Özet
"Damada gitmeden önce biz yiyelim senin meyveni!" Toprak'ın aklı başından gitmişti ve ne olacağını idrak edince olanca gücüyle adamı itti ve savrulan adamdan kurtulmak için salona atıldı. Böğürtüleri duyuyordu ama arkasına bakmadan koşmaya çabalıyordu . Tam kapıya ulaşacakken bir anda tutuldu ve yere serildi. Yerde yüzüne, karnına tekmeler atan adam sinir krizi geçiriyordu. " Ne oldu? Alacak mı seni o adam şimdi? Ben senin tadına baktıktan sonra alacak mı?" Karnına yediği tekmeyle nefesi kesilirken kalkmaya çabalıyordu ama daha kötü tekmelerle dengesini yine kaybediyordu.
Nefesi kesilirken, bilincini yavaş yavaş kaybederken kapının inme binme seslerini duydu. Babası sonunda inanacaktı. Onu kurtaracaktı. Kırılan tahta kapı ile beyninde bir sis bulutu oluştu ve içeri dalan kişinin babası değil süper kahramanı Engin olduğunu düşünerek gözlerini kapadı...
"Bilinci açık bizi duyuyor şuan da !"
"Yalnız kim dövdü ise çok kötü dövmüş."
"Yazık adama burada kaç saattir mahvoldu."
"Adam çok yakışıklı!!! Neyi oluyor acaba ?"
Beyninde uğuldayan sesler onu gülümsemeye itiyordu. Neden kadınlar Engin'i her zaman çekici bulur biliyordu. Buna yıllarca şahit olmuştu ve beyni nasıl içeride sakladıysa bu bilgiyi şimdi bile yankılanıyordu.
Gözlerini yavaşça araladığında ışık nüfuz etti ve tasarruf moduna geçirdi kendini. Toprak böyle tasvir ediyordu. Uykusuz olduğu günlerde gözlerini güneşe yarı açık konumda bırakır tasarruf modunda geçirirdi o günü. Şimdi güneş yoktu ama yoğun bile olmasa ışık gözlerini almıştı. Başında dikilen kadına dikkatini yöneltmeye çalışırken kadın ona gülümsedi.
"Merhaba. Beni duyabiliyor musun?" dediğinde Toprak kafasını salladı ve o an idrak etti hastanede olduğunu. "Çok güzel." dedi başındaki esmer kadın. Doktor muydu hemşire miydi bilmiyordu ama çok geçmeden emir yağdırmasından doktor olduğunu anladı. " Hemen yakınına haber verin. Normal odaya alıyoruz. Kendine geldi." Ses o kadar şiddetle uyarı veriyordu ki kulaklarını tıkama isteği oluşmuştu ama ellerini kıpırdatamadığını fark etti. Çok yorgundu ve gözleri tekrar kapanırken tek düşündüğü şey kollarını neden hareket ettirememesiydi.
Hastane koridorlarının tek dizin lambaları göz kapaklarının üzerinde bir görünüp bir kaybolurken Engin'i düşünüyordu. Bütün rezilliğe şahit olmuş olmalıydı. Onu nasıl gördüğünü bilmemek canını sıksa da bir taraftan da artık tanıdık bir yüz görmek istiyordu. Koridor ışıklarının bittiğini fark ederken U dönüşüyle onu döndürdüler ve bir dakika sonra başka bir yataktaydı. Gözlerini zorlukla tekrar açmaya çabaladı . Çabaladı ama gördüğü resim ile birlikte hızla kapadı. Bu durumdayken ve bu kadar sızıya sahipken o resim araya karışmış olmalıydı. Düğün fotoğraflarının arasına mangal yapan eniştesinin karışan fotoğrafı gibi ahenk bozuyordu. Kafasını iki yana yavaşça salladı ve bir kez daha açtı gözlerini. Utanmasa hemşireye 'Şu resmi siler misiniz gözlerimden ? ' diyecekti.
"Merhaba." diyen ses ve ona yaklaşan siluet. Sesini ararken yine de soru sormaktan geri kalmamayı tercih etti. " Ateş bey? Size kim haber verdi ? Engin mi?" dedi kısık bir sesle. Ateş onun yatağının yanına sandalye çekti ve oturdu. Onun tam gözlerinin içine bakarken gülümsedi ama bu Toprak'ta yumruk etkisi yaratmıştı. Onu o kurtarmıştı. Engin değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİKLER ÜLKESİNDE
Chick-Lit"Bir yarışmada ne kadar şanssız olabilirdiniz? Kafanızda dönen eşitlik çanlarını susturun ve benimle birlikte şartları nasıl eşitliyoruz izleyin. " Merhabalar. Sizleri yeni hikayemle buluşturmak istedim. Çok uzun bir ara verdik. Umarım Gelinc...