Rezil olacağımı ya da kendimi kötü hissedeceğimi falan mı sanıyordu. Öyleyse gerçekten yanılıyordu.
Bir slayt vardı. Slaytta dövüşe ilk başladığım yıllarda ki mağlubiyetlerim vardı. Hepsinin sonunda kanlarla ve morluklarla yerde yatıyordum. Yüzüm de büyük şişlikler vardı. Sonra içki kullandığım zamanlardan resimler ya da anılar göstermeye başladı. Birinde kör kütük şarhoştum hatta bi tadamın üstüne kusmuştum. Bunu hatırlayınca kahkaha atmaya başladım. Sonra o adamdan fazlaca dayak yemiştim. Herkes delirmişim gibi baktı. Sonuçta öyle sayılırdım. Aralarda ise başkalarıyla öpüştüğüm fotoğraflar vardı. Bunlardan utanacağımı falan mı zannediyor. Ben masum değilim. En azından bu kadar değilim. Ama o benim utanç hissedeceğimi düşünecek kadar aptal.
Sahneye doğru yavaş ve güçlü adımlarla yürüdüm. Etrafta duyulan tek ses topuklularımın çıkardığı tok sesti. Herkes beni izliyordu. "Ne sanıyorsun yenilgilerim yüzünden utanacağımı, rezil olacağımı falan mı? Ben onlarla gurur duyuyorum çünkü onlar sayesinde yenilmemeyi ve pes etmemeyi öğrendim." Dedim. Oysa bana boş gözlerle bakıyordu. "Bu oyunu ne yaparsan yap ben kazanacağım." diyerek dj'in yanına gittim ve kulağına doğru eğildim. "Slaytı hemen kapat ve güzel bir şarkı aç." Kafasını sallayarak beni onayladı ve işine koyuldu. Ben de etrafa şirin gülümsemeler göndererek Pelin' in yanına geçtim.
Aferin benim koçuma der gibi bakıyordu. Şuan fark ettiğim bir şey vardı. Abim de buradaydı. Hem de başından beri. Ve bunlara mani olmamıştı. Beni yıkan bu olmuştu. Ne Görkem ne başka biri. Rotayı Pelin'den değiştirip yavaşça ona doğru yürümeye başladım.
Ben ona yaklaşırken kollarını açtı, gel sarıl der gibi. Ben de inkar etmedim direkt kollarına atladım. Ve kulağına yaklaşarak "Neden engel olmadın?" Diye güçsüzce fısıldadım. "Sen dememiş miydin ben güçlüyüm diye, al sana bunu onlara kanıtlama fırsatı." Mantıklıydı. Artık gözlerinde daha yenilmezdim. Bunun düşüncesi beni mutlu ediyordu. "Güzel plan." dedim ondan ayrılırken. Bana gülümseyerek bakıyordu. Bu benim yüzümde de gülümseme oluşmasını sağladı. Ondan güç alıyordum. O olmasa belki de böyle olamazdım.
Partini ilerleyen saatleri çok eğlenceli geçmişti. Sürekli dans etmiştik. Arkadaş grubumuzla kopmuştuk. Evet, inanması zor ama benim de bir arkadaş grubum var. Her zaman yanımda olan bir arkadaş grubu.
Tunç "D&C oynayalım mı?" Diye bir fikir attığında hepimiz başımızla onayladık ve yavaş yavaş mekandan çıktık. Mekandan biraz daha bahsetmek istiyorum. Dağlık bir alan sayılırdı. En azından her yer çim ve çam ağaçlarıyla doluydu. Bu beni buraya daha çok bağlamıştı.
Dışarıya çıktığımızda çimlere oturduk ki bu benim için biraz zor olmuştu. Aslında bir tek ben için değil bütün kızlar için. Oyuna daha başlayamadan abim ve grubu geldi. Artık yeter dedik ve şişeyi çevirdik. Şişe daha durmadan arkamdan bir ses geldi.
Hepimiz o tarafa döndük. Görkem ve grubu vardı. Görkem dahil üç erkek iki kız vardı toplamda. "Bizde oynayabilir miyiz?" Diye sorarken oldukça usuldu. Bütün gözler bana döndü. Yavaşça kafamı olur anlamında sağladım. Onun hakkında bir şeyler öğrenmek için fırsattı bu. Araştırma yapmaya başlamıştım ama kendi ağzından duymak daha iyi olurdu. Bizimkiler yer açtıktan sonra onlarda oturdu. Tunç sahte bir öksürük sesiyle dikkati kendine çekti ve konuşmaya başladı. "Oyunun kurallarını anlatıyorum. Doğruluk geldiğinde yalan söylemeniz yasak. Eğer ki yalan söylerseniz ve biz bunu fark edersek cezasını Nazlı verecek." Bu cümleyi duyanların çoğunun yüzünden ürperti geçti. Bense sadece sinsice gülümsemekle meşguldüm. "Cesaret derseniz ve yapmazsanız bir viski fondip yapmanız gerek. Fakat en fazla beş hakkınız var." Herkes kafasını onaylar biçimde salladığında Tunç bira şişesini çevirdi.
Şişe Görkem' in grubundan bir kıza ve abime gelmişti. Kız abime soruyordu. "Doğruluk mu cesaret mi?" Abim biraz düşündü ve "Oyunu doğruluk ile açalım." Dediği an kız "Hayatında ki en değerli kişi kim?" Diye bir soru yöneltti. Görkem ise kafasını onaylar biçimde salladı. Demek ki bu işte parmağı vardı. Abim hiç tereddüt etmeden benim adımı söyledi. Bende aferin koçum bakışları atıyordum. O da bana bir gülücük gönderdi.
Abim şişeyi çevirdiğin de şişenin ucu Görkem'e kıç tarafı Pelin'e geldi. İşte bizde ki kıç şansı. "Doğruluk mu cesaret mi?" "Doğruluk" Görkem biraz düşündükten sonra sinsice sırıttı "Nazlı'nın iki sırrını açıklamanı istiyorum" dedikten sonra sanki bir şeyi unutmuş gibi hemen ağzını açtı. "Ama bu sırlar eften püften şeyler olmayacak. Zamanında cidden hasar gördüğünüz ya da etkilendiğiniz bir şey olmalı" dediğinde hepimiz birbirimize dehşetle bakıyorduk. Tamam, aklımda neleri söyleyebileceğini düşündüm sonra vaz geçtim. Ne olduysa olmuştu ve ben artık arkama bakmıyordum. Sadece zaafım olan bir şeyi söylememesini umdum, örneğin şu insan sesleri gibi.
"Annesi ve babası trafik kazasında ölmüştü." Dedi Pelin. Sanırım arkama baktığım tek konu buydu. Ama artık kalbimi onarmıştım. Pelin bana baktığında gülümsedim ve kafamı salladım. Böylece derin bir nefes aldı.
Görkem hemen söze başladı. "Bunu biraz açmanı istiyorum o zaman neler yaşadı? Bu yüzden mi sadist?" Pelin bana baktığında kafamı salladım. "Aylarca hastanelerde gezdik, sürekli etrafa, bize ve kendine zarar veriyordu. Bazen ağlamaktan bayılıyordu. Yeni doğan bebeklerde olur ya çok ağlarlarsa çatlayıp ölürler, onun için bu yüzden korkuyorduk. Çünkü sürekli ağlıyordu. Bazen bu yüzden nefes alamıyordu. Ve hayır, bu yüzden sadist olmadı. Küçüklükten gelen bir şeydi. Bir vampir gibi her zaman kanı severdi." Dedi bende gülümseyip "Vampir olmadığımı hala kanıtlayamadınız" dedim sonra hepimiz gülüştük. Çünkü ruh halimin iyi olduğunu anlamıştılar.
"Bir tane daha var" dedi Görkem soğukça. Sanki ben mutlu oldukça hayat enerjisi çekiliyordu. Bunun düşüncesi bile beni mutlu etmişti, sonuçta ben her zaman mutluydum.
Abimin suratın da hüzünlü bir gülümseme vardı. O zamanlar bizim için zor geçmişti. Daha önce de dediğim gibi abim olmasa ben bu kadar mutlu olamazdım. Abime döndüğümde bana bakıyordu. Ona gamzelerimi gösterdiğimde bundan güç alır gibi o da güldü."Abisi için iki defa ölmeyi göze aldı." dedi o sırada Pelin. Yine Pelin'e bakıp gülümsedim ve kafamı salladım. Pelin "Bu konuyu açmam boşuna uğraşma" dedi. Aferin benim kızıma.
Görkem sessizce "Tamam" diye fısıldadı. Onun bu üzgün halleri beni mutlu ediyordu. Pelin şişeyi çevirdi. Ucu bana kıçı Görkem'e geldi. Sinsice gülümsedim ve soruyu sordum. "Doğruluk mu cesaret mi?"
"Cesaret" dediğinde herkes şaşırdı. Çünkü benim elime düşenler genelde iki gün hastanede yatıyordu.
Yine sinsice gülümsedim. " Beş viski fondip yap." Dediğimde o dahil herkes şaşırmıştı. Abimse sinirli bir şekilde suratıma bakıyordu. Sanırım ona iyi davrandığımı düşünüyordu. Hiç kimse amacımı anlamamıştı. Ama Görkem yine de içti."Evet. Böylece cesaret dediğinde yapmama şansın kalmadı." dediğimde herkes bir kat daha şaşırdı. Bu iyiydi. "Ama bu kurallara aykırı" diye bağırdı. "Hayır değil. Çünkü senin beş hakkın vardı ve biraz önce kullandın." Dedim sakince. Herkes kafasını onaylar biçimde salladı. Arkadaşları bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADİST
Ngẫu nhiênBilinenler yanlıştı. Karanlık masumdu, saftı. Her şeyi içinde gizlerdi. Üzüntüleri, sevinçleri, yaşanmışlıkları... Bir ışıkta dağılacak kadar narin, ışığı yutacak kadar güçlü. O karanlıktı... Kuralları yıkıp kendi kurallarını oluşturan. O bendim. K...