşekkür eder diye düşünen Toprak yavaşça berjere oturdu. Babası kahvesini hızlı içiyordu. Bunun nedenini kendine itiraf etmekten kaçınıyordu.
"Efendim bizi Aynur hanım yönlendirdi sizlere. Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim." dedi Gülruh hanım. Hasan bey ise sarı dişlerini ortaya çıkarmaktan çekinmeyerek gülümsedi. " Ben kızımı yalnız büyüttüm hanımefendi. Onun iyi bir yerde olduğunu görmek tek arzum. Aynur hanım bana sizi anlattı. Kızımı rahat ettireceğinizi düşündüm ve kabul ettim." dediğinde Ateş bıyık altı gülümsedi ve kaşlarını alayla kaldırdı. " Aynur hanım beni tanıyor mu rahat edeceğini düşündü?" diye mırıldandığında Gülruh hanım öksürdü ama Toprak bunları duymuştu. Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Aynur hanım damat adayını överken içinden biraz daha överse Aynur kocasını bırakıp kaçacak diye düşünmüştü.
"Efendim oğlum bir şey mi dedin?" diyen Hasan beyin sözleri Ateş'i boğuyordu ve annesi bunu hissediyordu. Ateş kahvesini sehpaya bıraktı ve omuzlarını dikleştirdi. "Hasan bey. Ben çok konuşmayı sevmem ve uzun işler beni sinirlendirir. Biz buraya kızınızı istemeye geldik ve sizi temin ederim ki hayat boyu sıkıntı çekmez. Size başkada diyecek bir şeyim yok. Ben çok yoğunum. Yarın pazar ve benim tek boş günüm. Kızınızı alırım ve ne gerekiyorsa hallederiz yarın. Çeyiz ve ne istiyorsa. Benim kendi evim var. Kızınız evlendikten sonra istediği yeri baştan aşağı değişebilir. Sizin içinde bir miktar para ayırdım. Bu düğün size külfet olmasın. Misafirleriniz için ve diğer masraflar için. Eğer yetmezse yine ilave ederim. Maddi bir sıkıntıya girmenizi istemem. " dediğinde Hasan'ın gecenin başından beri beklediği konu gelmişti işte. Ne kadar alabileceğini bilmek istiyordu ve bu beklediği rakam mıydı merak ediyordu. Sarı dişleri tekrar meydana çıktığında Toprak midesinin bulandığını hissetti. Babası yıllarca onun yüzüne vurmuştu bunu. Kızına kızı gibi bakmıyor, ticari bir malmış gibi muamele gösteriyordu. Ona düşüncesini bile sormuyordu en basit şekliyle. "Oğlum Toprak ile siz nasıl isterseniz. Ayrıca teşekkür ederim. Kızı verdim gitti." dediğinde Toprak adamın ya da kadının istediğini hatırlayamadı. Ve en çok gururunu kıran son cümlesiydi. Sen kimi kime veriyorsun demek istiyordu ama susuyordu. Babasından ya da ayyaş arkadaşlarından kurtulmanın tek yolunun bu yol olduğunu keşfetmişti. Eğer başka şekilde ayrılsa biliyordu dünyayı zehir edeceğini. Daha önce denemişti ama babası her defasında hayatını mahvetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİKLER ÜLKESİNDE
ChickLit"Bir yarışmada ne kadar şanssız olabilirdiniz? Kafanızda dönen eşitlik çanlarını susturun ve benimle birlikte şartları nasıl eşitliyoruz izleyin. " Merhabalar. Sizleri yeni hikayemle buluşturmak istedim. Çok uzun bir ara verdik. Umarım Gelinc...